Makale

KÂİNATIN HÂKİMİ VE YÖNETİCİSİ EL-VÂLÎ

KÂİNATIN HÂKİMİ VE YÖNETİCİSİ EL-VÂLÎ

Fatma BAYRAM

İstanbul Üsküdar Başvaizi

“Birinin işini üstlenmek; bir ülkeyi yönetmek; yardım etmek, sevmek” manalarındaki velâyet kökünden türemiştir. Bütün varlıkların hükümranı ve onlar üzerindeki yegâne mutasarrıf demektir. Rabbimizin mahlûkatın bütün işlerini yoluna koyan ve gereği gibi yöneten olduğunu ifade eder. O, yarattığı her şeyin bütün ihtiyaçlarının karşılığını da yaratmış ve sistemi kusursuz bir şekilde kurmuştur.

“Bir şeye çok yakın olmak, bir kimseyle yan yana bulunmak” anlamındaki “vely” kökünden türemiş olan Velî ismi ile aynı kökten ve yakın anlamlıdır. Bu nedenle Rabbimizin hükümranlığı acımasızlık değil; sürekli bir nimet, yakınlık ve merhamet içerir. Vâlî, insanların işlerini, onların hayrına olarak, şefkat ve merhametle yürütendir. Aynı zamanda tasarruf ve hâkimiyetinin yanı sıra devamlı olarak ihsan eden ve nimetleri daim olan manasını da taşımaktadır. Kısacası Vâlî, idaresi altındakileri iyilik, ihsan, yakınlık ve sevgi ile idare eden bir yöneticiyi ifade eder.

Kur’an’da Vâlî

Kur’ân-ı Kerîm’de Vâlî ismi sadece Rad suresi 11. ayette geçer. Yirmiyi aşkın ayette ise Velî kalıbında, müminlerin dostu ve yardımcısı anlamında geçmektedir. (Bakara, 2/257; Araf, 7/196.) Rabbimiz dünya hayatında ihtiyacımız olabilecek bütün nimetleri yaratıp onlara ulaşma yollarını göstererek; uhrevi hayatta da bizi kötü akıbetten koruyacak yaşam biçimini anlatmak üzere peygamberler göndererek insanoğlunun dünyevi-uhrevi bütün ihtiyaçlarını gözetmiş, onun faydasına olacak yolları açmıştır. Kur’an’da aynı kökten türeyen “Mevlâ” nitelemesi de Allah’a izafe edildiğinde “sevme, koruma, yardım etme, tasarruf ve himayesi altında bulundurma” gibi anlamları öne çıkar.

Öncesinde putlara taparak onların himayesini uman müşriklere meydan okunduktan sonra Araf suresinin 196. ayettinde Efendimiz’in (s.a.s.) şahsında bütün müminlerden “…Bilin ki benim velim, kitabı indiren Allah’tır. O, iyileri koruyup kollar.” demeleri istenmektedir. Burada özellikle velî kelimesi ve aynı kökten gelen “yetevellâ” fiili kullanılarak müminlerin Yüce Allah’a olan sevgi ve bağlılıklarıyla O’nun kendisine inanıp bağlanan iyi kullarına (sâlihîn) olan sevgisi, koruyuculuğu ve lütufkârlığı dile getirilmektedir. Buna göre Allah ile müminler arasında sıcak bir ilişki vardır; müminler Allah’a gönülden inanıp bağlanmakta, O’nu dost bilmekte; Allah da onları sevmekte, yollarını aydınlatan kitabı göndermek suretiyle doğru yolu bulup o yolda yürümelerini sağlamaktadır.

Vâlî tecelli ederse

Yüce Allah, Vâlî isminin tecellisi ile insanlar içinde yönetme kabiliyetine sahip idareciler yaratmış ve varlığı bir hiyerarşi içinde düzene sokmuştur. Âlemde ne kadar basit ve küçük olursa olsun, körü körüne cereyan eden hiçbir olay yoktur. Hepsi O’nun planı ve idaresi altında, bir hedefe yönelik olarak ve O’nun izniyle cereyan eder. Evrenin temelinde yönetim vardır. İnsanlar arası ilişkiler dahi böyledir. Bu yüzden Efendimiz iki kişi bir iş için bir araya geldiğinde birinin yönetici olmasını tavsiye etmiş; günlük hayatı dahi başıboşluğa bırakmamıştır.

Cenabı Hakk’ın Velî ve Vâlî isimlerini bilip gereği gibi inanan bir Müslüman Allah’ın dinine uygun düşmeyen bir velayetin altına girmez; Allah düşmanlarının dostluğuna ve himayesine sığınmaz. (Al-i İmran, 3/28.) Onları sırdaş ve dost edinmez. (Al-i İmran, 3/118.) Hâkimler hâkimi, yönetenlerin de yöneticisi olan Allah’ı unutmaz; her ihtiyacını O’na arz eder.

Özellikle bu isimle nitelenen veli ve valiler bu ismi taşımanın sorumluluğunu hiç akıllarından çıkarmadan, üstlendikleri bu işi büyük bir itina ve hakkaniyetle yerine getirmelidirler. Efendimiz kendisi ile zayıf ve güçsüzler arasına engeller koyan ve ulaşılmaz olan yöneticilerin kıyamet günü Allah ile aralarında engeller olacağını (Müsned, V, 239.) yoksullara, haksızlığa uğrayanlara ve ihtiyaç sahiplerine kapısını kapatanlara Allah’ın da rahmet kapılarını kapatacağını (Müsned, III, 441, 480.) belirtmiştir.

Her insan bir boyutta yönetilen bir diğer boyutta ise yönetendir. (Zuhruf, 43/32.) Dolayısıyla dinimizin yöneticilere dair emir ve tavsiyeleri yukarıdan aşağıya doğru, hiyerarşik olarak ümmetin her bir ferdini ilgilendirmektedir. Esmayıhüsnâ şarihi Ali Osman Tatlısu, Vâlî ismini açıklarken şöyle der: İnsan, hâkimler hâkimi, yüce bir Vâlî tarafından sicilinin tutulduğunu unutmamalı, hayat aşamalarında hâlden hâle geçerken Rabbine karşı sadakatsizlik, hadsizlik ve terbiyesizlikten sakınıp kendi uhdesine verilen vazifelerin o en yüksek mercinin huzurunda değerlendirileceğini aklından çıkarmamalıdır.

Sufiler hayatımızda cereyan eden hâlleri Vâlî olan Rabbimizin tasarrufatı olarak görür ve kişinin iradesinin bu kaderi fark edip kabul etmek ve ondan istifade etmek olması durumunda hayatın keyfini çıkarabileceğini söylerler. Çağdaş psikolojinin “kendinle barışık olmak” diye nitelendirdiği bu durum akıl ve ruh sağlığının üzerine kurulacağı temel esastır. Aksine Rabbimizin tasarruflarına isyan ettiğimizde sonuç değişmez, başımıza gelecek olan yine gelir; ancak bu durumda kişi sürekli bir küskünlük ve güceniklik içinde yaşar ve hayata uyumsuz biri olur. Vâlî isminin tecelli ettiği kul hem kendi varlığını hem de kendisine emanet edilenleri Allah’ın nizamına göre idare eder. Adalet ve iyilik dağıtır. Hizmetleri vesilesi ile Allah’ın nimetlerine gark oldukça onları da aynı yolda kullanarak iyiye doğru gitmesini, gelişmesini devam ettirir.