Makale

İmam-Hatip Recep KOYUNCU: "Kültürel çalışmalarım insanlarla her konuda iletişim kurmama vesile oldu."

BUNU KONUŞALIM

İmam-Hatip Recep KOYUNCU:
"Kültürel çalışmalarım insanlarla her konuda iletişim kurmama vesile oldu."

Söyleşi: Mahir KILINÇ

İmamlığınızın yanı sıra birçok kültürel faaliyetlerde bulunuyorsunuz. Bunlardan kısaca bahsedebilir misiniz?

Aslında bu çalışmalarım 2005’te tanıştığım bir akademisyen sayesinde başladı. Bu da elbette benim meslek hayatımda değişikliklere vesile oldu. İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim üyelerinden Prof. Dr. Orhan Terzioğlu şehrimize bir fotoğraf sergisi açmak için davet edilmişti. Ben de bir vesile ile kendisiyle karşılaşmış ve beş gün süre ile ona yardımcı olmaya çalışmıştım. Terzioğlu, bölgemizde bulunan 22 ahşap caminin süslemelerini tek tek inceleyip ve 12800 kare fotoğraf çekmişti. Onunla geçirdiğim o beş gün, âdeta benim kültürel faaliyetlerimin temelini oluşturdu. Onun sayesinde Rize’de 22 tane ahşap cami olduğunu öğrenmiştim. Hâlbuki kendisi bir doktordu ama bunu tespit edebilmiş ve fotoğraf sergisi açmak için binlerce kilometre yol kat ederek şehrimize gelmişti. Oysa ben bu şehirde yaşamaktaydım ve bütün bunlardan haberim bile yoktu. Gerek bu beş gün içerisinde yaşadıklarım gerek hocamın yerel araştırmalara yönelik tavsiyelerinin bende bıraktığı tesirle yaşadığım bu şehirle ilgili dokümanlar toplamaya başladım; camilerimizin etrafındaki tarihi nitelik taşıyan mezar taşlarının fotoğraflarını çektim; var olan kitaplarımı tasnif ettim ve bir kütüphane oluşturdum. Bu basit görünen ve amatörce çalışmalar beni öyle bir yere getirdi ki buna ben de inanamadım. İmamlık vazifemin yanı sıra Rize başta olmak üzere Doğu Karadeniz’in kültür tarihine yönelik araştırmalar yaptım. Yerelde bulduğum kitap, gazete, dergi, fotoğraflarla ciddi bir arşiv oluştu ki özellikle Rize’ye yönelik çalışma yapan herkesin âdeta uğrak yeri olduk. Şehrimizde bulunan her resmî kurumun arşivinde dahi olmayan bilgi ve belgeler çok şükür bizim elimizde mevcut. Çok zor şartlar altında elde ettiğimiz bu bilgi ve belgeleri başta araştırmacılar olmak üzere ilgililerle paylaşmamızın verdiği tarif edilemez mutluluğu yaşamaktayım. Bugüne kadar toplam olarak 153 bitirme, yüksek lisans ve doktora tezi hazırlayan akademik camiadaki araştırmacıların tezlerine, bunların yanı sıra ABD Illinois Üniversitesi, Almanya Stuttgart Üniversitesi, Azerbaycan Bakü Üniversitesi ve Macaristan’dan gelen akademik personelin hazırladığı kitaplara kaynak teşkil ettik.

Amatörce çekmeye başladığım mezar taşlarıyla ilgili fotoğraflarla fotoğrafın nasıl çekilmesi gerektiğinin yanı sıra o mezar taşlarındaki Osmanlıca yazıları okuyacak kadar Osmanlıca öğrendim, mezar taşlarını okumaya başladım. Tarihe şahitlik eden mezar taşı ve kitabelerin neler anlattığını öğrendim ve bununla ilgili sergi, konferans ve kitap çalışmalarım oldu.

