Makale

KÜRESEL BİR TEHDİT OLARAK FÖTO

KÜRESEL BİR TEHDİT OLARAK FÖTO
Turgay YERLİKAYA | SETA Toplum ve Medya Araştırmaları

Türkiye’deki radikal modernleşme sürecinin bir ürünü olan Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), dine yabancılaşmış bir toplumda özellikle mütedeyyin bireyler için sığınılacak bir liman işlevi gördü. Kısa sürede hem ulusal hem de küresel alanda eğitim ve sivil toplum kuruluşları ile varlığını hissettiren örgüt, bürokraside temin ettiği güç ile kendisine önemli manevra sahaları sağladı. Dinî motivasyonla hareket ettikleri iddiasını taşıyan FETÖ’nün, Türkiye’de bürokrasinin bütün alanlarında sağladığı güç temerküzü, örgütün farklı alanlarda operasyon yapabilmesine de imkân tanımıştır. Öteden beri Türkiye’deki siyaseti vesayetçi parlamentarizmin yarattığı boşlukları kullanmak suretiyle manipüle eden FETÖ unsurları, nihai kertede AK Parti hükûmeti ve Türkiye demokrasisini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmiştir. Özellikle 17-25 Aralık darbe girişimlerinin bertaraf edilmesinin ardından insan gücü ve maddi güç anlamında etkisini yitiren örgüt, son hamle olarak 15 Temmuz darbe girişiminde bulunmuş ve önemli oranda lider etkisi ve geniş halk kesimlerinin konsensüsü ile başarısızlığa uğratılmıştır. Zamanla askeri bürokrasiyi de büyük oranda ele geçiren örgüt, silahlı unsurları kullanmak suretiyle Türkiye’de kanlı bir darbe girişimine tevessül etmiş ve nihayetinde bir terör örgütüne evrilmiştir. Söz konusu girişimlerin başarısız olması sebebiyle beyin takımı ve önemli isimlerini yurt dışına taşıyan FETÖ, Türkiye karşıtlığını Batı’daki müttefik unsurları ile birlikte sürdürmeye devam etmektedir. Ayrılıkçı Kürt hareketlerinin önemli oranda destek bulduğu Avrupalı ülkeler, bu anlamda FETÖ için de elverişli bir ortam olmuş ve örgüt faaliyetlerini buradan şekillendirme yoluna gitmiştir. 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında yer aldığı bütün boyutlarıyla ortada olan FETÖ’nün, bundan sonraki süreçte Türkiye açısından “küresel bir tehdit” olacağı açıktır.
FETÖ’nün küresel karşılığı
Küresel ölçekte sivil toplum kuruluşları ve eğitim merkezleriyle etkin olan Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) Batı kamuoyunda genel olarak dinî merkezli bir sivil toplum kuruluşu olarak kabul edilmektedir. 140’ın üzerinde ülkede yöneldiği eğitim faaliyetleri ve küresel ölçekte oluşturduğu networkler, örgütün etkin olduğu ülkelerdeki imajının dinî referanslı bir sivil toplum kuruluşu olarak benimsenmesine katkı sağlayan en önemli etmenler arasındadır. Rumi Forum, Alliance for Shared Values (Ortak Değerler Birliği), Niagara Foundation (ABD) Stiftung Dialog und Bildung, Intercultural Dialogue (Almanya), Diyalog Akademisi (Hollanda), Flaman Kültürlerarası Merkez ve Kültürlerarası Diyalog (Belçika), Diyalog Barış Enstitüsü (Avusturya) gibi kurumlar ve bu kurumların bulundukları yerlerde etkili olan lobiler aracılığıyla kurulan iş birliği, FETÖ’nün Batı kamuoyunda algılanışında etkili olan önemli yumuşak güç unsurlarıdır. Batı kamuoyunun oluşmasında etkili olan medya araçları ve söz konusu yumuşak güç unsurları aracılığıyla tahkim edilen bu algı, siyasi ve sosyolojik sebepleri olan bir algılama biçimine de işaret etmektedir. Bu açıdan bakıldığında örgüt ile mücadelenin küresel boyutları daha da önem kazanmaktadır.
140 ülkede örgütlenen ve eğitim faaliyetleri şemsiyesi altında dinî görünümlü bir sivil toplum kuruluşu olarak kabul edilen örgütle mücadele, sadece iç kamuoyunu ilgilendiren bir mesele olmaktan daha fazlasıdır. Bu açıdan bakıldığında ülke içerisinde etki alanı ve operasyonel gücü önemli oranda ortadan kaldırılan örgüt ile mücadelede, dış kamuoyu boyutu ve devletler arası ilişkiler ön plana çıkmaktadır. Türkiye’de özelikle darbede aktif rol alan askeri personelin bazı Batılı ülkelere yaptıkları iltica taleplerinin olumlu sonuçlanması bu boyutun ön plana çıkmasını sağlayan bir etkendir. Bu açıdan bakıldığında örgütle mücadelenin ülke içerisindeki ivmesi ile küresel boyuttaki karşılığı arasında önemli farklar bulunmaktadır. Ülke içerisinde kararlı ve etkin bir mücadele yöntemi benimsenirken küresel boyuttaki mücadele Türkiye’nin girişimleriyle doğru orantılı değildir. Bugüne kadar Arnavutluk, Azerbaycan, Bosna Hersek, Irak, Kazakistan, Pakistan gibi ülkelerin FETÖ ile mücadele kapsamında kapatılması