Makale

Mahtumkulu'nun Eserlerinde Ve Türkmen Halk Edebiyatında Nevruz

Doç. Dr. Seyitnazar Arnazarov
Gazi Üniv. Fen-Edebiyat Fakültesi

Mahtumkulu’nun Eserlerinde
ve Türkmen Halk Edebiyatında
Nevruz

Malum olunduğu gibi, Türk halklarında bir geleneğe dönüşen Nevruz kutlamalarının ortaya çıkışı hakkında çeşitli fikirler ileri sürülmektedir. Bu fikirlerin ilki Çin yıllıklarında Milâttan yüzlerce yıl önceleri, Hun Türkleri’nin 21 Mart tarihinde hazır yemeklerle bozkırlara çıktıkları ve bahar şenlikleri yaptıkları haber verilmektedir. Bu şenliklerden oluşan gelenekler Hunlardan sonra Uygurlarda da varlığını sürdürmüş ve günümüze kadar devam ede gelmiştir. Kaşgarlı Mahmud’un "Divan-ı Lü- gati’t-Türk" adlı abidevî eserinde Nevruz, 12 Hayvanlı Türk Takvimi ile birlikte geçer. Yine de Nevruz, Türklerin havanın biraz ısınmasını bekleyip, iyi, uygun bir gün diye 21 Martı seçerek, Ergenekondan çıkışlarıyla bağdaştırmaktadır. Bunlara başka bir tarihî olayı da ekleyebiliriz. Türkmenlerin kahraman serdarı Alparslan’ın oğlu Melik Şah’ın isteği üzerine, Merv’de 1072 yılında Ömer Hayyam’ın hazırladığı takvimde Nevruz yılın ilk günüdür. Bu gün de Nevruz olarak adlandırılmaktadır. Burada görüldüğü gibi,
"Yeni gün" anlamındaki Farsça bir kelime olmasına rağmen, Nevruz kelimesi Türklerin tarihinde çok eskiden beri kullanılmış ve Türk Kültür yapısında binlerce yıl süregelen bir geleneğe dönüşmüştür.
Türkmenlerin büyük şairi Mahtumkulu hayatın, sadece bir hayatın değil, yaşadığı çağın, geçmişin ve geleceğin bütün vacip olan meselelerine seslenen bir şairdir. Gerçekten de, harhangi bir konuda tereddüt edildiği zaman,
Mahtumkulu’nun şiirlerinde aranılan cevabın bulunacağı kuşkusuzdur. O yüzden Türk halkının kültür yapısında büyük önem taşıyan Nevruzun, Mahtumkulu’nun şiirlerinde kendi yerini alacağı bellidir. Mahtumkulu’nun doğum gününün 250. yılı kutlanıp, 1983 yılında yayımlanan iki ciltlik "Saylanan Eserler" adlı divanında, Novruz sözcüğü şairin 6 şiirinde kullanılmıştır. Bunlardan ilk şiiri başlığında da Novruz sözcüğü bulunan, "Novruz- dan Seni" adını taşıyan sevgi konulu beşlemesidir. Şiirin birinci kıt’asını veriyoruz:
Bolmadı bizge nesibin, istedim güyzden seni, Diydin: "Ötsün gış, tapar men taze novruzdan seni,
Sayladım, seçdim, sonam, bir bölecik gızdan seni,
Neçün bilinni guçmadım tapıp düzden seni, Isterem hakdan, govuşdırgay mana tizden seni.
(Cilt 1, s. 40)
Olmadı bize nasibin, istedim güzden seni, Dedin: "Geçsin kış bulurum taze nevruzdan seni,
Beğendim, seçtim, sunam, bir parçacık kızdan seni,
Niçin belini sarmadım men bulup düzden seni, Isterem Haktan, kavuştursun bana tezden seni.
Şairin diğer bir 7 mısradan oluşan 5 bentli "Duman Peyda" adlı şiiri ise, hemen hemen Nevruza atfedilmiş bir şiirdir. Birkaç Arap-Fars kökenli kelimelerin olmasına rağmen, şairin âleme Nevruz geldiğinde, nelerin nasıl bir durumda meydana geldiğini ifade edişini şimdi göreceğiz. Bu şiirin ilk iki bendini sizin de anlayabileceğinizi zannediyorum:
Gelse novruz âleme, ren kılar cahap peyda, Ebrler ovaz urup, dağ kılar duman peyda, Bicanlar cana gelip, açarlar dahan peyda, Göğermedik giyalar, göğerip rovan peyda, Ederler hayvanatga hem sud-u ziyan peyda,
Yer yüzüne yayılıp, yörirler nahan peyda, Vabeste dahan guşlar kılarlar zıban peyda.
