Makale

EN HAYIRLI İSTEK

EN HAYIRLI İSTEK

Dr. Lamia Levent ABUL

Senin Cenab-ı Hak’tan talep ettiğin şeylerin en hayırlısı,
Cenab-ı Hakk’ın senden istemiş olduğu şeydir.

İbn Ataullah İskenderi


Ey salik! Ne çok isteğimiz, emelimiz, hayalimiz, dileğimiz var değil mi? İnsanın arzu ve emellerinin bir sınırı bir nihayeti yok. Hz. Peygamber insanoğlunun ihtiyarlayacağını ancak iki şeyin onunla genç kalacağını söylüyor. Bunlar: emel ve hırs. İnsan bitip tükenmek bilmeyen heves ve arzulara yani tul-i emele sahiptir. Kimimiz makam mevki isterken kimimiz mal ve mülk isteriz. Kimimiz evladüiyalinin çokluğunu isterken kimimiz işinin gücünün, kazancının büyümesini ister. Uzun yaşamak isteriz, sağlıklı olmak isteriz, gezmek tozmak isteriz, sevilmek, saygı görmek, takdir edilmek isteriz… Hep bu dünya hayatına matuf emeller ve arzular… Bu dünyada hep çok çok isteyen insanın bir vadi altını olsa ikinci bir vadiyi daha ister. Hırsı ve aç gözlülüğü sebebiyle gözü doymayan insanı ancak bir avuç toprağın doyuracağını söylerken Efendimiz, insanın bu tul-i emelinin ölümle sona ereceğine işaret ediyor.
Hiç ölmeyecekmiş gibi hırslarının ve isteklerinin peşine düşen insan, yarın ölecekmiş gibi yaşamayı hep sonraya erteliyor nedense. Allah’tan isterken de eksikliğini hissettiği şeyleri sıralıyor ha bire. Elbette o çok cömert, gani ve kerem sahibi olan Rabbü’l âlemin, benden isteyin isteyeceğiniz ne varsa, diye buyuruyor. Çünkü tüm duaları ve istekleri duyup, kabul eden ve vermeye kadir olan sadece O’dur. Ama isterken insan ölçüyü koyamıyor, öncelikleri yanlış hesaplıyor, hayrı ister gibi şerri de istiyor.
Hangi isteğin daha hayırlı olduğunu bilmek istersen, nefsinin isteklerine değil Rabbinin istediklerine bakacaksın ey salik! Rabbin senden ne istiyor diye düşün de istikameti bul. Önceliğin kendi isteklerin değil de Rabbinin senden istekleri olursa istikamet üzere yaşar, bereketli bir hayat sürer ve Rabbin hoşnutluğunu kazanırsın.
Peki, ne istiyor Rabbimiz bizden diye sorarsan ey salik, evvela kalb-i selim ister elbette. Bizim dünyamızı mamur etmek için istediğimiz şeyler o büyük günde fayda vermeyecek zira “O gün ne mal fayda verir ne de evlat, ancak Allah’a kalb-i selim ile gelenler (o gün de fayda bulur).” (Şuara, 26/88-89.)buyuran Hak Teala’nın, sonsuz nimetlerine layık olabilmek için her şeyden önce doğruyu yanlıştan ayırabilen arınmış bir kalp istiyor bizden.
Cenab-ı Hakk’ın cemal tecellilerine ayna olan selim kalp, iyi ve doğru olursa yaptığın işler, söylediğin sözler, attığın adımlar da hep iyi ve doğru olur. Hani ashaptan biri gelip sordu Efendimize, iyilik nedir, diye. O zaman kalbine danış buyurarak, kalb-i selime işaret etti Rasulüllah: “Kalbine danış. İyilik, sana uygun gelen ve yapılmasını kalbinin tasdik ettiği şeydir. Günah ise içini tırmalayan ve başkaları sana yap diye nice defa fetva verse bile içinde şüphe ve tereddüt uyandıran şeydir.” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, IV, 227-228.) Eğer kalp kötülüklerden, ihtiras ve günahlardan temizlenip arınırsa iyiyi kötüden ayırabilir, hakikatin şaşmaz pusulası olur. Kalpteki iman nuru hep canlı kalırsa pusula da hep doğruyu gösterir. Kalbin iman nuru ile aydınlık kalması için de bir hata işlediğinde hemen tövbe etmek, ilmiyle amel etmek, her amelinde ihlasa sarılmak, Allah’ın nimetlerine şükür etmek, Allah’ın verdiği rızka kanaat etmek, ölümden ibret almakla hâsıl olur, der sufiler.
