Makale

ALLAH GÜZELDİR, GÜZELİ SEVER…

ALLAH GÜZELDİR, GÜZELİ SEVER…

Prof. Dr. Sadık KILIÇ | Ordu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

İslam’ı, adalet, merhamet, kardeşçe bölüşüm ahlakı, diğerkâmlık (isar), kardeşlik, barış (silm) vb. pek çok vasıfla niteleyebiliriz. Bu nitelemeler yanında, İslam’ın bir başka vasfı daha bulunur ki, bu ondaki tüm mükemmel niteliklerin beslendiği ana damarı gösterir. ’Güzellik sıfatı’! İslam’a nispetle söylersek, İslam, bir güzellik dinidir.
Güzellik, yani cemal ve ihsan kavramları, Müslüman bireyin olduğu kadar, Müslüman toplum ve medeniyetlerin de en ayırt edici özelliğini, varoluş tecellisini teşkil etmektedir! Onun en temel hususiyetinin güzellik mefhumu olduğu gerçeği, Kur’an’da yer alan ve güzellik hakikatine işaret eden cemal (Nahl, 16/5.); behic, behcetü (Hac, 22/5; Kaf, 50/7; Neml, 27/60.); zinetü, tezyin (Hicr, 15/16; Kaf, 50/6 vd.); ihsan vd. kavramlarla temellenirken, bu konuda en açık bilgiyi içeren açıklama, Hz. Peygamber’in bir hadisidir.
"Muhakkak ki Allah güzeldir; güzelliği sever!" (Hakim, Müstedrek, I/26.)
Öncelikle şunu belirtelim ki, hadis-i şerif doğrudan Hz. Peygamber tarafından Allah’ın hakikat ve tecelli boyutuna dikkat çeken bir açıklama olması sebebiyle, sonsuz bir değere sahiptir. Kısaca, iman hayatımızın ve teslimiyet tecellilerimizin odağında yer alan Yüce Allah’ın mahiyet ve hakikat itibariyle salt güzellik olduğunu dile getirmektedir.
Yüce Allah’a dair bu ifşa bize aynı zamanda, O’ndan kaynağını alan tüm değer ve tecellilerin de ancak cemil olacağı vurgusunu ihtiva eder. Öyleyse, diyebiliriz ki, Allah’ın güzel olduğunu, O’nun cemal vasfının, celal yanına baskın olduğunu ifşa eden hadis-i şerif, aynı zamanda biz müminlerin de, fert ve toplum olarak, varoluş ritminde bu güzelliğe iştirak etmemiz ve bu namütenahi güzellikten nasiplenmemiz zaruretine güçlü bir vurgudur.
Kur’an’da güzellik algısı
İşte, tam bu bağlamda Kur’an’a baktığımızda, şu güzellik tasvirleriyle karşılaşırız: Her şeyden önce, güzel olan ve güzelliği seven Allah, var ettiği her şeyi güzellik ve ihsan halesiyle kuşatmıştır. (Neml, 27/88 (itkan)) Hasene ve ihsan terimlerinin ahlaki varoluşsal ışık kaynakları gibi durduğu bu noktada Allah, en güzel davranışı sergileyen kimseleri ödüllendirir, emeklerini ve beklentilerini boşa çıkarmaz. (Kehf, 18/30.) Yüce Allah, yaratılışlar âleminde güzelliğin tahtına insanı oturtmuş; onu, özel ihtimam ve özenle yarattıktan başka biçim, iç ve öz, duruş ve yetiler bakımından da en güzel kıvamda var etmiş (ahsen-i takvim, Tin, 95/4.); sima ve çehresini çok güzel nakşetmiş (ahsene, Gafir, 40/64; Teğabün, 64/3.); böylece hem tenini hem iç âlemini son derece mükemmel bir şekilde dizayn etmiş; sonuçta da kulundan ancak güzel olan davranışlarda bulunmasını istemiştir. "Güzel davrananları sevdiğini belirterek, ’güzel davranınız!’ demiştir. (Bakara, 2/195.); iman, tefekkür ve ahlakın zirvelerine ulaşan kullarına en güzel ödülü/cenneti (hüsna), hatta nihai amaç olan Cemalullah’ı müşahede etmeyi vaat etmiş (Yunus, 10/26.); zirvesine Hz. İbrahim ile Hz. Muhammed’i yerleştirdiği güzel örneklik (üsve) ufkunda (Ahzab, 33/21.), sınırlı güzelliklerle muttasıf olanlara sonsuz ödüller (En’am, 6/160.) vaat ederken; Ahiret yurdunda en güzel mertebenin, kötülüğe, güzel bir davranışla (hasene) mukabele edeceklere özgü olacağını (Ra’d, 13/22.) beyan etmiş; hata, günah, gönül incitme, vb. olumsuz davranışların restorasyonunun güzel davranışlar (hasenat) ile olduğunu (Hud, 11/114.) vurgulu bir üslupla dile getirmiştir..
