Makale

MEDYA OKURYAZARLIĞI

MEDYA
OKURYAZARLIĞI

Mustafa Çuhadar
DİB Radyo ve Televizyon Daire Başkanı
"Merhaba Arkadaşlar!
Kanalıma Hoş Geldiniz"

Son zamanlarda fazlasıyla duyduğumuz, ne kadar sıcak bir karşılama değil mi? Minik bir kız, boncuk boncuk mavi gözleri ve gülümseyen çehresiyle kameraya hitap ediyor: “Merhaba arkadaşlar, kanalıma hoş geldiniz”
Evlatlarımız tablet, telefon ve internet üçlüsüyle tanıştıktan sonra “çocuk youtuber”ların dünyasına da adım attı. İzlenen videolarda tanıtılan oyuncaklar, anne baba diyalogları, komik sohbetler çocuk youtuberlara olan ilgiyi artırdı. Bunun sonucunda da çocuklarımızı youtuberları taklit ederken bulduk.

Online Dadılar
Video paylaşım sitelerinde “Kanalıma hoş geldiniz.” diyen çocukların medyatik hâli, yavrularımıza da egemen oldu ve nihayetinde kamera karşısına geçerek aynı cümleyi tekrar eden çocuklarımızla yüz yüze geldik. Önceleri algılayamayıp yadırgadık. Ancak cep telefonlarını “dijital dadı” olarak kullanmaya başladıktan sonra durumu kabullendik. Yemeğini yemesi veya yaramazlıktan vazgeçmesi için onları internetteki videolarla baş başa bıraktık.
Çocuklar taklit etmeyi sevdiklerinden onlarla birlikte biz de video çekmeye başlayıp yayımladık. Yani sırasıyla önce yadırgadık, sonra alıştık ve nihayetinde de kaynaştık.
Bunun ilginç sonuçlarını da yaşıyoruz elbette. Örneğin, belki de hayatımız boyunca karşılaşma ihtimalimiz bulunmayan çocukların isimleri, evimizin gündem maddeleri hâline geldi. Dijital platformlarda ünlenen çocuk youtuberların isimleri ve videolardaki diyaloglarını soframızda konuşuyoruz. Öyle değil mi? Hangi çocuğun, hangi oyuncağı, annesiyle veya babasıyla nasıl oynadığı üzerinde sohbetlerimiz var. Yani sanal dünya ile kurduğu bağ, gerçek dünyamızda karşılığını buldu. Biz de sanal dünyaya ayak uydurduk.
Camdan Duvarlar
Evlerimiz, mahremimizdir. Aile birlikteliğinin yaşandığı, aile bilincinin sürekli olarak tazelendiği, yaşam tarzımızın biçimlendiği mekânlardır. Evlerimizin etrafını duvarlarla, penceremizi perdeyle örtmemiz, sadece hava koşullarıyla değil, mahremiyet algımızla da doğrudan ilgilidir. Ancak, unutmayalım! Çocuklarımızın video paylaşım sitelerine koyduğumuz her videosuyla; sosyal medya sitelerine koyduğumuz her fotoğrafıyla aslında onların etraflarına camdan duvarlar örüyoruz.
Sosyal medyanın veya video paylaşım sitelerinin dezavantajlarından biri, çocuk mahremiyetinin ihlal edilmesidir. Her anne veya babanın çocuklarının fotoğraflarını yayımlaması, esasında onun mahremiyetinin ihlalidir. Çocukların mahremiyet algısında oluşturacak bu durumu dikkate almaksızın, onların fotoğraflarını paylaşmanın hangi geçerli izahı olabilir.
Çocuklarımız video paylaşım siteleriyle tanıştıktan ve olumsuz örneklerle karşılaştıktan sonra da bu camdan duvarları kırmaya, yerlerine kalın, yalıtımlı duvarlar örmeye kalkıyoruz. Burada öyle zannediyorum ki geç kalıyoruz. Paul Virilio’nun güzel bir sözü var, diyor ki: “Dünyanın sonu su baskınlarıyla değil, ses ve görüntü dalgalarıyla gelecektir belki de.” (Paul Virilio, Enformasyon Bombası, Çev. İ Kaya Şahin, Metis Yayınları, 2003). Çocuklarımızın mahremiyet algısını da bizler değil, internet ve dijital platformlar belirleyecek gibi görünüyor.
Madalyonun Arka Yüzü
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), bilindiği gibi yıllık olarak Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması sonuçlarını yayımlamaktadır.
Tablodan da anlaşılacağı gibi, internete erişim imkânı olan hanelerin, bilgisayar ve internet kullanımının sürekli olarak artış gösterdiği görülmektedir. Bu kullanım artışından çocukların etkilenmemesi mümkün değildir. Elbette internet ve bilgisayar kullanımının artışının imkân ve faydaları bulunmaktadır. Bununla birlikte sadece ve tamamıyla olumlu yönleriyle değerlendirmek de mümkün görünmemektedir. İnternetin kullanım amaçları bakımından söz gelimi, farklı ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de çocukların internette en çok vakit geçirdiği alanlardan birini video paylaşım siteleri oluşturuyor (https://securelist.com/kids-summer-threats/87678/). Bu kullanımın ne kadar faydalı olduğunun bilinmesi icap ediyor.
