Makale

BEŞİR AYVAZOĞLU: “Öğretmenlik zor bir meslektir. Böylesi zor bir mesleği icra edecek kişilerin de bu yola baş koymuşçasına fedakâr kimseler olmaları gerekir.”

SÖYLEŞİ

Söyleşi: Mahir Kılınç

BEŞİR AYVAZOĞLU: “Öğretmenlik zor bir meslektir. Böylesi zor bir mesleği icra edecek kişilerin de bu yola baş koymuşçasına fedakâr kimseler olmaları gerekir.”


Beşir Ayvazoğlu, 11 Şubat 1953 tarihinde Sivas’ın Zara ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Sivas’ta, yükseköğrenimini Bursa’da tamamladı. 1976 yılından itibaren çeşitli liselerde edebiyat öğretmeni, TRT’de uzman, çeşitli gazete/dergilerde köşe yazarı ve yönetici olarak çalıştı. Bir ara Kültür Bakanlığı danışmanı olarak görev yaptı. Kasım 2001-Temmuz 2005 tarihleri arasında Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliğinde bulundu. 2005-2015 yılları arasında Türk Edebiyatı dergisini yönetti.
Altmış civarında yayımlanmış kitabı bulunan ve çeşitli dallarda çok sayıda ödüle de layık görülen Beşir Ayvazoğlu’nun eserlerinden bazıları şunlardır: Ömrüm Benim Bir Ateşti: Ahmet Hâşim’in Hayatı Sanatı Estetiği Dramı (2006), Büyük Ağa Tarık Buğra (2006), Bozgunda Fetih Rüyası (2006), Güller Kitabı (2006), 1924: Bir Fotoğrafın Uzun Hikâyesi (2006), Defterimde Kırk Suret (2007), Ney’in Sırrı (2007), Floridalı Nâzım (2007), Peyami: Hayatı Sanatı Felsefesi Dramı (2008), Siretler ve Suretler (2008), Alatav’dan Şardağı’na (2008), Yahya Kemal Eve Dönen Adam (2008), Tanrıdağı’ndan Hıra Dağı’na (2009), Divanyolu (2010), Malik Aksel: Evimizin Ressamı (2011), Kahveniz Nasıl Olsun? (2011), Geceleyin Dersaadet (2013), Ateş̧ Denizi (2013), Aşk Estetiği (2013), Yunus, Ne Hoş Demişsin (2014), He’nin İki Gözü İki Çeşme (2014), Edebiyatın Çanakkale’yle İmtihanı (2015), Saatler, Ruhlar ve Kediler (2015), Bir Ateşpare Bin Yangın (2017), Altın Kapı (2018)


