Makale

HOLLANDA’DA İSLAM VE MÜSLÜMANLAR

HOLLANDA’DA İSLAM VE MÜSLÜMANLAR
Cevdet Keskin | Hollanda Diyanet Vakfı İdari Koordinatörü

Hollanda’nın Müslümanlarla tanışması

On yedi milyonu aşan nüfusunun yaklaşık bir milyonu Müslümanlardan oluşan küçük bir ülke Hollanda. Hollanda’nın İslam ve Müslümanlarla teması oldukça eskiye dayanıyor. Sömürge ve köleleştirme döneminin önemli aktörlerinden biri olan Hollanda, Afrika kıtasının güneyinde Güney Afrika, Amerika kıtasının ortasında, Surinam, Hollanda Antilleri ve diğer küçük adalar, Hindistan’ın bir bölümünde ve uzak doğu Asya da, doğu Endonezya adaları olmak üzere dünyanın dört bir yanında sömürge edinmiş ve bu coğrafyaların bir kısmında da Müslümanlarla temasta bulunmuştur.
Hollanda’da Hindistan ve Endonezya asıllı Müslümanlarla, Surinam asıllı Müslümanlar, ilk Müslüman azınlığı oluşturmuşlardır. İlk cami 1955 yılında Den Haag (Lahey) şehrinde Hindistan-Pakistan asıllı Ahmediye (Şia’nın bir kolu) hareketi tarafından açılmıştır. Bu hareket mensupları 1947 yılından itibaren Hollanda’ya yerleşmeye başlamışlardır. II. Dünya Savaşı’nın akabinde Hollanda’ya yerleşen Ahmediye hareketi aynı zamanda Kur’an-ı Kerim’i de Flamanca’ya da tercüme etmiştir.

Misafir işçilerin gelişi

1960’lı yıllarda II. Dünya Savaşı’nın yıkımını atlatmak üzere Avrupa’ya ve Hollanda’ya işçi göçü kabul edilmeye başladığında, Müslüman Türkler ve Faslılar en büyük azınlık grubu olarak Hollanda’ya geldiler. Göçün ilk çeyrek asrı, Hollanda sosyal hayatından uzak, zamanın sadece çalışmaya hasredilmesiyle geçirildi. Daha sonra fabrika pansiyonlarına hapsolan ve ancak hafta sonlarında sosyal hayata dâhil olan göçmen işçiler, zamanla ailelerini getirmeye, şehirlerden ev kiralamaya, satın almaya, dernek ve vakıf gibi sosyal kurumlarını ve nihayet ibadethanelerini oluşturarak dini vecibelerini yerine getirmek için imkânlar oluşturmaya başladılar.
Başlangıçta uzun bir süre misafir işçiler (Gastarbeiders) diye anılan Türk ve Faslı Müslümanlar, doksanlı yıllarda, İslam okulları, camiler, vakıflar gibi kurumlarını kurmuşlar ve geliştirmişler, Hollanda’da doğmuş ikinci neslin çocuklarına İslam dinini öğretmek üzere gerekli imkânları sağlamışlardır.
90’lı yıllar Müslüman göçmenler için Hollanda’da, emeklerinin karşılığının alınmaya başlandığı yıllar olmuştur. Artık Müslümanların çocuklarının Hollanda’nın sosyal toplumsal ve siyasal hayatında yer aldıkları görülmektedir. Misafir işçi olarak Hollanda’ya gelen Müslümanların çocukları, Hollanda Meclisinde milletvekili, siyasetçi, hatta bakanlıklarda bürokrat, serbest meslek sahipleri, avukat ve iş adamı gibi saygın mesleklerde Müslüman kimlikleriyle yer almaya başladılar.
Yine bu yıllarda göçmenlerin Hollanda’ya kazandırdığı çok kültürlülük bazı ırkçı kesimlerin karşı çıkmasına rağmen, genelde çoğunluk tarafından olumlu olarak karşılanmış, hatta bazı partiler bu konuyu farklı kültürlerin entegrasyonu ile oluşan çok kültürlü (Multiculturalisme) toplum yapısının savunucusu olmuşlardır. Çok kültürlü toplum, farklı kültür ve dinlere sahip insanların Hollanda toplumu içerisinde birbiriyle uyumlu bir şekilde yaşamasını savunan bir akım olarak ortaya çıkmış, ancak aradan geçen zaman içerisinde cazibesini kaybetmiş ve bizzat savunucuları tarafında rafa kaldırılmıştır.
Müslümanların, Hollanda toplumunun farklı din ve kültürde birer bireyleri olarak her kademede kendilerini ispat etmelerine rağmen, bu onların Hollandalıdan ziyade yabancı kökenli ve göçmen asıllı olduğu gerçeğini bir türlü değiştirememiştir. Hollanda’da doğmuş olmalarına rağmen, üçüncü ve hatta dördüncü nesil Müslüman çocukları, hep yabancı olarak görülmüşlerdir. Bu bakış açısı onların dinlerine ve kültürlerine karşı da değişmemiştir. İslam dini Hollanda’da her zaman yabancıların ve işçi sınıfının dini olarak görülmüştür. Hollanda ırkından olmayanlar daima yabancı kökenli Hollandalılar anlamında –allochtoon- kelimesi ile isimlendirilmişlerdir. İslam dini de, yabancı kökenlilerin dini olarak kabul edilmiştir. Hollanda’da doğup büyümüş ancak Hollanda ırkından olmayan insanlar bu kelimeyle ötekileştirilmiştir. Bu tanımlamanın Hollanda toplumuna faydadan çok zararı görüldüğünden olacak ki, bazı devlet kurumları son günlerde bu gelişme yerine göçmen (immigrant) kelimesini tekrar kullanmaya başlamıştır.