İmamlığın yanı sıra yaptığımız her çalışma bizi kültürel anlamda daha ne yapabilirim düşüncesine itti. Dinimizin emri olan okumayı insanların hayatına kazandırmak adına her hafta çarşamba günü öğleden sonra saat 14.00’te ücretsiz olarak “Askıda Kitap” adında bir kampanya yaparak halkımıza ücretsiz kitap dağıtımına başladım ve hâlâ buna devam etmekteyim. Dostlarımızdan temin ettiğim sıfır durumundaki kitapları tasnif ederek okuyucuyla buluşmasını sağlamaktayım. Bunca çalışma amatörce atılan adımların birikimiyle ortaya çıktı. O yüzden anladım ki insanların hayatına dokunmak üzere yapılan hiçbir gayret asla zayi olmuyor.

Doğu Karadeniz özellikle de Rize tarihine yönelik araştırmacıların ve halkın istifadesine sunduğunuz ciddi bir arşive sahip kütüphane oluşturdunuz. Bu kütüphanenin oluşumundan söz eder misiniz?

Benim zihnimde yerel çalışmalara yönelik bir fikir oluşturan Prof. Dr. Orhan Terzioğlu’nun şehrimizden ayrılmasından sonra mevcut kütüphanemde bir tasnif yapmaya karar verdim. Günler sonrasında şehrimiz hakkında elimde oldukça geniş bir kitap ve dergi olduğunu gördüm. Bir arşiv oluşturmak için kolları hemen sıvadım ve işe bir ofis kiralayarak başladım. Zaman içerisinde bu yeşil şehrin belleği olan her türlü yazılı ve görsel belgeyi tedarik etmeye çalıştım. Ülke genelinde yapılan internet mezatlarını günlük olarak takip ederek şehrimizle ilgili bütün materyalleri edinmek adına uğraştım. Bazen ülke dışındaki mezatlarda da şehrimiz adına görebildiğim malzemeleri satın alarak arşivimizin genişlemesini sağladım. Yöremizde geçmişte görev yapan devlet memurları ve yöneticilerimizin izlerini de takip ederek görev yaptıkları yıllarda şehrimizle ilgili ellerinde var olan bilgi ve belgelerle de arşivimizi geliştirdim ve hâlâ da devam ediyorum. Rize özelinde başladığım bu arşiv çalışmalarımı Doğu Karadeniz olarak da sürdürmekteyim. Kütüphanemdeki bu dokümanları Allah izin verirse dijital ortama da aktarmayı düşünüyorum. Ayrıca bölgemizde kullanılan ve günümüzde yok olmaya yüz tutan el aletleri, yöresel eşyaları toplayarak gelecekte bir şehir müzesi kurmak da hayallerimin arasında.

Gerek mesleğinizin gerek kültürel çalışmalarınızın birbirine olan katkılarını bizimle paylaşır mısınız?

Saymakla bitiremem bu katkıları. Çalışmalarım öncelikle cemaat sayımın artmasını sağladı. Toplumun her kesiminden insanın bize gelmesi, sadece dinî konularda değil her konuda insanlarla iletişim kurmamıza vesile oldu. Toplumumuzdaki “imam” anlayışının yeniden tesisi noktasında önemli katkıları oldu. Çünkü çalışmalarımda asla kendimi imam kimliğimden soyutlamadım ve özellikle imam olduğumu vurguladım.

Kültürel çalışmalarım insanlarla her konuda iletişim kurmama vesile oldu diyebilirim. Bu sayede her kesimden insanların dine bakışını öğrenmiş oldum. Onların yanlış din algısını düzeltmeye ve bizim de o insanlarla nasıl iletişim kurmamız gerektiğine yönelik ciddi tecrübelerim oldu.

Din görevlilerimizin mesleğinden kopmadan âdeta onu daha da kuvvetlendirecek faaliyet yürütmesine yönelik neler söylersiniz?

Biz imamlar, insanların hayatlarına dokunmak ve onları etkilemek, onlara doğru yolu göstermekle yükümlü kişileriz. Bu manada ulaşamadığımız insan olmamalı şiarınca hareket etmeliyiz. Görevimizi, imamlığımızı -asla imamlığımızdan öne geçmeyecek şekilde- destekleyen, daha fazla insanın hayatına ve gönlüne girebileceğimiz meşru mecralar bulmalıyız. Bu mecraları nasıl olur da din hizmetinde ve öğretisinde kullanabilirim diye de düşünmeli, kafa yormalıyız.