Makale

Bilginin Işığı Her Zaman Üzerinizde Olsun

Semiha Batmaz Salcı

Bilginin
ışığı
her zaman üzerinizde olsun

Her şey harfleri bir araya getirmeyle başladı. Kendi başlarına anlamı olmayan o sesler, bir araya geldiklerinde ne güzel de anlattılar her şeyi. Sevincimizi, sıkıntımızı, inancımızı, kültürümüzü, merhabayı... Yani hayatın ta kendisini anlattılar, anlatmaya devam ediyorlar.
Okur yazar olmadan da kendimizi anlatabiliriz ama bir yerde eksiklik var. Hani tamamlanmamış bir pazıl gibi. Okuma ve yazma yoksa resim tamamlanamıyor bizim için.
Bir programıma altmış yaş ve üstü okuma yazma öğrenmiş kadınları davet etmiştim. Okur yazar olduktan sonra hayatınızda ne değişti diye sorduğumda, ortak cevap sanki yeniden doğduk olmuştu. "Artık komşum olmadan, gideceğim hastanenin otobüsüne binebiliyorum. Askerdeki oğluma mektup yazıyor, ondan gelen mektubu okuyabiliyorum. Okur yazar olmak, ayakta durmaktır" demişlerdi.
Bugün hâlâ birçok kız çocuğunun okula gönderilmediğini, hatta nüfus cüzdanlarının bile olmadığını, bunları çözmek için yürütülen kampanyalardan takip ediyoruz. Kardelenin mücadelesine benzetiyorum onların yaşamlarını. Bütün zorlu kış şartlarına rağmen üzerindeki kar ve buz kitlesini delmeyi başarıp, açan çok güzel bir çiçektir kardelen. Bütün zor şartlara rağmen okumayı seven ve özleyen kız çocuklarımız cehaleti kıracaklar, tıpkı kardelenler gibi yardımlarımızla.
Bilgi, cehaleti yok edecek en iyi yöntemdir. Okur yazar olmayan bir insanı yanlışa inandırmak çok daha kolay. Kadınların da okuması, araştırması ve sorgulaması gerekiyor. Çocuğunun ateşi çıktığında ılık duş aldırması gerekirken, üşür üstünü ört diyenlere bu yöntemle havale geçirir diyebilmek, toprağa yatıralım diyenlere tetanos olur cevabını verebilmek, hayatını daha iyi kurabilmek, Yaratıcısını daha iyi bilmek, daha pek çok şey için okuması gerek.
Uzmanlar 0-6 yaşın çok önemli olduğunu vurguluyorlar. Biz anne baba olarak bilgimizle, görgümüzle çocuklarımıza örnek oluyoruz. Onların bilgili ve ilgili çocuklar olmalarını istiyorsak ilk adres biziz. Evde kitap okunuyorsa, çocuk kitap okuyor, televizyon seyre- diliyorsa çocuk televizyon seyrediyor. Onlar kişilik özellikleri farklı olsalar da, bizler gibi davranıyorlar.
Çocuklarımıza yaşlarına ve gelişim özelliklerine uygun kitaplar almalıyız. O kitabını okuyamasa bile kucağına alıp gezdirmeli. Bu benim kitabım demelidir. Sonra da bizlere okutmalıdır.
Çocuklar gördükleri her yeni olaya karşı merak duyarlar, o bunların kişilik özelliğidir. O nedenle kitaplara da merak duyarlar. "Benim çocuğum kitap okumuyor"un arkasında öncelikle kendimiz varız.
Ebeveynlerin, ilkokula kadar başta kitap alma ve okumayla giden bu düzeni, çocuğun okula yazılmasıyla değişiveriyor. Çocuklarımızdan iyi notlar almasını, o yaşlarda kariyer plânlaması yapmasını bekliyor hale geliyoruz. Eğitim sisteminin ezberci ve not almaya yönelik olması da çocuğu -ders kitabı dışında- kitaptan koparıyor.
Öğretmen olan arkadaşlarımız, gençlerin okuma alışkanlığıyla ilgili trajikomik olaylar yaşadıklarını anlatıyorlar. Okumaları gereken kitap listeleri verdiklerinde, öğrenciler; hangileri sınavda çıkacak onları okuyalım diyorlar ya da roman özetlerinin yazıldığı kitaplar elden ele dolaştırıyorlar. Gelecek kaygısından dolayı çocuklar ilkokuldan itibaren test kitapları dışında neredeyse kitap okumaz hale geldiler. Kitap okumayan, ders kitaplarını ezberleyerek yetişen gençler yorum yapma ve sorunları çözme konusunda çok başarılı olmalarını beklemek mümkün olmasa gerek.
Karşılaştıkları küçücük bir sorun onlar için aşılması zor bir probleme dönüşüyor. Oysa ki kitaplarda koskoca bir hayat var. Merak ettiğimizi öğrenme, yaşanmışlıklardan ders alma, hayal gücümüzü geliştirme, çözüm önerileri bulma, kelime hafızamızın geliştirmesi... Bu liste uzar gider.
Neyse ki çocuklarımız bu eğitim yılından itibaren araştırmaya ve sorgulamaya yönelik bir eğitim sistemiyle eğitilecekler. Fakat yeni sistem karşısında anne babalar şaşkın ve korkuyorlar. Çocuklarının ders çalışmadıklarını oyun oynadıklarını söylüyorlar. Oysaki beyin gördüğü her şeyi kaydediyor ve unutmuyor.
Öğrenmenin yaşı ve zamanı yok. Kitap okuyup da ne faydasını göreceğim diyenler hiç de az değil. Bilgiyi alma ve öğrenme zorlu bir yol. Bu yola çıkacak cesareti olmayanların savunma mekanizmaları geliştirmeleri çok normal.
Bir kitap okuyan kişi; "her şeyi biliyorum" sanırmış.
İki kitap okuyan kişi ise; "bilmediğim şeyler var" dermiş,
Üç kitap okuyan kişi ise; "hiçbir şey bilmiyormuşum" dermiş.
Üçüncü grup da; olanların çoğalması hem bizim bakış açımızı, hem de toplumumu- zun ve dünyanın bakış açısını geliştirecek, internet ve diğer iletişim araçlarıyla dünya küçük bir köy olma yolunda. Bir tuş kadar yakınız bilgilere. Bu kadar gelişmeye karşı durmanın ne bize ne de dünyaya bir faydası var. Bilgi havuzunun ışığı üzerinizde olsun.