Makale

Çocuk ve Televizyonun Sihirli Dünyası

Rahime Beder Şen
Aile ve Sosyal Araştırma Uzmanı

Çocuk ve televizyonun
Sihirli dünyası

Televizyonun çocuklar üzerindeki etkisi uzun yıllardan beri ilgi konusudur. Televizyon ve son yıllarda da bilgisayar, çocuklar üzerinde duygusal, zihinsel ve sosyal etkileri açısın- dan enine boyuna tartışılmaktadır. Olumsuz etkileri bilinmekle beraber çocukların televizyon izleme süreleri, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de oldukça fazladır. Çocuklar günde ortalama olarak iki saat; hafta sonları ise daha çok saat televizyon izlemektedirler. Ne yapsınlar! geçen yüzyılın en önemli icadı olan ve her evin başköşesine kurulan televizyon yaş ve eğitim düzeyi ayırt etmeden çok sayıda izleyiciye aynı anda ulaşma gücüne sahip sihirli bir dünya. Günümüzde ailelerin olmazsa olmazları arasında yer alan televizyon, evlerde sayıca da artırılınca çocukların, başında gün tüketeceği bir sihirli kutu haline gelmesi kaçınılmazdır.
Televizyonun çocukların gelişimi üzerindeki etkileri konusunda yapılan araştırmalar, çocukların televizyondan olumsuz bir biçimde etkilendiklerini ortaya koymuştur. Ancak bu olumsuz etkilenme ülkenin genel bilgi düzeyine, okur-yazarlık oranına, ailenin gelir ve eğitim düzeyine, evdeki diğer iletişim araçlarına göre de değişmektedir.
Araştırmalar televizyonun sosyal davranışların gelişmesi üzerindeki etkisinin çok net olduğunu göstermektedir. Televizyonda saldırgan davranışları izleyen çocukların daha saldırgan davrandığı da bilinen bir gerçektir.
Çocukların sosyalleşme süreçlerinde iletişimin önemi büyüktür. Oysa kitle iletişim aracı olarak adlandırılan sihirli kutu televizyon çocuğa sadece iletiler gönderir. Çocukla gerçek bir iletişime geçmez. Bu nedenle televizyon karşısında fazla zaman geçiren çocuklar sosyal ilişkilerinde tutuk davranmaktadırlar. Dil becerileri gelişme gösterse bile insanlarla ilişkilerinde yeterince geliştikleri söylenemez. Buna karşın bazı anneler televizyonu çocukları için ’elektronik dadı’ olarak kullanmaktadırlar. Günlük işlerini rahat yapmak adına çok küçük yaşlardan itibaren çocukları televizyona emanet eden anneler belki de farkında olmadan suç işlemektedirler.
Televizyondaki bazı yayınlar çocukların kimlik gelişimlerini ve psikolojilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca televizyon çocuklarda öğrenme güçlüğü ve dikkat eksikliğine de neden olmaktadır. Görüntülerdeki hız ve süreklilik, çocuğun dikkatini toplamasını güçleştirir ve düşünme davranışını harekete geçirmeden izlemeye devam etmesini sağlar. Bu da okul başarısında düşüşe neden olmaktadır. Ayrıca televizyon izlerken geçirilen zamanın uzunluğu ve geceleri evde televizyon izlendiğini bilen ve hisseden çocukların uyku saatlerinin gecikmesi nedeniyle de televizyonun okul başarısını olumsuz etkilediğini söylemek mümkündür.
Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün Türkiye’de Televizyon ve Aile (1995) adlı araştırmasının sonuçlarına göre aileler, çocuklarının televizyon izleme biçimlerine karışmadıkları gibi, bu konuda yönlendirici bir iletişim içine de girmemektedirler. Çocuklar da yetişkinlerle benzer olmak üzere hem çok televizyon izlemekte hem de akşam ve gece televizyon izleme oranları yüksek çıkmaktadır. Bu durum, çocukların televizyon dünyasının verilerine gereğinden fazla maruz kaldıklarını ve incinme açısından oldukça kritik bir durumda olduklarını göstermektedir.
