Makale

HAYATIN TEKRARI YOK

HAYATIN TEKRARI YOK

Mahir KILINÇ

Hayat, insanın doğumundan ölümüne kadarki sevinçleriyle, hüzünleriyle, yaptıklarıyla ve yapamadıklarıyla mürekkep bir serencamdır. İnsan, Allah’ın bahşettiği hayat nimeti karşısında dünya ve ahiretini mamur edecek işler yapmakla mesuldür. Bu mesuliyet, insanı hayatın kadr ü kıymetini bilmeye iten en önemli unsur olmuştur. İnsan, kendisine sunulan bu hayat nimetinin farkında olarak vazifelerini yerine getirirken hayatı kıymetlenecek, değerlenecek ve kendisinin de değerlenmesini, kıymetlenmesini sağlayacaktır.
Doç. Dr. Ülfet Görgülü, kendi ifadeleriyle hayat sahnesinde modern zamanın getirdikleri içerisinde tökezleyen, nefsinin dalgalarında kendisine yol arayan, özüne dönmeye çabalayan, gönlünün kuytu köşelerine çekilip kalbiyle akletmeye çalışan ve hoş bir sohbet arayan insana dair gördüklerini, duyduklarını, hissettiklerini kendine dert edinmiş âdeta. Kur’an-ı Kerim ve sünnetin aydınlığında dünya hayatından ukba hayatına uzanan mutluluğa ve huzura pencereler aralamış satırlarında.
Yazar, “Sözün Özü” adlı makalesinde ruhları ancak “mana yüklü, güzel ve hikmet dolu sözün” doyurabileceğine dikkat çekerek başlar kitabına. Bu başlangıç da onun pusulası olur. “Gaye-i Hayat” başlıklı yazısında “Gaye-i hayat, insanın yeryüzündeki varoluşunu anlamlandırır. İnsanı başıboşluktan, değer kaybından kurtarır.” der. Görgülü, kişinin öze dönüşünden kesitler sunar. Başka gönüllere varabilmenin kendi gönlümüzden başladığını fısıldar kulaklara.
Kitapta nefis terbiyesi, kalbin manevi hastalıkları geniş yer tutar. Kalbin aşk terbiyesi ve tezkiyesiyle arınabileceğine dikkat çekilir. Ancak arınmış bir kalbe sahip olan kimsenin hakikat yolcusu olabileceği, insanlık onuruna yakışan davranışlarla örnek bir şahsiyete bürünebileceği vurgulanır. Kişinin özüyle münasebeti sosyal hayatından bağımsız değildir. İnsan temellük ettiği olgunluğu, sosyal hayatın içinde sınayacak, test edecektir. Allah’a kulluğun bir boyutu da yeryüzündekilerle münasebetimizle ilişkilidir. Helal dairesinde kalmak, selamı yaymak, mazlumun ve garibin ahından sakınmak, gönüller yapmak ve gönül yıkmaktan kaçınmak insanın asli vazifelerindendir.
“Yazık oluyor sevmeyi, sevilmeyi tadamadan kahırla adavetle geçen ömürlere.” diyor yazar ve uyarıyor okuyucusunu: Hayatın Tekrarı Yok. Gerçekten tekrarı olmayan bu hayat bizi inşa eden, bize değer katan ve en önemlisi ahireti kazandıran bir hayat değil mi?