Makale

Ebeveynlere Sorduk

PENCERE

Ebeveynlere Sorduk

Zeynep Demir

Çocuklarınız interneti ne amaçla kullanıyor ve hangi mecralarda vakit geçiriyorlar? İnternet kullanımının çocukların üzerindeki olumlu ya da olumsuz sonuçları hakkında neler düşünüyorsunuz?
Oğlum Berk, dokuz yaşında. İnternette vakit geçirmeyi çok seviyor. Tabletiyle hem oyun oynuyor hem de youtuber’lar aracılığıyla o oyunlarla ilgili çekilen videoları izliyor. Kimi oyunlar online olarak grup hâlinde oynanıyor. Farklı şehirlerden hatta ülkelerden katılımcılar, bir oyunun kahramanlarına dönüşüyor. Oyuncular aralarındaki iletişimi İngilizce üzerinden sağlıyorlar. Berk’in elinden İngilizce sözlük düşmüyor diyebilirim. Ayrıca oyunların yazılımları da İngilizce olduğundan her aşamada ilerleyebilmek için verilen İngilizce komutları anlamak ve hızlı hareket etmek zorunda. Bu süreçte onun İngilizce kelime dağarcığında gelişme gözlemlediğimi kısa cümlelerle de olsa konuşup yazabildiğini fark ettiğimi söylemeliyim. Fakat arka planda kaba dil yahut argo olarak nitelendirdiğimiz kelimelerin de bu yolla onun diline bulaştığını gözlemliyorum.
Kemal Y.
Kızım Elif ortaokulda ve kimi zaman derslerine yardımcı olmakta zorlanıyoruz. O da, özellikle sınav öncesinde video sitelerinde derslerinin genel bir tekrarını yapıyor, anlayamadığı ünitelerin üzerinden geçiyor. Fark ettiğim kadarıyla ortaöğretimin bütün üniteleri eğlenceli, interaktif ve nitelikli anlatımlarla bu mecralarda yer alıyor. Örneğin matematikte sıkıcı bir konu, bir eğlenceye dönüşebiliyor. Fakat bu kanallarda çocukların dikkatini dağıtan başka videoların reklamları da yapıldığı için açıkçası içim pek de rahat değil. Kızım, derslerini bitirdiği zaman bu tür sitelerde geziniyor; kafasını dağıttığını, dinlendiğini söylüyor. Geçenlerde bir video çekip internette paylaşmak istediğini söyledi. Araştırmayı öğrenmeyi seven bir çocuk, bunun için kendimi şanslı hissediyorum. Yine de kimi zaman onu hiç bilmediğim bir ortamda yalnız bıraktığım zehabına kapılıyorum ama oradaki imkânları da kaçırsın istemiyorum.
Fatma G.
Oğlum Çınar’ı elimizden geldiğince korunaklı bir ortamda yetiştirmeye çalıştık. Yeme içmeden giyim kuşama, oyun eğlenceden insanlarla iletişime her adımını ben ve eşimin refakatinde atmasına çaba gösterdik. Özellikle internet kullanımına ilişkin koyduğumuz sınırlamalarla pek çok olumsuzluğu dışta tutmayı başardık. Şimdi dördüncü sınıfa gidiyor. Bu korunaklı alanın onu arkadaşlarının frekansından kopardığını hissediyorum. Çocukların kendine ait bir gündemleri var. Oyunlardan, youtuberlardan bahsediyorlar. Oğlum bu gündemin uzağına düşüyor, teneffüs sohbetlerinin dışında kalıyor. Zaman zaman bunu dert edindiğini de görüyor ve üzülüyorum. Acaba onu koruyalım derken içinde yaşadığı zamanın ruhundan koparıyor muyuz? Bu ikilemi çözmek için ne yapacağımı bilemiyorum.
Sedat T.
Kızım Elif henüz beş yaşında. Doğal olarak onun bütün hayatı oyun. Oyuncak bebekler, Legolar, arabalar… Arada kendi kendine oyunlar oynuyor ama bazen sıkılıp ona eşlik etmemi istiyor. Yoğun bir iş hayatım var, ne kadar istesem de ona oyun arkadaşlığı yapamıyorum. Okul döneminde bu eksikliği pek hissetmese de yaz tatiliyle birlikte arkadaşlarından uzak kalması onu ister istemez üzdü. Bu süreçte video siteleriyle oyalanmaya başladı. İzlediği videoları kontrol ediyorum. Zaten evimde ebeveyn koruma uygulamaları da mevcut. İzlediği videolarda birkaç çocuk ellerindeki oyuncaklarla oyunlar oynuyor. Her video, “Merhaba arkadaşlar” diye sevimli çocuk sesleriyle başlıyor. Yani oyunun kendisi değil de videosu ilgi çekici hâle geliyor. Önceleri, ne var bunda, çocuk işte oyalansın, diye düşündüm. Ardından Elif’in ekranda gördüğü çocukları taklit ettiğini gözlemledim. O kendi hâlinde oyun oynayan Elif yok artık. Sürekli olarak kendini dışarıdan izleyen, âdeta bir kamera çekimindeymiş gibi görünmeyen bir seyirci kitlesine seslenen ve oyunlarını bunun üzerinden kurgulayan bir Elif var. Artık akşam yemeklerinde sohbetlerimizin konusu bu video paylaşım kanalları. Endişelenmeli miyim, yoksa doğal bir süreç deyip geçmeli miyim, bilemiyorum.
Esin T.
Aslı, telefonumun kamerasını açıp kendini çekmeye başladığında ben de sessizce onu uzaktan izliyordum. Kendini öyle güzel ifade ediyordu ki, bu çocuk böyle güzel cümleler kurmayı ne zaman öğrendi diye şaşırmadım değil. Büyük bir öz güvenle ekrana bakarak konuşuyordu. Arada yanında getirdiği eşyaları göstererek, sevgili arkadaşlar, diye uyarılarına başlıyor, güneş gözlüğünden koruyucu kremlere tatil çantasında neler bulunması gerektiğini tek tek anlatıyordu. Ayrıca gezip gördüğü tarihî mekânlardan aklında kalanları yarım yamalak da olsa söylemesi gözümden kaçmadı. Bu duruma sevinmeli miydim? Öz güveninin gelişmesine, konuşma becerisinin ilerlemesine… Fakat ya sınırlar. Her yaptığını, yediğinden içtiğine kadar aşama aşama paylaşma arzusu. Odasını, eşyalarını… Çektiği videoyu paylaşmamı istedi. O an, binlerce gözün evimizin içinde keyfince gezindiğini hissine kapıldım. Buna izin vermedim, videoyu paylaşmadık. Sadece şunu anladım ki, biz de benzer videoları onunla yan yana oturup izlerken başkalarının evinde gezinen binlerce gözden biriydik.
Süreyya M.