Çöl tarapın berk edip, der açar suva harçen, Zemin sebzezar olup, teninden ayrılar zen, Cünbendeler mest olup, göyâ içmiş arak, ben, Her eşyanın özüne öz ovazı bolar gen,
Sebze içre sandıvaç yüz tilde kılar âhen,
Zemin hızırpuş olup, gül bitirmiş renbe-ren, Hıruca gelip âlem, kılarlar pıgan peyda.
(Cilt 1, s. 110)
Gelse nevruz âleme, renk kılar cihan peyda, Ebrler (bulutlar) seslenir, dağ kılar duman peyda,
Bicanlar cana gelip, açarlar dahan (ağız) peyda, Yeşermedik giyalar (ot, bitki) yeşerip revân peyda,
Ederler hayvanlara hem sud-u ziyan (fayda ve zarar) peyda,
Yer yüzüne yayılıp, yörürler nihân peyda, Vabeste (bağlı, ait) dahan kuşlar kılarlar zibân peyda
Çöl tarafın sağlam edip, der (kapı, eşk) açar suya harçen (yengeç),
Zemin sebzezar olup, teninden ayrılır zen (küf), Cünbendeler (canlılar) mest olup, güya içmiş rakı, mey,
Her eşyanın kendine kendi sesi olur gen (ilginç, acayip)
Sebze içre sandıvaç (bülbül) yüz dilde kılar ahenk,
Zemin yemyeşil olup, gül bitirmiş renk-renk Hıruca gelip âlem, kılarlar figân peyda.
Şairin "Güzeşt Eyle" adlı şiirinde Nevruza verilen değer açıkça görülmektedir. Şair Allah’tan gökteki yıldızın, yerdeki Nevruzun, gece-gündü- zün hürmetine kendisini affetmesini dilemektedir: Gökte yıldız hormatı Yerde novruz hormatı,
Gice-gündiz hormatı Günâhim güzeşt eyle!
Gökte yıldız hürmeti,
Yerde nevruz hürmeti,
Gece-gündüz hürmeti Günâhım güzeşt eyle! (bağışla)
(Cilt i, s. 111)
Şairin 34 bentten oluşan bütün yaratılanların, kuşların, hayvanların, bitkilerin, Allah’a senâ etmekte olduğunu anlatan uzun şiirinde Novruz
"baran" sözüyle birlikte kullanılarak, otların Nevruzda, Nevruz baranında, yağışında Allah’a senâ ettiklerini vurgulamaktadır.
Yedi yer bolmuş bina,
Yedi yer olmuş bina,
Her zat okır bir sena,
Her şey okur bir sena,
Otlar hem diyr: "Rebbena!"
Otlar da der: "Rabbena!"
Novruz-baran içinde.
Nevruz-baran içinde (Cilt 2, s. 79)
"il Geçer" adlı şiirinde ise, bu yalancı dünyada her şeyin fani olduğunu, geçmekte olduğunu anlatıp iyi gün, yeni gün olan Nevruzun da geçici olduğunu ifade ediyor. Meselâ:
Bize gelen meydanlar, acayip çaylar, Gezdiğimiz meydanlar, güzel çaylar (evler)
Binası tutulgan ulug saraylar,
Binası tutulan ulu saraylar,
Dövr aylanıp, gelip-gider gün-aylar,
Devran dönüp, gelip gider gün aylar, Yağşı-yaman, novruz, gışı, yıl geçer.
Iyi-kötü, nevruz, kışı, yıl geçer.
Doğu edebiyatı uzmanı akademik A. N. Sa- moyloviç, "Benim tanıdığım şairlerin içinde bilim cihetinden Mahtumkulu’nun babası Devletme- met Azadi gibi hiç kimse yoktur" demiş. Bu büyük şahıs Allah’ın emriyle yılın en iyi günü olan Nevruzda vefat etmiştir. Bu şairin babasının ölümüne atfedip yazdığı "Atamın" adlı şiirinde söyle tasvir edilmektedir:
Altmış yaşda novruz günü, luv yılı Altmış yaşta, nevruz günü, luv (balık) yılı Turdı, acal yolun tusdı atamın.