Her yerde güzellik, zarafet ve tenasüp hakim olmalıdır, Kur’an’ın söyleminde. (Hud, 11/7; Mülk, 67/2.)
Farklı bir dünya ve hakikat idrakine sahip olan kimselerle güzellik ufuklarında rekabete girip, onlarla en güzel (ahsenu) yol, yöntem ve delillerle tartışılmalı (Nahl, 16/125.); sözün ve söylemin, hem muhteva hem de biçimce en güzel, ahenkli ve mütenasip olanı söylenmeli (İsra, 17/53.); sözlerin en güzel ve anlamlı olanına tabi olunmalı (Zümer, 39/18.); kutsal ve ilahî kaynaktan gelmiş metinlere sahip iken, zaman içinde hakikatten sapmış olan ehlikitapla da içerik ve üslupça güçlü, sağlam, ikna edici ve inandırıcı en güzel yöntemle mücadele edilmeli (Ankebut, 29/46.); maruz kalınan kötülüğe bile, bırakınız güzel olanı, ’en güzel bir davranış’ (ahsenu) ile mukabele edilip savuşturulmalı (Müminun, 23/96; Fussılet, 41/34.)
Güzel Allah, biricik tez,
yegâne hakikattir
Güzel Allah’ın nihai beyanı; kıyamete değin son vahyi olan İslam da, bu ebedî hakikatten beslenerek, en olumsuz tutum ve davranışlarda bile daima güzel olan davranışı, yolu ve yöntemi emir buyurmuş; güzelliğin tecellisini (aletheia) hayatın her alanında ayakta tutmayı bir varoluş paradigması yapmıştır. Biz bu hâli, karşıtların ahenkli birlikteliği, ilahî güzellik potasında bir imtizacı olarak adlandırabiliriz. Mesela, özünde güzel olan sabır eylemini, yüceltici yönüne bir işaret olarak, güzellikle nitelemiş (sabr-ı cemil, Yusuf, 12/18, 83; Mearic, 70/5); kötü bir muameleye karşı bile, müsamahanın en güzel olanını buyurmuş (es-safha’l-cemil, Hicr, 15/85.); meşru bir gerekçeyle bile olsa, boşamanın da, en güzel tarzda olmasını tavsiye etmiş (serahan cemila, Ahzab, 33/28, 49); bir yurt, bir kişi, bir düşünce bırakılıp terk edilecekse, bunu dahi güzel bir terk ediş şekliyle gerçekleştirilmesini emretmiştir. (Müzzemmil, 73/10.) Kim? Güzel Allah!...
Hadislerde güzellik tecellileri
Güzelliğin uygulama alanı olarak hadis bahçelerinde gezindiğimizde de, dört bir yanda güzellik ıtırlarının koktuğunu; âlemin ve insanın dünyasına güzellik çağrılarının yapıldığını görmekteyiz. Burada da güzellik tüm ufukları kuşatmış. Güzel Allah’ın güzel Peygamber’i Hz. Muhammed, yeryüzü bahçelerine güzellik tohumları ekmiş, güzelliğe elçi ve ona rehber olmuştur. İşte ondan (s.a.s.) kimi güzellik derlemeleri:
"Hiçbir anne baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha değerli bir bağışta bulunmamıştır." (Tirmizi, Birr, 33.)
