Makale

EHL-İ BEYTTEN SAYILAN BİR KAHRAMAN: EBU RAFİ' EL-KIBTÎ

EHL-İ BEYTTEN SAYILAN BİR KAHRAMAN: EBU RAFİ’ EL-KIBTÎ

Dr. Ömer Faruk Akpınar
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

“Kur’an bize yeter!” cümlesini kendilerine kalkan edinerek hadis ve sünnetin değerini kabul etmeyecek birtakım kimselerin çıkacağını 1400 yıl öncesinden haber veren Allah Resulü’nün sitem ve uyarı dolu bu sözlerini nakledenlerden biri de onun sürekli yakınlarında bulunan hizmetkârlarından Ebû Râfi’dir.
Ebû Râfi, Hz. Peygamber’in amcası Hz. Abbas’ın Mısır asıllı Kıpti kölesiydi (İbn Abdülber, el-İstîâb, s. 80). Adının İbrahim veya Eslem olduğu belirtilen Ebû Râfi, künyesi ile tanınmıştır. Ebû Râfi, zeki ve yetenekliydi. Zemzem kuyusunun yanında ağaçları oyarak ahşap su tasları yapardı. Abbas’ın hanımı Ümmü’l-Fadl ile birlikte Müslüman olmuş, ancak Medine’ye hicret edememişti. Bedir Gazvesi’ne de bu sebeple katılamamış, ancak zafer coşkusuna ortak olmuştu. Şöyle ki, mağlubiyet haberi Mekke’ye ulaştığında harpten dönen bir adamın, Ebû Leheb’e, alacalı atlara binmiş beyaz giysili daha önce görmedikleri süvarileri anlattığını işitmiş, sevincinden “Vallahi onlar meleklerdir!” diye haykırıvermişti. Bu sözleri duyan Ebû Leheb, ona önce şiddetli bir tokat atmış, ardından üzerine çullanarak onu dövmeye başlamıştı. Bu hâli gören Ümmü’l-Fadl koşarak çıkagelmiş, “Efendisi yanında yok diye zavallı köleyi dövüyorsun ha!” diyerek eline aldığı bir çadır direğini Ebû Leheb’in kafasına vurmuş ve Ebû Râfi’yi kurtarmıştı. Zelil bir hâlde orayı terk etmek zorunda kalan Ebû Leheb, daha sonra Bedir mağlubiyetini hazmedemeyip kahrından hastalanmış ve ölmüştür (İbn Hişâm, es-Sîre, 3/196-198).
Ebû Râfî, Bedir’de esir düşen efendisini fidyesini ödeyerek kurtarmak için Medine’ye gelmiş, Abbas da onu Allah Resulü’ne hediye etmişti. O günden sonra ashab-ı suffe arasına katılan Ebû Râfi, Resul-i Ekrem’in yanından hiç ayrılmamış, Uhud, Hendek ve diğer gazvelerde bulunmuştur (İbn Abdülber, el-İstîâb, s. 80). Hz. Peygamber, onu bir diğer hizmetkârı Selmâ ile evlendirmiş, Ebû Râfi’nin bu evlilikten altı çocuğu olmuştur. Çocuklarından bazısının ismini, bizzat Hz. Peygamber koymuştur. Ebû Râfî, Hayber gazvesine hemşirelik de yapan hanımı Selmâ ile birlikte katılmıştır. Hayber’de yakınında yer aldığı Hz. Ali’nin cengâverliğini anlatanlardan biri de odur (İbn Hişâm, es-Sîre, 4/306). Muhtemelen Hayber dönüşü, önceki efendisi Abbas’ın Müslüman olduğunu öğrenmiş, bu müjdeli haberi verince Hz. Peygamber tarafından azat edilmiştir (İbn Sa’d, et-Tabakât, 1/498; 4/10, 73).
Ebû Râfi, bir ara geçim darlığı çekmişti. Peygamberimizin, zekât toplaması için görevlendirdiği bir sahabi, Ebû Râfi’ye gelerek kendisine eşlik ettiği takdirde toplanan zekâttan faydalanabileceğini söylemişti. Ebû Râfi, durumunu arz edip Resulüllah’tan izin istemiş, Resulüllah sadakanın kendisine ve ehl-i beytine helal olmadığını; bir kavmin azatlı kölesinin de kendilerinden sayıldığını ifade ederek ona izin vermemişti (Ebû Dâvûd, Zekât, 29). Ancak bu, Ebû Râfi’yi daha çok sevindirmişti. Çünkü Nebî (s.a.s.), kendisini ehl-i beytinden sayarak ona iltifat etmişti.
Diğer sahabiler gibi Ebû Râfi’nin gönlünde de Hz. Peygamberin ayrı bir yeri vardı. Kimi zaman ona gelecek bir zararı engellemek için kendi canını bile feda etmekten çekinmemiştir. Bir keresinde Allah Resulü’nün yanına girdiğinde onu uyur veya kendisine vahiy geliyor bir hâlde bulmuş, o sırada bir yılan görmüş, ancak Hz. Peygamber’i rahatsız eder düşüncesiyle onu öldürmek yerine yılanla Hz. Peygamber arasına uzanıvermişti (Ebû Nuaym, Ma’rife, 1/252-3). Yine Hz. Peygamber’den işittiği şuf’a hakkı ile alakalı hadis sebebiyle evini, değerinden az bir pahaya komşusuna satmıştır (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 39/299).
Gerek Ebû Râfi gerekse hanımı, Peygamber ailesinin her türlü hizmetine koşmuşlardır. Hz. Peygamber’in Mekke’de kalan ailesinin Medine’ye getirilmesi (İbn Sa’d, et-Tabakât, 8/62, 165), bazı seferlerinde çadırının kurulması, eşyasının muhafazası (Müslim, Hac, 342), Hz. Meymûne ile nikâhının kıyılması (Ahmed, el-Müsned, 45/173) gibi işlerinde görev almış; Hz. Peygamber’in hanımlarına bazı ev eşyaları yapmış, kimi zaman kurban keserek Hz. Peygamber ve ailesi için yemek pişirmiştir (İbn Sa’d, et-Tabakât, 1/393). Yaşanan bu hadiseler, Ebû Râfi ve ailesinin Allah Resulü’ne olan yakınlığını ve Resul-i Ekrem’in onlara verdiği değeri göstermektedir.
Hz. Peygamber’in vefatından sonra Mısır’ın fethine katılan Ebû Râfî (Ebû Nuaym, Ma’rife, 1/207), Hz. Osman’ın şehit edilmesinden kısa süre sonra Medine’de vefat etmiştir (İbn Hacer, el-İsâbe, 1/20, 62).
Ebû Râfi’nin, Hz. Peygamber’in yakın çevresinde bulunması ve aile fertlerine hizmet etmesi, onun ilim ve fazilette üstünlük kazanmasını sağlamıştır. Hicretin üçüncü yılından itibaren Allah Resulü’nü yakından takip etme fırsatı yakalayan Ebû Râfi, özellikle Hz. Peygamber’in hususi hayatı ve günlük işlerine dair önemli bilgiler ihtiva eden 68 hadis nakletmiştir. O, ayrıca İbn Mes’ûd gibi sahabilerden de rivayette bulunmuş, kendisinden de oğulları ve torunları başta olmak üzere pek çok kimse ilim öğrenmiştir (İbn Hacer, el-İsâbe, 7/65).

Hicretin üçüncü yılından itibaren Allah Resulü’nün yakın çevresinde yer alan Ebû Râfi, O’nun hususi hayatı ve günlük işlerine dair önemli bilgiler ihtiva eden altmış sekiz hadis nakletmiştir.