Kalktı, ecel yolun tuştu (engel oldu) atamın.
Bu dünyânın işi beylemiş, beli.
Bu dünyanın işi böyleymiş beli Ömrünin tanapın kesdi atamın.
Ömrünün ipini kesti atamın.
(Cilt i, s. 58)
Şairin "Divanında" başka bir Novruz kelimesine daha rastlanmaktadır. Ancak bu bizi ilgilendiren Nevruz değil, İran şairi Hacu Kirmani’nin ve Özbek şairi Lutfi’nin "Gül ve Novruz" adlı poemleri- nin baş kahramanı olan şahıs adıdır. Meselâ: Gitdi elden ığtıyarı,
Gitti elden ihtiyarı,
Galmadı sabr-u kararı,
Kalmadı sabr-u kararı,
Aşık Novruz Gül-Ferharı Aşık Nevruz Gül-Ferharı Söyen dek söymüşem seni.
Seven dek sevmişem seni.
Demek ki, Türkmenlerin büyük şairi Mahmut- kulu, Nevruza bu kadar önem vermişse, Türkmen Halk Edebiyatında da mutlaka Nevruzun önemli bir yeri olduğu kendiliğinden anlaşılmaktadır. Meselâ, Türkmencede "Novruzdan son gış bol- maz, mizandan sofi yaz." (Nevruzdan sonra kış olmaz, mizandan sonra yaz olmaz) atasözü geniş olarak kullanılmaktadır. (Mizan: iranlıların şemşi takviminde 22 Eylül-22 Ekim kesimini belirten 7. ayın adı ve Ekimde doğan yıldızlar toplumunun adıdır. Bu Türkiye Türkçesinde Terazi burcu olarak geçmektedir.). Diğer biri atasözü de "Yılın nâ- hili bolcağı Novruzdan görner." (Yılın nasıl olacağı Nevruzdan belli olur.) Yıl, zaman, bereket ile alâkalı olarak kullanılmaktadır.
Daha ilginci Nevruzla ilgili Türkmen Halk Edebiyatında ayrı bir halk edebiyatı türünün olmasıdır. Bu tür gelin-kızların şairane bir yaratıcılığı olup, türün adı "Moncugatdılar" dır. Bunun halk Edebiyatının diğer türlerinden farklı tarafı senede bir kere oynanmasıdır. Yani Nevruz gecesi, 21 Marttan 22 Marta geçilen gece oynanmaktadır. O yüzden Moncugatdılara "Takvim şiiri" de denilmektedir. Gelin-kızlar akşamüstü bir eve toplanıyorlar, bir kaba, kâseye su koyup, onun içine kızlardan her biri kendi boncuğunu atıyor. Gelin- kızların dili çeper, becerikli, şiir söyleme yeteneği iyi olan birisi, Moncugatdının bir bendini söylüyor. Bir çocuk veya bir küçük kızcağız kâseden bir boncuk çıkarıyor. Boncuk kime ait ise, söylenen bent o kıza ait sayılmaktadır. Oyun bu şekilde devam ediyor. Söylenen Moncugatdı bendinin mevzusu, konusu büyük önem taşımaktadır. Genellikle hür sevgi, hür sevgiyle aile kurmak, adaletsizliğe karşı olmak, sıkıntı-zorluklara dayanmak, sevgisine vefalı olmak gibi konular işlenmektedir.
"indi seni âr almaz (Şimdi seni koca almaz)", "Belli Tanrı gargaptır (Belli, Tanrı lanetlemiş)", "Şirin canım hor etdim, Bir yaramaz yar üçin (Tatlı canım hor ettim, Bir yaramaz yar için)" gibi kötü konulu olanları da vardır. Tabii, kızlar kendi boncuklarına bu gibi kötü konulu bentlerin çıkmasını istemeyecektir. Dili sade, anlaşılır, genellikle bentleri 4 satırdan oluşup, 7 hecelidir, rubai şeklinde kafiyelenmektedir. Beş heceden oluşanlarına da rastlanmaktadır.
Eskiden beri Türk halklarında devam ede gelen Nevruz, XVIII. Yüzyılın büyük Türkmen klasik şairi Mahtumkulu’nun eserlerinde ve Türkmen Halk Edebiyatında hak ettiği yerini, hiçbir değerini kaybetmeden koruyabilmiştir.