Makale

Kırkambar

Kırkambar

Mehmet Han

Kabak Başıma Patladı

Maharetli bir bahçıvan varmış. Bahçesinde, nadide sebzeler, az bulunur güller, sümbüller yetiştirirmiş. Ancak kendisinin gözdesi asmaka baklarıymış. Çardaklar yapar, asma kabaklarını çardaklara dolar sonra da altına geçer keyifle seyredermiş. Bir gün böyle asma kabaklarını hayran hayran seyrederken aklına bir soru düşmüş:
“Asma kabağı çardakta yetişiyor da balkabağı neden yetişmiyor?”
Düşünmüş taşınmış, marifetli bir adam olduğundan balkabağını ne yapıp edip asma kabağına aşılamış. Toprakta boy atıp büyüyen balkabağı, bir süre sonra çardağa sarılıp uzamaya başlamış. Çok geçmemiş ki çardağı bütün sarmış. Dallar çiçek açmış ve her bir çiçek yerinde bir balkabağı büyümeye başlamış.
Bahçıvanın, çardağın altına geçip balkabaklarını seyre daldığı bir gün rüzgâr esmiş. Çardak sallanmış ve balkabaklarından irice olanı sapından koparak bahçıvanın başına düşmüş. Onun çardakta balkabağı yetiştirmeye çalıştığını bilen dostları, işlerinin nasıl gittiğini sorduklarında aldıkları cevap şöyleymiş:
“Ne olacak, kabak başımda patladı!”
Bir inci
“Yeni bir medeniyet atılımı gerekli. Bu, ruhun dirilişiyle olacaktır. Bilim aşkıyla, yeni baştan klasikleri aşkla, sevgiyle gündeme getirmekle olacaktır. Yeni bir aydın tipi belirmelidir, yeni bir düşünce ve idealist hayat tarzı benimsenmelidir. Bütün sorunlar bir bir ele alınmalıdır. Geniş bir kültür planı ve programı gereklidir.”
Sezai Karakoç
Osmanlıca
Sanma şâhım herkesi sen sâdıkâne yâr olur
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur
Sâdıkâne belki ol bu âlemde dildâr olur
Yâr olur ağyâr olur dildâr olur serdâr olur
Yavuz Sultan Selim

Malın Kıymeti
Zamanın birinde zenginliği herkesin dilinde olan bir tüccar ile bilge bir zat sohbet ederken konu malın mülkün kıymetsizliğine gelir. Bilge adam, “Farz et ki büyük bir çölde kaybolmuşsun. Susuzluktan ölmek üzeresin. O anda birisi gelip elindeki su dolu kırbayı sana satmak istese kaç para verirsin?” diye sorar. Tüccar:
- Ne kadar isterse veririm.
- Peki, o suya karşılık servetinin yarısını istese de verir misin?
- Veririm.
Bilge, hak verir ve devam eder:
-Diyelim ki servetinin yarısı ile o suyu alıp içtin. Fakat bir müddet sonra sancılanmaya başladın ve ihtiyaç gidermek istesen de buna muvaffak olamadın, âdeta ölecek hâle geldin. O anda yine biri karşına çıkıp: “Seni tedavi edebilirim, ancak servetinin tamamını isterim” dese, ne dersin? Tüccar hiç düşünmeden:
-Elbette razı olurum, der. Bunun üzerine bilge:
-Öyleyse önce içtiğin, sonra da dışarı attığın bir yudum su kıymetinde bile olmayan servetine sakın güvenme! Hiç kimseye karşı mal, mülk ve servetinle övünme, der.

Bir Ayet
Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız o size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah büyük lütuf sahibidir. (Enfâl, 8/29)

Bir Hadis
“Rıfktan (yumuşak davranmaktan) nasibi verilen kimseye, dünya ve ahiret iyiliklerinden de nasibi verilmiştir. Sıla-i rahim (akrabalık ilişkilerini gözetmek), güzel ahlak ve iyi komşuluk, bulunduğu yeri mamur (yaşanır) hâle getirir ve ömürleri uzatır.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 159)
Esmâ-i Hüsnâ
el- Hafîz: Görüp gözeten, kollayan, kendisinden hiçbir şey gizli olmayan, hayır veya şer kullarının bütün yaptıklarını saklayan, gökleri ve yeri yok olmaktan koruyan…