Makale

GÜVEN: BUGÜNÜN TOPLUMLARININ EN ACİL İHTİYACI

GÜVEN: BUGÜNÜN TOPLUMLARININ EN ACİL İHTİYACI
Prof. Dr. Ejder OKUMUŞ | Eskişehir Osmangazi Üniversitesi

Bugün bütün dünyada, bütün toplumlarda, bütün toplumsal ortamlarda, bütün toplumsal ilişkilerde bir güven sorunumuz olduğu açıktır. Güven sorununa bağlı olarak bir sevgi, saygı, samimiyet, özen, nezaket, dürüstlük, emanete sahip çıkma, sözünde durma, ahde vefa, özveri, medeniyet, hak-hukuka riayet sorunumuz olduğu çok barizdir. Çok net bir şekilde anlaşılıyor ki, insanlığın bir güven dünyası, güven toplumu inşa etmeye ihtiyacı bulunmaktadır.
Gerçekten de “Günümüz toplumlarının en acil ihtiyacı nedir?” diye sorulsa, herhalde “güvendir.” cevabı en doğru cevap olacaktır. Modernlik ve küreselleşme, insanlığın önüne çok ciddi bir güven bunalımı sorununu getirip koymuş bulunmaktadır. Bugünün teknoloji ve internet dünyasında küresel bir güven yokluğu ve yoksunluğu, neredeyse bütün toplumları kuşatmıştır.
Çağdaş güvensizlik dünyasında insanlığın en acil ihtiyacı olan güvene kavuşması için Kur’ani ve nebevi/peygamberi bir güven/eminlik/emanet/doğruluk/güzel ahlak anlayışına başvurma zorunluluğu vardır. Hiç olmazsa Müslümanların bu anlayışa başvurma ve onu bütün dünyaya gösterme sorumlulukları olduğu söylenebilir.
Güven, modernlik ve onunla bağlantılı olarak küreselleşme ile birlikte anlam değişimine uğramıştır. (bkz. Giddens 1994.) Başta Avrupa olmak üzere birçok toplumda rasyonel ve seküler temelde gerçeklik kazanan güven, toplumsal ilişkileri kaygan bir zemine taşıyan ve aslında kendi içinde güvensizliği besleyen bir olgudur. Güvensizlik, modernliğin insanlığı yüz yüze getirdiği en ciddi problemlerden ve dolayısıyla insanlığın sırtına koyduğu en ağır yüklerdendir.
Belirtmek gerekir ki, güven toplumunu başka yerlerde aramamalıyız, başka yerlerde bir güven toplumu kurulsa da biz de oraya sığınıp yaşasak dememeliyiz. Güven toplumunu her şeyden önce kendimiz, kendi milletimizde, kendi toplumumuzda güvenilir bireyler yetiştirerek kendimiz oluşturmalı, inşa etmeliyiz. Her şeyden önce Müslüman bir toplumda nasıl sarsıcı ve yaygın bir güven probleminin olabildiği üzerine kafa yormalıyız. Mümin, bu ismin bütün anlam dünyasına uygun olarak emin kişidir, güvenilir kişidir; mümin toplum emin toplumdur, güvene dayalı ilişkinin hâkim olduğu toplumdur; peki öyleyse nasıl oluyor da biz güven toplumu tesis etme konusunda çok ciddi zafiyetlere sahip oluyoruz? İslam peygamberi Hz. Muhammed (s.a.s.), içinde yaşadığı toplumda peygamber olmadan önce de sonra da, kendisini sevenlerce de sevmeyenlerce de emin lakabıyla anılan, hitap edilen bir insan iken, emin bir önder iken, ona inanan, ona tabi olduğunu söyleyen insanların yaşadığı toplumsal dünyada güven ve güvenlik sorunlarımız, nasıl oluyor da bütün dünyamızı karartıyor?
Güven insanı emin peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.) ve güven toplumu
Peygamber Efendimiz (s.a.s.), içinde yaşadığı toplumda peygamberlik görevine başlamadan önce de sonra da Muhammedü’l-Emin, yani emin Muhammed, güvenilir Muhammed adıyla bilinir ve çağrılırdı. Elbette peygamberlik sonrası dönemde peygamberimiz, emin olma vasfını korumak için daha çok çaba harcamış ve bu konuda Mekke toplumuna ve bütün insanlığa en güzel örnek/rol model olmuş, önderlik etmiştir. Kur’an-ı Kerim, hadisler, Hz. Muhammed’in hayatı, sireti ve sünneti hakkındaki rivayetler ve tarih kaynakları, bunun böyle olduğunu açık bir biçimde aktarırlar.
Esasen bütün İslam peygamberleri emin insanlardı. (Araf, 7/68; Duhan, 44/18; Kasas, 28/26; Şuara, 26/105-109, 123-127, 141-145, 160-162, 178; Yusuf, 12/54; Duhan, 44/18 vd.) Yaşadıkları ve muhatap oldukları insanlar, onları emin olduklarına, güvenilir insanlar olduklarına, emanete sahip çıkan, hak-hukuka riayet eden, barış yanlısı olduklarına şahit olmuşlardır. Hiç şüphesiz son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.) de, eminliği, güvenilir oluşu, emanet sahibi olması, emanete riayet eden, emaneti ehline veren, insanlara zarar vermeyen, tersine fayda sağlayan ve faydalı işler yapan biri olması, barış insanı olması gibi niteliklerle, aslında güzel ahlak ile mücehhez emin insandır. Emin oluşundan dolayı birçok insan Hz. Muhammed’in peygamberliğini hiçbir gerekçe, açıklama veya mucize beklemeden kabul etmiş, ona inanmış, tevhidi kabul etmiş, tasdiklemiştir.