Televizyonun eğitim amaçlı olarak kullanılması çocuklara yönelik yayınlar ve çocuk programcılığı konusunu gündeme getirmektedir. Ülkemizde, çocuk programlarının sayısı az, niteliği de düşüktür. Çocukların çok küçük yaşlardan başlayarak ve giderek artan bir biçimde yetişkinlere yönelik programları izleme eğiliminde oldukları da dikkate alındığında, durum kaygı vericidir.
Televizyonun çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri ile başa çıkmada ailelerin yapabilecekleri en önemli şey, öncelikle kendilerinin eleştirel bir bakışla televizyon izlemeyi başarmaları ve bu bakış açısını çocuklarına da öğretmeleridir. Ailelerin çocuklarıyla televizyon hakkında konuşmaları, programın gerçekliğini tartışmaları, televizyonda şahit olunan davranışlar hakkın da eleştirel yorumlar yapmaları, olumlu ve olumsuz davranışlara dikkat çekmeleri, televizyonun olumsuz mesajlarına katılmadıklarını söylemeleri, bunun nedenlerini açıklamaları gerekmektedir. Böyle ailelerde yetişen çocuklar eleştirel televizyon izleyicisi olmakta ve televizyonu daha verimli kullanmaktadır. Ancak bu, çocukların yaşlarına ve gelişim düzeylerine uygun olmayan programları izleyebilecekleri anlamına gelmemelidir. Dolayısıyla ebeveynlerin çocuklarının izledikleri programları, izleme zamanlarını ve izleme sürelerini sınırlandırmaları ve bu konuda kurallar koymaları da gereklidir. Ailelerin çocuklarına seyrettireceği programları hassasiyetle seçmeleri, televizyon kanalları ve programları arasında seçim yapmaları eğitim açısından önemlidir.
Aileler televizyonu günlük hayatın dışında tutmanın mümkün olmadığının farkında olarak televizyonun olumsuz etkilerini en aza indirebilmelidir. Ana-baba çocuğun televizyon izleyerek edindiği bilgi ve davranışları yönlendirebilir ve çocuğun televizyonun doğasını anlamasını sağlayabilir. Çocuğu televizyonun değil, anne-babasının yetiştirdiği dikkatten kaçmamalıdır. Aileler televizyon izlemeye sınır koyarak, televizyonla ilgili açıklama yaparak, televizyonu ve yayınlanan programları tartışarak ve çocukla birlikte televizyon izleyerek çocuklarını televizyonun zararlarından koruyabilirler. Araştırmalara göre televizyon izlemelerine ilişkin kural konan çocukların daha az saldırgan, kontrollü, okula uyumlu çocuklar oldukları; televizyon programlarını daha iyi anlayabildikleri ve gerçek dünya ile televizyon arasında daha iyi ayrım yapabildikleri; toplumdaki ka- dın-erkek rolleri konusuna daha esnek bakabildikleri ve dış dünya ile ilgili korkularının daha az olduğu; televizyonda reklamı yapılan ürünlerin tüketimine ilişkin olarak daha az çatışma yaşadıkları saptanmıştır.
Sonuçta televizyonun özellikle çocuklarda dikkat dağınıklığı ve dikkat eksikliğine yol açtığı, sosyal ilişkilerini olumsuz etkilediği, saldırgan tavırlara yol açtığı, çocukların ve gençliğin ahlak standardını düşürdüğü, davranışlarını değiştirdiği, gençlere ve çocuklara şiddet ve suç fikrini aşıladığı unutulmaması gereken bir gerçektir. Sihirli kutunun çocuklarımızla ilişkilerimizde ’öldüren eğlence’ haline gelmesini istemiyorsak sınır koymasını, çocuklarımız için televizyonun yerine geçebilecek bazı alternatifler üretmeyi ve televizyonun ’power/kapat’ düğmesine basmayı öğrenmeliyiz.