Günümüzde Hollanda Müslümanları

Son yıllarda, Müslüman coğrafyalardan özellikle savaşlardan dolayı sığınan insanlarla birlikte İslam dini, Hollanda’da Hristiyanlıktan sonra ikinci büyük din (%5) hâline gelmiştir. Hollanda’da çoğunluğu Müslümanların yaşadığı büyük şehirler olmak üzere yaklaşık 500 civarında cami bulunmaktadır. Bu camilerin ortalama 250’si Türklerin diğer kısmı ise Faslıların, Bosnalıların, Surinamlıların ve diğer azınlık gruplarındır.
Hollanda, demokratik ve özgürlükçü bir anayasa ile yönetilmektedir. Krallık her ne kadar sembolik görünse de önemli ve büyük bir değere sahiptir. Hangi din, görüş ve yaşam tarzı olursa olsun kendisi serbestçe ifade edebilmektedir. Eğitim sistemi her inanca olduğu gibi, Müslümanlara da, kendi okullarını açarak çocuklarına İslami eğitim verilmesini mümkün kılar. Şu anda, Hollanda’da Müslümanların kurdukları ve yönettikleri 45 civarında İslam ilkokulu bu özgürlüğün bir göstergesidir. Bu okullarda Hollanda eğitim bakanlığının müfredatı yanında İslam dini öğretilmektedir.
11 Eylül 2001 tarihine kadar Hollanda, Müslümanların özgürce yaşayabileceği ender ülkelerden biri iken, bu tarihten sonra gelişen olaylar, Hollanda Müslümanlarının yaşamlarını oldukça zorlaştıran bir dönüm noktası olmuştur. Bu tarihten önce Hollanda’da her akşam ana haberlerde, Filistin gösteriliyor, İsrail askerlerinin yaptığı zulümler Hollanda haberlerinde kamuoyuna duyuruluyordu. Müslümanlar genelde fakir ve mazlum görülüyor, terörizmle birlikte anılmıyordu.
Amerika’da 12 Eylül saldırılarından sonra Hollanda’da gelişen birtakım olaylar ve siyasi cinayetler Müslümanların durumunu zorlaştırmıştır. Müslümanlar sosyal hayatta iş yerlerinde aşağılanmaya ve sözlü saldırılara maruz kalmışlardır. İslamofobia artık bütün Avrupa’da olduğu gibi hoşgörü ülkesi Hollanda’da da yayılmaya başlamıştır.
Şüphesiz bu olumsuz hava, özellikle son yıllarda dünya üzerinde yaşanan olayların da etkisi ile her tarafa yayılmıştır. Müslümanların azınlık olarak yaşadıkları ülkelerde islamofobia baş göstermeye başlamıştır. Her ekonomik krizde genelde göçmenler, özelde Müslümanlar günah keçisi sayılmıştır. Bu olumsuz atmosfer özellikle ırkçı partilerin palazlanmasına, aşırı görüşlerin Hollanda toplumunda yer bulmasına ve insanların Müslümanlara karşı tepkili ve şüpheli yaklaşımlarına sebep olmuştur. Bütün bu olumsuzlukları genelleyen bir anlayış, sorumlu olarak Müslümanları ve İslam’ı görmeyi âdeta bir alışkanlık hâline gelmiştir. Bugün gelinen nokta şudur; Kur’an yasaklansın, camiler kapatılsın diyen bir siyasi parti, Hollanda meclisine birinci parti olarak girmeyi hedeflemekte ve kamuoyu yoklamalarında da birinci gözükmektedir. Velhasıl, Hollanda’da Müslümanları zor günler beklemektedir. Müslümanların ise bütün bu olumsuzluklara karşı herhangi bir strateji ortaya koyamamış hep savunmada kalmışlardır.