Günümüzde en çok telaffuz edilen kelimelerden biri hiç şüphesiz “değişim”. Her şey hızla değişiyor artık. Ve bu değişimden eğitim de etkileniyor. Her geçen gün değişim içeresinde olan eğitim öğretim hayatından kısaca bahsedebilir misiniz?
Tabii, değişmeyecek tek şey değişme. Dünyanın şartları sürekli değişiyor, bilgi sürekli yenileniyor. Dolayısıyla eğitimde de çağın şartlarına uygun olarak değişme kaçınılmazdır. Değişmeyi inkâr etmek ya da yok saymak mümkün değil, ancak değişmenin rasyonel, çağın ve ülkemizin şartlarına uygun olması gerekir.
Nüfusumuz sürekli artıyor, artan nüfusun eğitim ihtiyaçlarına cevap vermek zorlaşıyor ve buna bağlı olarak yeni problemler ortaya çıkıyor. Bu kadar geniş bir eğitim ağının uzun bir süre çok verimli bir şekilde çalıştırılması zordur.
Türkiye çapında eğitim sistemini sadece çok iyi planlanmış programlarla, teknolojiyle donatılmış okullarla değil, çok iyi yetiştirilmiş, kendini bu mesleğe adamış öğretmenlerle desteklemiyorsanız bu problemlere çözüm bulmanız zordur. Öğretmen yetiştirmenin önemini anlatmaya çalışıyorum. Unutulmamalıdır ki öğretmenler çocuklarımızı emanet ettiğimiz, onları geleceğe hazırlayan insanlardır.
Öğretimin temel gayesi ne olmalıdır, öğretim esnasında nelere dikkat edilmelidir?
Öğretimin temel gayesi, çocuklarımızı belli ideolojilere şartlandırmak değil, ama bu ülkenin toprağına ayaklarını sağlam basan, temel değerlerimizle barışık, soru soran, sorgulayabilen, merak eden, sorumluluk duygusuna sahip insanlar yetiştirmektir.
Eğitim, belirli bir ideolojinin ya da dünya görüşünün dayatıldığı yahut bir süre sonra geçerliliğini kaybedecek bilgilerin ezberletildiği sistem olmaktan çıkarılmalıdır. Çünkü bilgi değişebilir bir şey. Dolayısıyla çocuklara bilginin sürekli değişebilir olduğunu ve bu değişimi takip etmesi gerektiğini, bilgiye ulaşmanın yollarını öğretmek esastır.
Daha kestirme bir ifadeyle merak duygusunu geliştirmek, eğitimin hedeflerinden biri olmalıdır. Merak etmeyen soru sormaz. İlmin, sanatın, felsefenin temelinde merak duygusu yatar.
Çocuklarımıza ana dilini iyi öğreten, her yıl kelime hazinesini belli ölçüde artırarak liseyi bitirdiğinde edebiyatımızın en azından son yüzyılda yazılmış önemli eserleri okuyup anlayabilecek seviyeye getirebilen bir eğitim sistemini hedeflemek gerekir. Tabii medeni, yani şehirli olmayı öğretmek de eğitimin temel amaçlarından biri olmalıdır.
Her gün sokaklarda, metro, otobüs gibi toplu taşıma araçlarında vb. öyle davranışlara şahit oluyoruz ki insanların hiç eğitim almadıklarına, dolayısıyla okulların hiçbir işe yaramadığına hükmedilebilir.
Son olarak estetik terbiyenin, çocukların güzel sanatlarla ilişki kurmalarını sağlayacak metotlar geliştirmenin de önemli olduğunu ifade etmek isterim.
Yıllarca öğretmenlik yapmış biri olarak eğitim öğretimin mimarı öğretmenlik sizce nedir?
Öğretmenlik zor bir meslektir. Böylesi zor bir mesleği icra edecek kişilerin de bu yola baş koymuşçasına fedakâr kimseler olmaları gerekir. Yani öğretmenlik mesleğini zorluklarını bileyerek, isteyerek seçmiş ve kendini iyi yetiştirmiş olmak çok önemli.
Mesleğini severek yapan, konusuna ve alanına hâkim olan öğretmenleri öğrenci zaten hemen fark eder. Öğretmen idealist ve öğrencileri arasında gelecek vadedenleri keşfedebilecek, onlara yeni ufuklar açarak geleceğe hazırlayacak donanıma sahip olmalıdır.
Eğitim öğretimin olmazsa olmazlarından biri de sabırdır; iyi öğretmen sabırlı, tahammüllü ve öz güven sahibidir. Öğrenciler, kendine güvenen öğretmenlere daha fazla saygı duyar ve onlarla rahat ilişki kurarlar. Böyle öğretmenler ve onların sözleri, tavsiyeleri ömür boyunca unutulmaz.
İçinizdeki öğretmeni ve sürekli araştırma içinde olan öğrenciyi nasıl canlı tutuyorsunuz?
Küçük yaşlardan beri meraklı bir yapıya sahibim. Okuduğum her kitap bende merak duygusunun artmasına yol açmıştır. Kitaplara ulaşmanın çok zor olduğu dönemlerde okumaya başladı benim neslim, özellikle taşrada okuyacak kitap bulmak zordu. Bu sebeple elime geçen her kitabı, daha doğrusu basılı ne bulursam hepsini yutarcasına okur, yeni şeyler öğrenmenin heyecanını duyar, tabii biraz da cakasını satardım.
Merak duygusunu sürekli canlı tuttum ve tutuyorum. Yazmak için ilgilendiğim hiçbir konunun peşini bırakmam. Yani fi tarihinde yazdığım bir kitap benim için bitmiş bir kitap değildir. O kitap daima açık bir kitaptır. Çünkü bilgi sürekli üretilen ve değişebilen bir şeydir. Bugün geçerli olan bilgi, yarın için geçerli olmayabilir. Dolayısıyla tecessüsünüz sürekli uyanık değilse, literatürü takip etmiyorsanız geride kalırsınız.
Hayatınızda ya da araştırmalarınız arasında sizce unutulmayan ya da unutulmaması gereken öğretmen kimdir ve sebebi nedir?
Mesela ben ortaokul Türkçe öğretmenimi hiç unutamıyorum. Çetrefil dil bilgisi kurallarını o kadar güzel ve anlaşılır bir şekilde anlatırdı ki inanın, hâlâ o bilgilerden istifade ediyorum.
Bir merakım da resimdi, yaşımdan beklenmeyecek seviyede resimler çiziyordum. O, Türkçe öğretmeni olduğu hâlde, sınıfta dolaşırken benim yaptığım resimleri gördü ve ertesi gün resim tekniğiyle ilgili bir kitap getirdi. Şiir yazdığımı da biliyordu, başka bir gün de Şiir Sanatı isimli bir kitap tutuşturdu elime, “Bunu dikkatle oku!” dedi. Yaşar Nabi Nayır’ın şiir hakkında yazılmış önemli yazıları bir araya getirdiği bu kitap hâlâ kütüphanemde durur. Kısacası, Türkçe öğretmenimin gösterdiği ilgi yolumu açtı ve edebiyatla daha yakın ilişki kurmamı sağladı.
Bu erken okumuşluğum; şiir, roman, deneme gibi türlerle tanışmama da vesile olmuş, Yahya Kemal’i de erken keşfetmemi sağlamıştır. Türk kültürünün meseleleriyle Yahya Kemal sayesinde ilgilenmeye başladım.
Öğrencinin, öğretmenine yönelik vazifeleri açısından nelere dikkat etmesi gerekir?
Öğrenci, öncelikle öğretmenine saygı duymalı ve ondan ne kadar mümkünse o kadar yararlanmak için gayret göstermelidir. Eskiden öğrenci değil, talebe denirdi; talebe talep eden, isteyen demektir. Öğrenmek istemeyene ağzınızla kuş tutsanız bir şey öğretemezsiniz. Evet, öğrenci öğretmeninden isteyecek, daha fazlasını isteyecek.
Esasen öğretmenin verimli olabilmesi aynı zamanda öğrencilerinin öğrenme arzusunun seviyesine bağlıdır.
Elbette, öğretmen, öğrencilerini saygılı olmaya mecbur edecek donanıma, öz güvene ve otoriteye sahip olmak; devlet de gençliği, yani geleceğimizi emanet ettiği öğretmenlerinin itibarlarını korumalarını sağlayacak şartları sağlamak zorundadır.