Peygamberimiz, kendisi nasıl emin, dürüst, güzel ahlak sahibi bir insan ise, aynı şekilde Müslümanların da emin, dürüst, güzel ahlak sahibi insanlar olmasını istemiştir. Bu noktada birçok hadisi bulunmaktadır.
Hz. Peygamberin arkadaşları: Güven ashabı
Peygamberimizin (s.a.s.) arkadaşları olan sahabenin bir bütün olarak hayatlarına bakılırsa, en belirleyici özelliklerinin emin olmak olduğu görülür. Bundan dolayı ashaba “güven ashabı” demek doğru olur. Ashap, gerek peygamberimizle ilişkilerinde, gerek kendi aralarında ve gerekse başka insanlara karşı tutum ve davranışlarında güvenilir insanlar olmuşlardır. Dürüstlük, eminlik, emanet, onlar için en temel değerlerdi.
Mümin insan emin insandır
İman eden mümin ve Müslim insan, iman ve İslam kavramlarının anlam içeriğine uygun olarak emin insandır, güvenilir insandır, barış insanıdır; kelimenin tam anlamıyla güven insanıdır. Emin olma, eminlik, emanet, güvenilir olma, topluma zarar değil, fayda getirme, kısaca güven ve barış, müminin ayırt edici niteliği ve kimliğidir. Müslüman ve mümin kişi, eliyle ve diliyle topluma asla zarar vermeyen, toplumun kendisine güvendiği, kendisinden emin ve salim olduğu kimsedir. (Buhari, İman 4, 5, Rikak, 26; Müslim, İman, 64, 65.)
İman etmiş emin Müslüman bireyler, özgüven içinde güvenle birbirilerine kenetlenen, bağlanan, insanların güvendikleri, elinden ve dilinden güvende oldukları, emanetleri ehline veren ve koruyan, hak-hukuka riayet eden, barışçı, sorumluluklarının gereğini yerine getiren, ahitlerine sadık, inanç, din, can, akıl, nesil ve mal emniyetlerini sağlamaya ve korumaya çalışan, adaleti ayakta tutan ve tevhit inancına uygun olarak vahdet/birlik içinde yaşayan dürüst, samimi, itimat edilir kişilerdir (Araf, 7/68; Duhan, 44/18; Kasas, 28/26; Şuara, 26/107; Yusuf, 12/54; Nisa, 4/58; Mü’minûn, 23/1-10; Me’aric, 70/32-35; Bakara, 2/208, 283; Enfal, 8/27; Bakara, 2/208; En’am, 6/127; Maide, 5/8; Nisâ 4/135).
Mümin kişi, emin kişidir. Bir arada yaşadığı insanlar, mümin kişinin güvenilir olduğuna, dürüst ve mutemet olduğuna kanidirler. Emin insana güvenen kimselerin her biri, güvendikleri o emin kişiye güvenmek suretiyle “kendi kaderine manevi bir rehine vermektedir.” (Giddens 1994: 37.)
Mümin toplum emin toplumdur
İman edenler toplumu, müminlerin kurduğu toplum, emin toplumdur, güven toplumudur, güvenilir toplumdur. Mümin toplum, imanın, mümin olmanın, İslam ve Müslüman olmanın tam karşılığı olarak din emniyeti, can emniyeti, akıl emniyeti, nesil emniyeti ve mal emniyeti gibi beş dinî zaruretin koruma altında olduğu bir emniyet, güven ve barış toplumudur.
Emin toplum, mensuplarının güven, barış, hak, hukuk ve düzen içinde hayatlarını sürdürdükleri, korkudan emin oldukları, din, can, akıl, nesil ve mal emniyetlerinin temin edildiği, emanete riayet eden, emanetleri ehline veren güven, emanet ve emniyet toplumudur. (Nahl, 16/112-114; Kureyş, 106/1-4; Nur, 24/55; Nisa, 4/58; Mü’minûn, 23/1-10; Me’aric, 70/32-35; Enfal, 8/27; Bakara, 2/208; En’am, 6/127; Enfal, 8/61; Maide, 5/8; Nisa, 4/135.)
Güven toplumu, aslında adalet toplumudur. Güven toplumunda toplumsal ilişkileri belirleyen adalettir. Adalet, güven toplumunun en temel karakteristik boyutudur. İnsanlar, birbirlerine zulmetmez, haksızlık etmez, mümkün olduğu ölçüde güvene dayalı ilişkilerde her şeyi yerli yerine yerleştirmeye özen gösterirler. Güven toplumunda adalet, ailede, eğitimde, siyasette, ekonomide, dinde, zamanda, mekânda, hukukta, ahlakta, sağlıkta, velhasıl bütün toplumsal dünyada eminliğin, emanetin, güvenilirliğin bir gereği olarak belirleyicidir. O hâlde emin toplum, adalet toplumudur. (Nahl, 16/90.)
Adalete dayalı güven toplumunda herkesin hakkı, hukuku, alacağı, vereceği dikkatle gözetilir; fakat yine adaletin gereği bu toplumda insanlar özveri sahibidirler. Adalet toplumunda insanlar, sivil toplum kuruluşları, devlet vs. topluma fedakârlıkla, isar ile yaklaşır; kaynaşma, kenetlenme ve birlik için özverinin, fedakârlığın, yardımlaşmanın, paylaşmanın ne kadar hayati olduğunu bilir ve ona göre davranırlar.