Makale

OSMANLI DONANMASINDA İMAMLAR

OSMANLI DONANMASINDA İMAMLAR

Dr. Derya Geçİlİ Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi

İslam dünyasında imamlar sadece camilerde görev yapmıyor, hayatın her alanında etkili bir rol oynuyorlardı. İmamlar, dinî fonksiyonlarının yanı sıra eğitim öğretimde, kültür ve adalet hizmetlerinin yerine getirilmesi yanında askerî amaçlarla da hizmet vermişlerdir. Osmanlı Devleti’nin askerî gücünün zamanla zaafa uğraması ve Avrupalı rakiplerine mağlup olmasında askerlerin dinî yetersizliklerinin etkili olduğu düşünülmüştür. Bu nedenle Osmanlı donanması içinde imamlık önemli görevlerden biri olarak kabul edilmiştir. Gemi içinde sosyal ilişkilerin sağlam bir zeminde gelişmesinde çok büyük bir rol üstlenmişlerdir. Gemideki askerlerin düzenlerinin sağlanması, kontrol edilebilmeleri, namaz ve diğer dinî vazifelerin ifa edilebilmesi imamların görevleri arasında sayılmıştır. Gemilerde en güvenilir kişi olarak kabul edilmişler ve okuma yazma öğreterek muallimlik görevi de yapmışlardır. Ayrıca askerler arasında huzur ve asayişe yardımcı olmuşlardır.
Osmanlı Devleti’nin temeli atılırken geniş ölçüde İslamiyet esas alınmıştır. Bunun bir sonucu olarak imamlık, Müslüman topluma hizmet veren kadrolar içinde önemli bir yer işgal etmiş ve hizmet sahası itibarıyla da çeşitlilik göstermiştir. İmamlar, padişah beratı ile hizmete alındıklarından Osmanlı devlet sisteminde askeriyeden sayılmışlardır. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yapılan savaşlar neticesinde toprak kayıplarının artması moral bozukluğuna neden olmuştur. Bu duruma bağlı olarak askerlerin huzurunu sağlamak için imamlar görevlendirilmeye başlanmıştır. Eski askerî sistem içinde yeniçeri ocağında, Nizam-ı Cedit ile kurulan askerî teknik sınıflar içindeki eğitim kurumlarında, deniz ve kara mühendishanelerinde, donanma ve tersanede, askerî hastanelerde dinî hizmetlerin imamlar tarafından gerçekleştirildiği bilinmektedir. II. Mahmut’un askerî modernleşme adımlarıyla ordu imamları ve icra edecekleri vazife yeni bir döneme girmiştir. Askerî imamlık, Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusu ile gerçek anlamda daimi ve sistemli bir kadro hâline gelmiştir. İmamlar, kara orduları kadar zamanla donanmada da görevlendirilmeye başlanmıştır. Donanma imamları “gemi hocası” ya da “gemi imamı” olarak da adlandırılmıştır.
Osmanlı donanmasında görev alacak imamların iyi yetişmiş olmalarına çalışılmıştır. Bunun sağlanması amacıyla özellikle imamların uzun süre zor şartlara dayanabilecek ve dinî vazifeleri yerine getirebilecek bir seviyede olmalarına dikkat edilmiştir. Donanmada iptidaiye derecesinde açılan mektepte imamlar, görevleriyle ilgili bir sene kadar eğitim almışlardır. Bu eğitimin sonunda imamlar, eğitim programına göre sınava tabi tutulmuşlardır. İmamlar, sınavda başarılı olurlarsa şehadetnamelerini alarak atanabiliyorlardı. Donanmaya imam tayin edilmesine karar verildikten sonra zamanla bazı sorunlar yaşanmaya başlanmıştır. Böylece yeterli dinî bilgiye ve eğitime sahip kişilerin imam olarak tayin edilebilmesi için rüştiye derecesinde eğitim görmüş olmaları şartı getirilmiştir.
