Makale

EDİTÖRDEN

EDİTÖRDEN

Dr. Yüksel Salman

Mevlit Kandili İslam toplumunda Hz. Peygambere (s.a.s.) duyulan derin saygı ve özlemin bir tezahürü olarak yer alır. “Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya, 21/107.) ayet-i kerimesi, tarih boyunca Müslümanların sevgili peygamberimize duyduğu bu muhabbetin kaynağını teşkil etmiş ve Müslüman toplumlardaki mevlit okuma/yazma geleneğinin de kültürel arka planını oluşturmuştur. Ümmeti olmakla iftihar ettiğimiz Rasul-i Ekrem, bize hayat veren Kitab-ı Mübin’i getirdi. O, Rabbimize, kâinata ve insanlara karşı görev ve sorumluluklarımızı bize öğretti. Hakkı, hakikati, adaleti, fazileti ve bütün insani değerleri yaşayarak ümmetine örneklik etti. Kur’an’ın yaşayan en güzel örneği olarak, huzur ve saadet dolu örnek bir hayatın en güçlü temsili oldu. İnsan hakları ihlallerinin, çekişmelerin ve savaşların bir türlü sona ermediği yer küremiz, bugün Sevgili Peygamberimiz’in getirdiği adalet, rahmet ve merhamet yüklü mesajları doğru anlamaya ne kadar da muhtaçtır.
Mevlit Kandili, İslam ümmetinin kalbindeki peygambere bağlılığın, onun sevgisinde milletçe buluşmanın ve yolunda yürüme azminin adıdır. Mevlid-i Nebi üzerine yazılan manzum eserler, şiirin bereketli formunda inceltilmiş, gönüllere dokunan ve hayatın neredeyse her safhasına damgasını vuran köklü bir Müslüman geleneğidir. Mevlit kandillerinin XVI. yüzyıldan itibaren Osmanlıda devlet töreni hâline dönüştüğü, kandil gecelerinde sarayın küçük mabeyn dairesinde Kur’an-ı Kerim okutulduğu, padişah ve davetliler huzurunda mevlithanlar tarafından kasideler meşk edildiği, davetlilere şerbetler dağıtılıp ikramlarda bulunulduğu bilinmektedir. Osmanlı toplumunda pek çok konuda gözlenen “saraydan sokağa yansıma” süreci kandillerde de yaşanmış, kimi ritüeller bir disiplin dâhilinde saraydan taşraya yayılıp benimsenmiştir. Kandiller, bundan sonra da Hz. Peygamber’in çağları aşıp gelen örnekliğini ve insanlığa yol gösteren ilkelerini gönüllerimize taşımaya ve mütevazı bir işaret ışığı olarak yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir.
Rahmet peygamberinin bize yön veren ve çağın bunalımlarını aşmada insanlığa yol gösteren mesajlarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir süreçte; “Mevlid-i Nebi” dosyasını huzurunuza getiriyoruz. Bu kapsamda; Dr. Emine Gümüş Böke “Hz. Peygamber ve Mevlit Kandili Geleneği”ni, Prof. Dr. Adnan Demircan, “Hz. Peygamber’i Günümüz İnsanına Doğru Anlatmak” başlıklı yazısında, Allah’ın Elçisi’nin anlatımında seçilecek kaynakların güvenilir olmasının önemi kadar, muhatabın belirlenmesi ve mesajın keyfiyetinin de önemli olduğuna dikkat çekti. Yrd. Doç. Dr. Salih Kesgin, “Hz. Peygamber’in İzinde Medine’den ‘Medeniyet’e” yazısıyla bizleri, örselenen Müslüman kimliğini tamir ederek Rasul-i Ekrem’in izinde yeniden Medine’den İslam medeniyetine yolculuğa çıkmaya davet etti. Doç. Dr. Recep Demir, “Hz. Peygamber Rehberliğinde Vasat Ümmet/Vasat Toplum” olmanın, dengeli, tutarlı ve ahlaklı bir kişilik sergilemenin yollarına işaret etti. Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Erbaş ile “Mevlid-i Nebi” üzerine gerçekleştirdiğimiz kapsamlı söyleşiyi de ilgiyle ve beğeniyle okuyacaksınız.
“Mevlid-i Nebi” dosyasını ve birbirinden değerli köşe yazılarını ilginize sunarken, teşrifleriyle yeryüzünü ve insanlığın istikbalini aydınlatan, hicretiyle medeniyet kuran Hz. Peygamber’in doğum günü Mevlid-i Nebi (12 Rebiyülevvel) vesilesiyle gerçekleştirilecek bütün faaliyetlerin verimli, bereketli olmasını, bizleri Kur’an’ın ve Sevgili Peygamberimiz’in ilkeleri etrafında bir araya getirmesini diliyorum. Ülkemiz, milletimiz ve gönül coğrafyamız için Mevlit Kandili’nin huzur, barış, bereket ve selamete vesile olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum.
Bir sonraki sayıda yeniden buluşmak dileğiyle…