Makale

GÜZELİ ANLAMAK

GÜZELİ ANLAMAK

Mehmet Kahraman

İnsan, fıtratı gereği hep güzeli arar, çünkü güzelin yaratılışla bir ilgisi vardır. Tatmin duygusu ve hoşluk veren şey, onun güzel olmasındandır. Rüzgârda sallanan başaklar, hafif dalgalı deniz, uçsuz bucaksız dağlar insana yücelik duygusuyla birlikte dinginlik verirken güzel bir söz, incelik kokan bir davranış ve anlayış gerektiren fiiller de gönlü yatıştıran duygulardır. Oysa güzelin zıddı olan çirkin istenmeyen bir şeydir. Çirkinlik, insanın hem gönlünü hem de zihnini yorar. Bu nedenle kişi ne yaşadığı hayattan tat alabilir ne de onu yapmaktan mutlu olur.

Güzel, göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran şey iken çirkin bunun tam tersi, kalbi tırmalayandır. Güzelde uyum, ahenk, coşku, iyilik, yumuşaklık ve ihsan vardır. Estetik beğeni dediğimiz güzel, genel anlamıyla memnuniyeti ifade eder. Hoşumuza giden bir durumu anlatırken en çok onu kullanırız. Güzel ev, güzel söz, güzel davranış; bu noktada güzelin göze hoş gelen şeylerden öte bir anlamının olduğunu görüyoruz. Peki, bu kadar vurguladığımız “güzel” insan için ne ifade eder?

Güzellik, yaratılışın özünde olan bir unsurdur. Allah her şeyi güzel (ahsen-i takvim) yaratmıştır. Bu yüzden insandan da iyilik yapmasını ve güzel davranmasını ister. Davranış, insanı tanımlayan öğelerin başında gelir. Yaptığımız iş ve eylemler bizi onunla ilişkilendirir. O nedenle insan istediği gibi hareket edemez. Onun yaptığı her şey, İslam’ın özüyle bütünlük teşkil etmeli, yaşantısı, dinin yansıması olarak üzerinde görülmelidir. Çünkü güzellik, dinî bir olgunluk için olduğu kadar psikolojik olgunluk için de gereklidir.

Güzellik Allah’tandır. Allah’ın el-Bedî, el-Barî, el-Musavvir, el-Latif gibi isimleri, güzelliğin doğrudan O’ndan kaynaklandığını bize gösterir. Bu nedenle din, bize her şeyi güzel yapmayı, güzel söylemeyi, güzel olanı gerçekleştirmeyi emreder. Güzel bakmak, güzel görmek Müslümanın şiarındandır. “Kötülük, çirkinlik yok mu? Onları görmezden mi geleceğiz?” sorusu her zaman akla gelecektir, doğrudur da. Kötülük, çirkinlik dünyanın bir gerçeği, ancak maksat “kötülüğü en güzel şekilde savmak.” Kötülük, çirkinlik, adaletsizlik hep olacak; dünyanın hâli bu, Müslüman, onu Allah’ın koyduğu ölçülerle karşılamak durumunda. el-Bedî ismi bize bunu öğütler. İnsan da bedii düşünceyle, estetik bakışla dinin hayatına yansımasını gösterir. Turan Koç, İslam Estetiği kitabında bunu çok güzel anlatıyor: “Bir Müslümanın herhangi bir davranışı dış çizgileriyle dinimizin İslam boyutuna, o hareketi niçin yaptığı iman boyutuna, nasıl yaptığı ise ihsan boyutuna tekabül eder.”

İslam, genel hatlarıyla dış çizgiyi belirler. Niçin sorusu imanın gerekliliğidir. Aslında bunlar insanın içsel kısımlarıdır, diğer kişilere yansımaz. İhsan ise İslam’ın görünen yüzüdür. Bir nevi elbisedir. Nasıl yaptığımızı ihsan belirler. Hadis-i şerifte söylendiği gibi, “Her ne kadar sen onu görmesen de O seni görüyor.” (Buhârî, İman 1). İhsan, Allah’ı görüyormuş gibi hareket etmektir. Bu, şu demektir: Yaptığın her şeyi Allah’a arz ediyorsun, o yüzden O’na çirkin şeylerle gitmemek gerekir. İnsanın yaptığı iş ve eylemler, ihsan boyutuyla görünür olur.

Bugün güzellikten veya estetik zevklerden bahsettiğimizde daha çok sanatsal konulardan bahsediliyormuş gibi geliyor. Oysa estetik beğeni, hayatı incelikli, sanatlı bir şekilde yaşamanın diğer adıdır. Sanatsal bir dokunuşla inşa edilen camiler, evler, okullar ya da edebî metinler ruhu arındıran ve yatıştıran etkenlerdir.