talep edilen eğitim kurumlarına ilişkin olumlu cevap verdikleri ve mücadeleye destek oldukları görülmektedir. Diğer yandan Almanya ve ABD gibi çeşitli küresel platformlarda Türkiye’nin müttefiki olarak kabul edilen ülkelerin FETÖ ile mücadelede adım atması bir yana örgüt mensubu üyelerin iltica talebine olumlu karşılık verilmesi ve basın araçları yoluyla propaganda yapmalarına imkân tanınması hususlarının örgütle mücadeleyi sekteye uğratacak girişimler olduğu açıktır. Küresel bir tehdit hâlini alan FETÖ’nün bundan sonraki süreçte Türkiye karşıtı kesimlerle olan organik ilişkisi daha açık biçimde görülecek ve Türkiye’nin mücadelesi de gücüyle orantılı biçimde seyredecektir.
Yurtdışında FETÖ ile mücadelede önemli noktalar
15 Temmuz darbe girişimi yüksek maliyetler doğursa da devlet ve toplum nezdinde FETÖ ile yapılan mücadelenin meşruiyetini pekiştirmiştir. Bu dönemden sonra özellikle Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) devlet organları önemli ölçüde FETÖ’den arındırılmıştır. Türkiye’nin uluslararası ölçekte FETÖ mücadelesi de önemli bir ivme kazanmış ve örgüt ile irtibatlı olduğu bilinen eğitim kurumlarının kapatılması talep edilmiştir. Türkiye’nin bu talebi bazı ülkeler tarafından olumlu karşılanmış ve özellikle eğitim alanında FETÖ’nün kurumları devre dışı bırakılmıştır. Bunun yanı sıra Körfez İşbirliği ve İslam İşbirliği Teşkilatları da FETÖ’yü terör örgütü olarak ilan etmişler ve 15 Temmuz darbe girişiminin bu örgüt tarafından tertiplendiğini deklare etmişlerdir. İslam dünyası ve Afrika kıtasında FETÖ ile mücadelede etkin iş birliği söz konusu iken başta ABD olmak üzere Avrupa ülkelerinde de aynı etkinlik görülememektedir. Demokrasi ve insan hakları konusundaki ilkesel yaklaşımları ile kendilerini ön plana çıkartan Batılı ülkelerin FETÖ’ye ilişkin pasif tavrı, örgütün diasporada etkinliğini devam ettirmesinde önemli bir rol oynamaktadır.
Bundan sonraki süreçte FETÖ ile etkin, kararlı ve her alanda yürütülecek sistematik bir mücadele esasının belirlenmesi hayati önem taşımaktadır. Bu doğrultuda devletin yanı sıra bütün toplumsal unsurların seferber edileceği topyekûn bir mücadele konsepti belirlenmelidir. Hem yurt içi hem de yurt dışında bazı önlemler alınmalı ve bu doğrultuda çalışmalar yapılmalıdır. Bu önlemler şöyle formüle edilebilir:
λ Terör örgütlerinden arındırma pratiklerinde dünya örnekleri izlenmeli ve bu konuda kapsayıcı bir model geliştirilmelidir.
λ Türkiye’deki dini yabancılaşma ortamından beslenen ve mensuplarını çarpık bir teolojik formasyonla bilinçlendiren örgütün, mesiyanik söylemleri deşifre edilmelidir. Bu alanda başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere diğer kurumlarla koordineli bir karşı söylem geliştirilmeli ve örgütün bu yönüne dikkat çekilmelidir.
λ Diasporadaki sosyal ve ekonomik sermayeleri göz önünde bulundurulduğunda örgütün sadece ülke içerisinde pasifize edilmesinin sorunu bütünüyle çözmeyeceği açıktır. Mistik metafizik bir dile sahip olan örgütün içerisinde lidere mutlak itaatin sorgulanmadığı hesaba katıldığında lider tasfiyesinin (decapitation) ne denli gerekli olduğu anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda terör örgütlerinde lider tasfiyesinin örgütün çözülmesinde ana etmen olduğu ve bu doğrultuda adımların atılmasının zaruri olduğu gerçeğinden hareketle somut adımlar atılmalıdır.
λ Diasporada üretilen karşıt söylemlerinin etkisizleştirilmesi adına koordineli bir kamu diplomasisi yürütülmelidir. Başta TİKA ve Yunus Emre Enstitüsü olmak üzere diasporada etkin olan bütün unsurlar ortak bir söylem ekseninde buluşmalı ve Türkiye karşıtı dile yönelik mücadele etmelidir.
λ FETÖ ile mücadelenin yurtdışı ayağında Batı için tehlike oluşturmuş Cizvit ve Opus Dei’nin yanı sıra yeni dinî hareketlerle karşılaştırmalı örnekler sunulmalı ve örgütün tehlikelerine dikkat çekilmelidir.
λ Batılı uzmanlar ve küresel medyanın Türkiye temsilcilerine FETÖ ile ilgili tanıtıcı bilgiler verilmeli ve periyodik toplantılar yapılmalıdır.
λ Batı kamuoyu nezdinde etki gücü yüksek olan kurumlara FETÖ örgütünün hiyerarşik ve şeffaf olmayan yapısı bütün ayrıntılarıyla gösterilmelidir.
λ Hollanda, Almanya ve ABD gibi ülkelerde FETÖ ile ilgili önceden yapılan kapsamlı araştırma ve soruşturmalar yeniden gündeme getirilmeli ve söz konusu ülkelerin bu konuda aldığı tedbirler ortaya koyulmalıdır.