Güzellik, boy atan nesil ve geleceğe hükmedecek hayırlı evlatlarda somutlaşan bir miras oldu burada. Ve yine, ona (s.a.s.) dair: "Hz. Peygamber, sevimli ve iç açıcı olmayan kötü isimleri, güzelleriyle değiştirirdi." (Tirmizi, Edeb, 66.) Çünkü güzellik de, zıddı olan kavramlar gibi, sözcüklerden yola çıkarak dimağ ve gönüllere doğru hareket eder. Sonra, uhrevi bir temellendirme: "Kıyamet günü sizler, hem kendi isimlerinizle, hem de atalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Onun için, çocuklarınıza güzel isimler koyun." (Ebu Davud, Edeb, 61.) Güzellik kılavuzu, doğruluk ve insicam tellalı Hz. Peygamber’in sözleri bunlar. Güzellik âdeta her şeye saçılmış bir cevher. Çünkü demektedir, adı güzel kendi güzel Muhammed, "Allah insana her işinde güzel davranmasını emredip yazmıştır. (Savaşta bile) öldüreceğiniz zaman öldürmeyi ihsan ile yapın. Hayvan keseceğiniz zaman da kesme işini ihsan ile/en güzel şekilde yapın. Kesecek kimse bıçağını bilesin ve hayvanı sakinleştirsin." (Müslim, Sayd, 57.)
Bu noktada biz, o meşhur ikiliği şöyle uyarlayabiliriz:
"Güzellikten oldu Muhammed hasıl, Muhammedsiz güzellikten ne hasıl?"
İslam Peygamberinin dilinde ve söyleminde güzellik, sadece şimdiki zamanla sınırlı sonuçlar ihtiva etmez. Tam aksine, güzel davranışlar, gelecek zamana doğru tüketilemez kalıcı modeller hâline dönüşür de, onu ilk uygulayan kimsenin manevi hazinesine katkı sağlamayı hep sürdürür. Bütüncül bir üslup içinde irat edilmiş olan şu Nebevi söz, bu bakımdan ne kadar anlamlıdır. "Kim İslam’da güzel bir işe öncülük ederse, hem kendi yaptığının sevabını, hem de kendisinden sonra o güzel işi yapanların sevaplarını alır. Ne var ki, o güzel işi yapanların sevaplarından da hiçbir şey eksilmez." (Müslim, İlim, 15.)
Güzel söz, güzelliğin
dillerdeki incisi
İslam, bireyi, uhrevi kurtuluşa erdirmeyi amaçlar. Bu kutlu amaca iletici her türlü davranış ve faaliyet de, bu nedenle teşvik edilir. Bu bağlamda Kur’an’da yer alan takva kavramı ve muttaki sıfatları yanında, pek çok ayet içinde şu ayet son derece dikkat çekicidir: "Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz." (Tahrim, 66/6.) Her şey sözle başladığından ve söz, ortaya çıkacak tüm tecellilerin yön kılavuzu olduğundan, Kur’an’ın, "Ey iman edenler! Allah’a karşı saygılı davranın ve doğru (sedid) söz söyleyin." (Ahzab, 33/70.) buyruğuna benzer şekilde Hz. Peygamber de, takva-güzel söz bütünleyiciliği içinde, şu veciz ifadeyle hitap etmiştir bize: "Yarım hurma ile bile olsa, cehennem ateşinden korunun. Eğer bunu da bulamazsanız, o vakit, güzel bir söze sarılın!" (Müslim, Zekât, 68.)
İlahî güzellikten esinlenen; nebevi ahenk ve tenasüple donanan güzel söz sadece ateşten koruyucu değil, aynı zamanda, mümin için bir sadakadır da, kutlu Nebi’nin dilinde: "Güzel söz ve (namaza giderken) atılan her adım, bir sadakadır! Yol göstermek de bir sadakadır." (Buhari, Cihad, 72.)
Kısaca;
İslam, özü bakımından ilahî güzelliğin bir yansımasıdır. Güzellik mefhumu da, Müslüman birey ve toplumu kuşatan bir manto, namütenahi yücelikte bir sema, mutlak güzelliğe atıfta bulunan sonsuz hareli bir gök kuşağıdır.
Bundan olsa gerek, Hz. Peygamber, en erdemli iman hangisidir diye sorulduğunda, "Güzel ahlak." diye cevap vermiş (İbn Hanbel, IV/388.); kendisi, tekbirlerden sonra daima, "(Ey Allah’ım!) Beni güzel ahlaka eriştir, senden başka güzel ahlaka yöneltecek yoktur!" (Tirmizi, De’avat, 32.) şeklinde niyazda bulunmuştur.