Diğer taraftan gençler açısından da durum pek farklı değil. “Gençlik ve Sosyal Medya Araştırma Raporu” başlıklı çalışmanın bulgularına göre ülkemizde internet kullanımı, gençler arasında yüksek düzeyde görülüyor. Sosyal medya kullanım amaçları arasında ilk sırada en çok eğlence (% 60) geliyor. Bununla birlikte sosyal medya aynı zamanda serbest zaman geçirme, iletişim kurma, gündemi takip etme/gündem oluşturma ve eğitim-öğretim-araştırma amaçlarıyla da gençler tarafından kullanılıyor (Sosyal Medya ve Gençlik Araştırma Raporu, Gençlik ve Spor Bakanlığı, 2013).
Türkiye’de genç veya çocuk youtuberlar, sıklıkla izleniyor. Bir çocuk youtuberın sayfasının abone oranlarına bakıldığında 3 milyona yakın kişinin takip ettiği görülüyor. Yurt dışı örneklerinde ise 20 milyona yakın kişinin takip ettiği çocuk youtuberlar bulunuyor. Son örneğin, bir yılda 11 milyon dolar kazandığı yönündeki haberlerse esasında madalyonun diğer yüzünü gösteriyor. Youtuberlığı kazanç kapısı olarak kabul eden kişilerce, çocuklar da bir sektörün içine dâhil ediliyor. Bu yönüyle, çocuklarımız video paylaşım sitelerinde eğlenmek, zaman geçirmek için vakit harcarken alet edildikleri bir sektöre de bilerek veya bilmeyerek katkı sağlamış oluyor.
Madalyonun arka yüzünde yer alan gerçekliğin sadece bir yüzünü bile öğrenmek ve eleştirel yaklaşım sergilemek için “internet okuryazarlığı”nın ailenin bütün bireylerinde sağlanması gerekiyor.
İnterneti Nasıl “Okumalı”?
Günümüzde okuryazarlığa yüklenen anlam değişmiş ve çeşitlenmiştir. Okuryazarlık kavramı, sadece okuduğunu anlama veya anladığını yazma ilişkisinden ibaret değildir. Özellikle geleneksel kitle iletişim araçları (radyo, televizyon, sinema, gazete, dergi gibi) ile yeni medya olarak tanımlanagelen internet, sosyal medya, mobil uygulamalar yeni okuryazarlık türlerini ortaya çıkarmıştır. Okuryazarlık türlerinden biri de medya okuryazarlığı olarak adlandırılıyor. Medya okuryazarlığı, özetle medya içeriklerini - üretim yöntemlerini de gözden kaçırmaksızın - algılamak, sorgulamak ve yorumlamak şeklinde özetlenebilir.
Medya okuryazarlığı; çeşitli türden (görsel, işitsel, basılı, vb.) medya mesajlarına erişebilme, erişilen medyaları eleştirel bakış açısıyla çözümleyip değerlendirebilme ve kendi medya iletilerini üretebilme becerisi olarak tanımlanmaktadır. Yukarıda istatistiğini de verdiğimiz iletişim teknolojilerinin günlük hayatımızda kapladığı yere bağlı olarak medya okuryazarlığına; bilgisayar okuryazarlığı, internet okuryazarlığı, sosyal medya okuryazarlığı gibi kavramlar da eklenmiştir.
İnternet kullanımı, bütün medya türlerinde olduğu gibi, eleştirel bakış açısıyla ele alınmalıdır. Bu çerçevede aileler, öncelikli olarak çocukların etrafında örülen camdan duvarlar konusunda bilince ve yetkinliğe sahip olmalıdır. Bu camları tamamen biz örmedik ancak örülmesine de katkı sağladık.
Bunun için öncelikle, ortaya çıkabilecek olumsuz durumlar için internet kullanımı hakkında basit düzeyde de olsa bilgi sahibi olunmalıdır. Video paylaşım sitelerinde kanal açmak isteyen çocuğuna, bunun hangi anlama geldiğini bilmeyen ebeveynin cevap vermesi mümkün değildir.
İnternet, çocukların rahatlıkla teslim edileceği “online dadı” değildir. Bunun için internet okuryazarlığı, internetin nasıl kullanılacağını öğrenmeyi de aşarak eleştirel yönleriyle internetin ele alınmasını; dinimize, kültürümüze, ahlakımıza zarar veren unsurlara karşı bilinç kazanılmasını gerektiriyor.
Şunu da ifade etmek gerekiyor: Son günlerde maalesef çocukların, profesyonelce hazırlanmış çekimlerle bir sapkınlığa alet edildiği görülmektedir. Bunun temel amacı, sapkınlığı küçük yaşlara kadar indirgeyerek meşrulaştırma çabasıdır. Çocukların bu sapkınlıkta istismar edilmesi, Allah’ın yarattığı fıtrat üzere değil, kurgulanmış/üretilmiş/hazırlanmış ve angaje edilmiş bir fıtrata büründürülmesi için meşrulaştırma çabasıdır. Ailelerin son günlerde erişime açılan bu gibi konular başta olmak üzere, çocuklarının internet kullanımı, internette izledikleri içerikler konusunda dikkatli ve özenli olması gerekiyor.