Yüce Allah, kalbini temizleyip arındıran, iman ile tenvir eden kulunun hep bu istikamet üzere yaratanına müteveccih tertemiz bir hayat sürmesini ister: “Gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” (Ahzab, 33/33.) Şimdi kula düşen bu kadar büyük nimete kavuşmuşken bunu elden bırakmamak için hep uyanık, hep rikkatli, hep vakarlı olmak ve Rabbine layık-ı vechiyle kulluk yapmaktır. Rabbin isteği ve muradı budur unutma ey salik! Sen kulluğunu güzel eylersen, o da sana ziyadesiyle karşılıkta bulunur. Sen istemesen dahi dünya ve ahirette nimetlerine gark eyler, iki dünyanı mamur eyler.
Müminin hayatının merkezinde Allah’a layık kul olmak vardır, kulluğunu en güzel şekilde ifa etmek vardır. Zira dünyaya gönderiliş gayemiz de bu değil midir? Hz. Mevlana bu hakikati unutup gaflete düşenlere şöyle sesleniyor: “Dünyada unutulmaması gereken bir şey var. Her şeyi unutsan da onu unutmasan korku yok. Fakat her şeyi yerine getirsen, onu unutsan hiçbir şey yapmamış olursun. Hani bir padişah seni belli bir iş için bir köye yollasa, sen de gitsen de o işten başka yüzlerce iş başarsan, hangi iş için gittiysen onu yapmadın, başarmadın ya, hiçbir iş başarmamış sayılırsın. Şu halde insan dünyaya bir tek iş için gelmiştir, maksat odur. Onu başarmadı mı, hiçbir iş başarmamış demektir.”
Şöyle bir düşün salik, bizi kendisine kulluk için yaratıp, dünyaya gönderen Rab Teala’ya kulluktan geri kalırsan neyi başarmış olursun? Sen isteklerini say dök ama niçin yaratıldığını unutma! Oyalanma yeri diyor ya Cenab-ı Hak bu dünyaya, sakın ha, oyalanıp da asıl vazifenden geri kalma, gaflete düşme! Cenab-ı Hakk’ın bizden istedikleri esasında hep bizim hayrımıza ve faydamıza olan şeyler değil mi? Bizi yaradan hiç bilmez mi bizim ihtiyacımızı? Bize şahdamarımızdan daha yakın olan hiç bilmez mi kalbinde olanı, umutlarını, korkularını, dileklerini.
Bize şefkat ve merhametle nazarıyla bakan hiç ister mi zarar görmemizi, kötülüklere düçar olmamızı. O hep kulunun ebedî kurtuluşunu ve felahını ister de bizi ona çağırır. “Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister.” (Maide, 5/6.) Göklerde ve yerde buluna her şey O’nun hükmü altındadır. Eğer O’nun hükümranlığı altında olursan sana korku yok, keder yok tasa yok. Zira “Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, O’ndan başka bunu senden kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır isterse, O’nun bol fazlını geri çevirecek yoktur. Kullarından dilediğine bundan isabet ettirir. O, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Yunus, 12/107.)
O dilemedikçe insan hiçbir şey dileyemez, hiçbir şeye güç yetiremez. Sen ancak O’nun lütuf ve rahmeti ile yaşarsın ve hep O’na muhtaçsın. Öyleyse O’ndan isterken de hüsnüedep ile iste ve Cüneyd-i Bağdadi Hazretlerinin duasına kulak ver:
“Ya Rabbi! Ben senden senin sevdiğini isterim ve seni gazaba getiren her şeyden sana sığınırım. Ya Rabbi! Benim senden nihai isteğimi senin isteğin olan hâl kıl, benim senden talep ettiğim istekler kılma!”