Donanma imamlarının görevleri
Gemilerde gemicilerin (kaptan, çarkçı, güverteci, çırak, asker vs.) cemaat hâlinde namazlarını kılabilmeleri için uygun yerler tahsis edilmiştir. İmamlar, namaz vakitlerine tahsis edilen mahalde gemicilerin namazlarını kılmalarından sorumlu olmuşlardır. İmamlar ara sıra özellikle cuma ve pazartesi geceleri yatsı namazından önce vaaz ve nasihatler vermişlerdir. Gemicileri safsata ve hurafelerden uzak tutacak şekilde dinî kuralları öğretmişlerdir. Gemi komutanının onaylamasıyla İslamiyet’e karşı şüphesi olanlar varsa dinî esasları gerçeklere dayalı bir şekilde anlatarak yanlış düşüncelerden arınmalarını da sağlamışlardır.
İmam, gemideki askerlerden biri tehlikeli bir hastalığa yakalanmışsa sağlık memurunun müsaadesini alarak hastanın yanına gidebilir, ruhi durumuna göre teselli ve dinî bilgiler verebilirdi. Bu ziyaretler hastanın ümitsiz bir hâlde olduğunu kendisine anlatmayacak, hissettirmeyecek şekilde yapılırdı. İmam, bu teselli vazifesini amirlerinin izniyle imamları olmayan gemi ve hastanelerde yerine getirmek için de görevlendirilmiştir. Limanda bulunan gemilerin birinde cenaze merasimi yapılacaksa ölen kişi kim olursa olsun gemi mürettebatı olarak kabul edilmiştir. Ölen gemici hastanede vefat etmiş olsa da gemi imamı cenaze merasimine katılmıştır. Vefat eden asker, başka bir mezhebe mensup ise ve icra edilecek merasim farklıysa buna muhakkak dikkat edilmiştir. Gemide görev alan imam sadece askerlere namaz kıldırmıyor, Türkçe okuma yazma ve hesap da öğretiyordu. İmam, askerlere eğitim verilen mektebin müdürü olarak kabul edilmiştir. Askerler, dinî eğitimi aldıktan sonra imam tarafından bir sınava tabi tutulurdu. İmam, dinî vazifelere yakışacak şekilde gemicilerin kendilerine hürmet göstermeleri yönünde ahlaki tavır, davranış, adap ve edeple hareket etmeye çalışmıştır. Donanma askerleri tarafından her zaman imamlara karşı iyi tavır, davranış, hâl ve harekette bulunulmasına özellikle dikkat edilmiştir. İmamlar, dinî hizmetten başka askerlerin güvenilir, samimi bir dostu olduğu için ona iyi davranılmasından komutan her zaman sorumlu olmuştur.
İmamlar sadece gemilerde değil tersanelerde, mekteplerde ve savaş sırasında her yerde görev alabiliyorlardı. İmamların görevlerinden biri de mekteplerde talebelere okutulan kitapların din ve devlete karşı kışkırtıcı bir yönü olup olmadığının incelenmesidir. 1874 senesinde imamlar tarafından Bahriye Mektebi’nde talebelerin ders kitapları, defterleri ve ders notlarında dine aykırı yanlış konular olup olmadığı ile ilgili araştırmalar yapılmıştır. Bu incelemeler sonunda talebelere verilen dinî eğitim saatleri, biraz daha artırılmıştır. Bahriye Mektebi’nden mezun olacak talebelerin göreve başlamadan önce “Mülazımlık” (Teğmenlik) sınavları için oluşturulan heyette bulunuyorlardı. Talebelerin unvanlarını alabilmeleri için imamların sorularını hatasız olarak yanıtlamaları gerekiyordu. 1877-1878 senelerinde ise savaşların kaybedilmesinin altında ordunun dinî eksiklikleri olduğu düşünülmüştür. Bunun üzerine donanma imamları, kazanılan savaşlardan sonra askerlere Kur’an ve dua okutmaya başlayarak manevi duygularını artırmalarını sağlamışlardır.
Tersanelerin camilerinde imamlar, her namaz vakti cemaate namaz kıldırmışlar, ayrıca dinî ve ahlaki bilgiler vererek maneviyatlarını yükseltmelerine yardımcı olmaya çalışmışlardır. Tersanelerde camilerin genel bakımları tamamen imamların kontrolü altında olmuştur. Tersane-i Amire’de havuzlarda görev yapanlar, bulundukları yer itibarıyla namazlarını kılmakta zorluk çekiyorlardı. Bu nedenle 1892 senesinde havuzlarda görev yapan personel için bir cami inşasına karar verilmiştir. Ramazan ayına yetişebilmesi için hızlı hareket edilerek caminin inşası tamamlanmıştır.
