Makale

ÜMMÜ SÜLEYM

SAHABE HAYATLARI

ÜMMÜ SÜLEYM

Dr. Öğretim Üyesi Emine Demil

Ümmü Süleym Gumeysâ bint Milhân (Mâlik) b. Hâlid el-Ensâriyye el-Hazreciyye, Enes b. Mâlik’in annesi.

Nesebi, Hazrec kabilesinin bir kolu olan Neccâroğulları’na dayanmaktaydı. Ümmü Süleym, Cahiliye Dönemi’nde Mâlik b. Nadr ile evlendi. Bu evlilikten Enes b. Mâlik doğdu. Hz. Peygamber’in Medine’ye hicret ettiği günlerde Ümmü Süleym, oğlu Enes’i alıp onun yanına götürdü. Ümmü Süleym, Hanne’nin kızı Meryem’i mabedin hizmetine adaması gibi küçük Enes’i Hz. Peygamber’in hizmetine adamıştı. Bu sayede bütün ahlaki meziyetlerle bezenebilirdi küçük Enes. Ümmü Süleym, oğlunu Resulüllah’ın hizmetine verirken aslında onu Peygamber’in (s.a.s.) terbiyesine emanet etmiş oluyordu. Böylesine zeki bir çocuğun kendi yanında gönüllü olarak hizmet etmeyi istemesi, Hz. Peygamber’i o kadar memnun etmişti ki Efendimiz, Enes’i en zor şartlarda bile yanından ayırmamıştı.

Ebû Talha el-Ensârî, dul kalan Ümmü Süleym’e evlenme teklif etti. Ümmü Süleym bu teklifi kabul etti. Bu evlilikten Ebû Umeyr ve Abdullah adlarındaki çocukları doğdu. Hurmanın bereketli bir gıda olduğunu belirten Resulüllah (Tirmizî, Zekât, 26), küçük yardımcısı Enes’in yeni doğan kardeşini de “tahnîk” denilen bir gelenekle karşıladı (Buhârî, Libâs, 22). Annesi Ümmü Süleym’in bebeği henüz emzirmeden önce kendisine verip Peygamberimize gönderdiğini anlatan Enes, sözlerine şöyle devam etmektedir: “Resulüllah’ı (s.a.s.) bulduğumda zekâtlık hayvanları damgalamakla meşguldü. Beni görünce, ‘Galiba Ümmü Süleym doğum yaptı.’ dedi ve hemen elindeki damga aletini bıraktı. Ben de bebeği onun kucağına koydum. Medine’nin acve hurmasından bir tane isteyen Allah Resulü, hurmayı bebeğin ağzına tuttu. Hurmanın tadını alan bebek onu yalamaya başladı. Bunun üzerine, ‘Ensar’ın hurmayı nasıl sevdiğine bir bakın!’ buyuran Allah Resulü, yavrunun yüzünü okşadı ve ona Abdullah ismini verdi.” (Buhârî, Edeb, 109).
Hz. Peygamber sadece Enes’in mescide ya da hâne-i saadete gelerek gününü paylaşmasıyla yetinmez, kendisi de başta annesi Ümmü Süleym olmak üzere Enes’in akrabalarını ziyaret etmekten hoşlanırdı. Orada yemek yer, öğle uykusuna yatar ve ev halkına cemaatle namaz kıldırırdı (Buhârî, Salât, 20). Hz. Peygamber, Ümmü Süleym’den başka bir hanımın (kendi eşleri dışında) evine tek başına girmezdi. Zira Ümmü Süleym, Hz. Peygamber’in süt teyzesi oluyordu (Nevevî, Şerh ale’l-müslim, XVI. 10). Allah Resulü’ne onu ziyaretinin sebebi sorulunca: “Ben ona karşı şefkat besliyorum. Zira kardeşi (Harâm b. Milhân, Bi’r-i Maûne’de) benim (askerlerim)le birlikte cihat etti.” buyurdu (Buhârî, Cihâd, 38).

Bir gün Ebû Talha’nın Enes’i Hz. Peygamber’e göndererek onu yemeğe davet ettiği, fakat Resulüllah’ın Ehl-i Suffe’den yetmiş ya da seksen sahabeyi de yanına alıp Ebû Talha’nın evine gittiği, evde birkaç kişiye yetecek kadar yemek bulunduğundan Ebû Talha’nın telaşlandığı, Ümmü Süleym’in Resulüllah varken telaşlanmaya gerek olmadığını söylediği ve Resulüllah’ın yemeğin bereketlenmesi için dua edip sahabileri onar kişilik gruplar hâlinde sofraya oturtunca hepsinin karnının doyduğu rivayet edilmiştir (Buhârî, Menâkıb, 25).

Resulüllah, bir yönetici olarak bütün Müslümanlarla dinî ve siyasi bağlılık sözleşmesi yapıyordu. Bu biatlerde hanımlardan da söz alınıyordu. Mümtehine suresinin on ikinci ayetinde sıralanan hususlarda hem muhacir hanımlardan (Buhârî, Talâk, 20), hem de Medineli hanımlardan biat almıştı (Nesâî, Biat, 18). O gün Resulüllah’a biat edenler arasında Ümmü Süleym de vardı (Buhârî, Cenâiz, 45).
Resulüllah döneminde Ümmü Süleym’in de aralarında bulunduğu kadınlar, toplum hayatının en meşakkatli, en zor ve en tehlikeli alan olan savaşlarda dahi yer alıyorlardı. Uhud Savaşı’nda Müslümanların bozguna uğradıkları dehşet anlarına dair o zamanlar henüz bir çocuk olan Enes’in zihninde daha sonraları izleri silinmeyecek bir tablo kalmıştı. Annesinin cesaretini unutamıyordu Enes. Annesi Ümmü Süleym, Hz. Âişe ile birlikte eteklerini toplamış, omuzlarında su kırbalarıyla savaş meydanında bir oraya bir buraya koşturup duruyorlardı. Kırbalarda taşıdıkları suyu yaralı askerlere içiriyor, kırbalar boşaldıkça yeniden doldurup askerlerin arasına karışıyorlardı (Buhârî, Cihâd, 65).
Ümmü Süleym’in, diğer hanımların sormaya cesaret edemediği bazı konuları da Allah Resulü’ne sorup öğrendiği rivayet edilir (Buhârî, İlim, 50).
Hz. Peygamber, pek çok vesileyle Ümmü Süleym için dua etmiştir. Ümmü Süleym’in hangi tarihte vefat ettiği bilinmemekle beraber Hz. Osman’ın hilafet yıllarında hayata gözlerini yumduğu anlaşılmaktadır.