Makale

ANA BABA CENNETİN İKİ KAPISI

ANA BABA

CENNETİN İKİ KAPISI

Dr. Bahattin Akbaş

DİYK Kurul Uzmanı

“Anne baba, kişinin cennete girmesine vesile olacak kapılardan birisidir. Bu kapıdan girme fırsatını kaybetmek ya da değerlendirmek artık senin arzuna kalmıştır.” (Tirmizî, Birr, 3)

Anne ve baba insanın dünyaya gelmesine vesile olan en değerli varlıklardır. Yaratılmışlar içerisinde insana en yakın olan da insan üzerinde en çok hakkı bulunan da anne ve babasıdır. İnsan dünyaya geldiğinde tabii ihtiyaçlarını karşılamaktan bile acizdir. Bakıma, himayeye, sevgiye, ilgiye ve şefkate muhtaçtır. Anne baba, bu küçük yavruya bakar, onun her türlü ihtiyaçlarını karşılar, kendi hayatını dahi tehlikeye atarak onu korur, himaye eder, büyütür. Anne ve baba, karşılık beklemeden sever, hiçbir çıkar gözetmeden verir, çocuklarını yetiştirirken her türlü sıkıntıya göğüs gerer. Yüce Allah, bir annenin yavrusunu karnında taşırken ve dünyaya getirirken çektiği zahmete işaretle şöyle buyurmaktadır; “İnsana, anne ve babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu zahmete katlanarak taşıdı ve zorluk çekerek doğurdu. Karnında taşıması ve sütten kesmesinin süresi otuz aydır…” (Ahkâf, 46/15). Bir baba da sevabını yalnızca Allah’tan umarak helal rızıkla evladını beslemek, büyütmek ve eğitimini vermek için çabalar, bu uğurda pek çok sıkıntıya göğüs gerer. Bu noktada Hz. Peygamber (s.a.s.), hiçbir evladın ana babasının hakkını ödeyemeyeceğini belirtir (Müslim, Itk, 25).

Anneler; rahmet, şefkat timsalidirler. Devamlı surette verir, karşılık beklemezler. Kendi açlığını unutur, çocuklarını doyururlar; giymez giydirirler, içmez içirirler. Çocuklarını emzirmek, doyurmak ve uyutmak için nice geceler uykularını feda ederler. Onlar, fedakârlık timsalidirler. Çocuklarının bakımı, eğitimi, hayata hazırlanması, ihtiyaçlarının karşılanması gibi pek çok konuda anne ve babaların gösterdiği ilgi, alaka ve titizliği kelimelerle ifade etmek âdeta kifayetsiz kalır.

Ana babanın yaşlanmasıyla sorumluluklar tersine döner. Bu zaman sürecinde çocukların ana babasını ihmal etmemesi, onlara kötü muamelede bulunmaktan sakınması gerekir. Yüce Allah, kendisine ibadetten sonra ikinci derecede anne ve babaya iyilik yapılmasını emretmiş ve şöyle buyurmuştur; “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, ana babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara ‘of ‘ bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: “Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” (İsrâ,17/ 23-24).

“İnsana da anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) insana şöyle emrettik: ‘Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır.’ Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin…”(Lokmân, 31/ 14-15).

Allah’a isyanı emretmedikçe ana babayı memnun edip onlara itaat etmek, her Müslüman’ın temel görevlerindendir. Allah’ın hoşnutluğu, rızası ana babanın hoşnut ve memnun edilmesine bağlı kılınmıştır. Bu suretle ana babaya ne kadar önem ve değer verildiği ortaya konulmuştur. Abdullah b. Amr’ın (r.a.) naklettiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Rabbin hoşnutluğu anne babanın hoşnutluğuna bağlıdır. Rabbin öfkesi ise, anne babanın öfkesine bağlıdır.” (Tirmizî, Birr, 3).

İbn Mes’ud’un (r.a.) anlattığına göre, bir adam Hz. Peygamber’e (s.a.s.) “Amellerin en üstünü hangisidir?” diye sorduğunda şu cevabı almıştır: “Vaktinde kılınan namaz ve anne babaya iyilik etmektir. Sonra da Allah yolunda cihat etmek gelir.” (Buhârî, Tevhîd,48).

Ebu’d-Derda’nın işittiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.s.) “Anne baba, kişinin cennete girmesine vesile olacak kapılardan birisidir. Bu kapıdan girme fırsatını kaybetmek ya da değerlendirmek artık senin arzuna kalmıştır.” (Tirmizî, Birr, 3) buyurarak ana babaya iyilik etmenin cennete ulaştıracak en kolay yollardan biri olduğuna dikkat çeker. Bununla birlikte “Anne babasından birisinin ya da her ikisinin ihtiyarlığında yanlarında bulunup da cennete girmeyi başaramayanın burnu yere sürtülsün!” (Müslim, Birr, 9) demek suretiyle de kaçırılan nimetin büyüklüğüne vurgu yapar. Günahların en büyüğü olarak da Allah’a ortak koşmayı ve anne babaya saygısızlık etmeyi söyler (Buhârî, Edeb, 6).

Evlatlara düşen, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) “Üç dua vardır ki bunların kabul olunacağında şüphe yoktur. Bunlar Mazlumun duası, misafirin duası ve anne babanın çocuklarına olan duasıdır.” (Tirmizî, Birr,7) müjdesi gereğince anne babalarına en güzel şekilde davranmak, onların rıza ve dualarını almaktır.

Atalarımız “Ana gibi yar/dost olmaz; Ana başa taç imiş/ Her derde ilaç imiş/ Bir evlat "pir" olsa da/ Anaya muhtaç imiş; Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar.” demişlerdir.

“Bir adam Hz. Peygamber (s.a.s.) geldi ve ’İnsanlar arasında kendisine en iyi davranmam gereken kimdir?’ diye sordu. Hz. Peygamber (s.a.s.): ’Annendir.’ buyurdu. Adam: ’Sonra kimdir?’ dedi. Peygamber (s.a.s.) ’Annendir.’ buyurdu. Adam ’Sonra kimdir?’ diye sordu. Hz. Peygamber yine; ’Annendir.’ buyurdu. Adam yine sordu ’Sonra kimdir?’ Hz. Peygamber (s.a.s.) de ’Babandır.’ buyurdu.” (Buhârî, Edeb, 2).

Ana babaya gösterilmesi gereken hürmet ve alakanın yaşı yoktur. Kaç yaşında olursak olalım onlara saygı ve iyilikte kusur etmememiz gerekir. Bir yuva kurup aile sorumluluğu aldığımız dönemde de ana babamıza karşı görevlerimizi ihmal etmemeli ve onları yalnız bırakmamalıyız. Vaktiyle gözlerinden sakındıkları evlatları uğruna nice zorluklara katlanan fedakâr ana babaların sevgiye, şefkate, anlayışa en ziyade muhtaç oldukları ihtiyarlık dönemlerinde onlardan yakınlığımızı esirgememeliyiz. Ahir ömürlerinde Allah katında geri çevrilmeyecek dualarına ulaşmak, onların ve Rabbin rızasını almak ve böylece cennet kapılarına erişmek; evlatlar için en büyük nimet ve kurtuluş olacaktır.