İmamların sayıları ve maaşları
Osmanlı donanmasında uygulamaya konulan nizamnameye göre imamlar; üç ambarlı, kalyon, fırkateyn ve korvet imamı adıyla dört sınıf olarak görev yapıyorlardı. 1872 senesinde donanmada kullanılan savaş ve nakliyat gemilerinde toplam elli beş imam bulunuyordu. İmamların sayısı mevcut olan nizamnamede belirtilen sayıdan oldukça azdı. Ayrıca imamlar maaşlarının yetersiz olmasından dolayı zor durumda kaldıklarına dair bir arzuhâl hazırlamışlardır. İmamlar, maaşlarına zam yapılmasını talep ediyorlardı. Bunun üzerine Bahriye Nezareti tarafından imamların dereceleri, maaşları ve tayinleri ile ilgili bir inceleme başlatılmıştır. Savaş gemilerinde ve nakliyatta kullanılan gemilerde mevcut olan yerlere göre ikisi baş imam olmak üzere yüz otuz nefer imam tayin edilmiştir. İmamların maaşlarının oldukça az olduğuna karar verilerek hazineye büyük bir yük getirmeyecek şekilde uygun miktarda zam yapılmıştır. Bahriye Meclisine gönderilen yazıya göre imamların maaşları 150 kuruş olmuştur. (29 Ekim 1872)
1906 senesinde donanmada imamların maaşlarına uygun miktarda bir zamla düzenleme yapılmasına karar verilmiştir. Bu karara göre bahriye imamları sınava tabi tutulmuşlardır. Sınavdaki yeterliliklerine göre üç sınıfa ayrılarak maaşlarına zam yapılmıştır. Bağdatlı Abdülhamid Efendi imamet sınavlarında başarılı olup donanma imamı olarak göreve başlamıştır. Mustafa Efendi, bütün imamların üstünde alay imamı unvanıyla kalyonda imam-ı evvel olarak tayin edilmiştir. Güzel Hisarlı Mustafa Efendi ve Amasralı Abdullah Efendi’ye ise Mustafa Efendi’nin aşağısında sınıf-ı evvellik verilmiştir. Mustafa Efendi’nin 150 kuruş olan maaşına imam-ı evvellikle ile 350 kuruş zam yapılarak 500 kuruş olmuştur. Güzel hisarlı Mustafa ile Abdullah Efendilerin maaşlarına da 350 kuruş zam yapılarak gemi imamlığına tayin edilmişlerdir. Bahriye Çarkçı Ameliyat Mektebinde sınıf-ı evvel imam Aksekili Mehmet Efendi 784 kuruş maaşla emekliye ayrılmıştır. İzmit Tersanesinde alay imamlarından Ciddeli Hafız İsmailoğlu Hüseyin Efendi 1155 kuruş maaşla emekli olmak için Bahriye Nezaretine başvurmuştur. İmamların vefat etmeleri hâlinde ailelerine verilecek maaşlar için de değişiklikler yapılmıştır. Donanma imamlarından Bilal Efendi’nin vefat etmesi üzerine iki yaşındaki oğlu Şükrü ile eşi Hatice Hanım’a aylık 85 kuruş maaş bağlanması için Tersane-i Amire müsteşarı tarafından bir dilekçe hazırlanmıştır.
İmamların kullandığı şeritler
İmamlar, görevli bulundukları süre boyunca mesleki kıyafetlerini giymek zorundaydılar. Sadece izne ayrıldıklarında sivil elbise giymişlerdir. İmamların, görevleri sırasında şemsiye ve baston kullanmaları da uygun değildi. 1909 senesinde imamların kollarındaki rütbe şeritlerinin harp sınıflarına uygun olabilmesi için düzenleme yapılmasına karar verilmiştir. 14 Mayıs 1912 tarihinde Bahriye Zabitanı Terfi Rütbe Nizamnamesi hazırlanarak uygulamaya konulmuştur. Bahriye imamlarının rütbeleri ile ilgili tam bir yeniliğe gidilmemiş ancak sahip oldukları rütbe şeritlerinde bazı değişiklikler yapılmıştır. Fırkateyn kaptanı, korvet kaptanı, birinci sınıf yüzbaşı, yüzbaşı mülazım-ı evveli ve mülazım-ı sani rütbelerinde bulunan altı sınıf bahriye imamın rütbelerindeki şeritler düzenlenmiştir.