İnsan, tek boyutlu bir canlı olmadığı için arayış içindedir. Güzeli arar insan, meyli onadır. “Allah güzeldir, güzelliği sever.” (Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat, V, 60). Müslüman’ın yaptığı her iş güzel olmak zorundadır. Güzel olana niyet etmek bile ilahi nitelik taşır çünkü güzellik O’ndandır. Güzellik, imanın getirdiği bir ölçüdür. Anlamı güçlendirmek, yaptığı işten keyif almak, dünyaya gönderiliş amacına uygun fiiller yapmak ancak güzellik sayesinde vücuda gelir.

Yaptığımız iş ve eylemler iki yönlü gerçekleşir: “Neden ve nasıl?” Bizi, işi yapmaya yönelten sebepler, onun nedenini oluşturur. Sebepler ne kadar güçlü ve arzulu ise yaparken de o derece azimli ve şevkli oluruz. İnsan, nedensiz hiçbir iş yapmaz. Görünürde büyük sebepler olması gerekmez, zevk için yapmak bile bir nedene dayanır veya nefret, hırs, yıkıcı arzular da bunlara dâhildir. Neden sorusu bize niyeti verir ve sorumluluğu hatırlatır. Diğer yönümüzü ise “Nasıl?” sorusu belirler. Oluşum daha çok bu aşamada kendini gösterir. Niyeti görünür kılan, onun nasıl yapıldığıdır. Gerekli ihtimam gösterilmeden ve estetik beğeni dikkate alınmadan, incelikten yoksun bir işin akim kalması kaçınılmazdır. İnsan, mesleğini, sadece gerekliliklerini kurtararak ortaya koymamalı, estetik beğeniyi de dikkate alarak gerçekleştirmelidir. O güzellik kişiliğin göstergesi olduğu gibi Allah’ın cemal sıfatının da bir yansımasıdır. İncelik ve zarafet, Müslüman’ın işine de kişiliğine de yansır.

İnsan, ontolojik olarak güzelden etkilenir. Onun karşısında kendinden geçer, hayrete düşer ve gönlü yükselir. İnsan “Güzelin karşısında iken ruh güzel şeyler ortaya çıkarmaya çalışır.” (Byung-Chul Han, Güzeli Kurtarmak, İnsan Yayınları 2018, s.83).

Güzel, kişiye özünü hatırlatır ve varlığıyla bütünlük kazanmasının yolu açılır. Hem kendiyle hem de hayatla sağlıklı iletişim kurmasına, iyi ve güzel duyguların yeşermesine vesile olur. Bu nokta ile ihsan “Psikolojik ve duygusal niteliklerimizin bizi eylem ve anlayışımızla uyumlu hale getirmesi durumudur.” (Turan Koç, İslam Estetiği s.57.) Kendini kabulleniş ve varlığın özünü anlama ancak bütünlük sayesinde gerçekleşir. Bu nedenle güzel, “Nesneye dair bir his değildir, özneye dairdir.” (Byung-Chul Han, Güzeli Kurtarmak, İnsan Yayınları 2018, s.21).

Kişi, güzel karşısında kendini gerçekleştirir. Öze yakınlaşır. Onu boğan, yıldıran dünya işlerinden onun sayesinde uzaklaşır ve ferahlar. Benlik oluşumunda güzelin yeri yadsınamaz. İbn Hazm’ın dediği gibi, “Güzellik, insanda oluşturduğu ruhsal etkilerle kişinin hem dünyaya bakışına hem de davranışlarına üstünlük kazandıran bir değerdir.” (Mustafa Yıldız, İbn Hazm’ın Güzellik Anlayışı, Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, 2012 Bahar, sayı.13).

Duygu, düşünce ve eylem bütünlüğü, kişilikli bir hayat yaşamanın yoludur. Çirkinlik ve kötülük, duygusal bütünlüğü kırar, kalpte kirliliğe sebep olur; çünkü dış, içi etkiler. Buna karşı ihsan, bir kalkan vazifesi görür. Müslüman’ın gayesi yaratılışa uygun olarak dünyayı güzelleştirmektir. Estetik bakış, estetik dokunuşu getirir; estetik dokunuş ise dünyayı güzelleştirir. Güzelleşen dünyada akıl ve kalp bütünleşir, dinginliğe vesile olur. Güzeli anlamak için durup düşünmek gerekir. Çünkü güzel dediğimiz şey, sadece göze hoş gelen şeyler değildir. Güzel bir söz, güzel bir davranış, güzel bir anlayış kalbi yumuşatır; başka güzelliklere yol açar. Arızi duygu ve düşünceleri yumuşatarak bertaraf eder. Hızın ve hazzın konuşulduğu dijital çağda güzeli anlamak için durup düşünmek gerekir. İncelik, zarafet, estetik beğeni, sanatsal dokunuşlar ihsanın bir yansıması olarak ilahi olana yükselir. İbn Hazm’ın sözünü tekrar ederek noktalayalım: “Güzellik, insanda oluşturduğu ruhsal etkilerle kişinin hem dünyaya bakışına hem de davranışlarına üstünlük kazandıran bir değerdir.”