Hollanda asıllı Müslümanlar

Yarım asırdır Hollanda’ya yerleşmiş göçmen asıllı Müslümanlara, zamanla Hollandalı mühtedilerin de eklendiğini görüyoruz. Hollanda devletinin resmî rakamlarına göre ülkede 13 bin Hollanda asıllı Müslüman bulunmaktadır. Müslümanlarla evlilik sebebiyle İslam ile tanışan Hollandalılar olduğu gibi, İslam’ı araştırarak Müslüman olan Hollandalıların sayısı da çoktur.
Hollanda’da yarım asırlık bir geçmişi olan Müslümanlar, Hollandalıların İslam’a olumsuz bakışlarının değişmesine bir katkıda bulunamamışlardır. Kendi nesillerinin Müslüman kalması için gerekli mücadeleyi sürdürmenin telaşı içerisinde daima kendini koruma pozisyonunda olmuşlardır.
Hollandalıların Müslümanlığa ilgisine sebep olacak bazı hasletlerimize örnek olması açısından yeri gelmişken, hayreti mucip bir olayı da zikretmeden geçemeyeceğim. Hollandalı bir bayan tarafından bu yılın ocak ayında Hollanda Diyanet Vakfına yazılan bir e-posta mesajını siz aziz okurlarla paylaşmak istiyorum. Mesaj aynen şöyle:

"İyi günler,
Size saygıyla ve destek almak amacıyla yöneliyorum.
Bir hanım olarak şu anda Waddinxveen’de kalıyorum ve İslam’ı araştırdım, kalbimde Allah’ı anarak Müslüman olmak istiyorum. Türkçe dersler ve Kur’an okuma dersleri alıyorum ve her gün ilim öğreniyorum. Bana yardımcı olacak kişiler arıyorum, namaz kılmayı ve diğer görevleri öğrenmek için kelime-i şehadet getirmek istiyorum. Bunu tek başıma da yapabilirim, yalnız ben sadece İslam’ı değil, aynı zamanda yaşam tarzımı da değiştirmek istiyorum. Türk olan komşumun vefatından sonra komşularının onun ailesine gösterdiği ilgi beni çok etkiledi. Bu ilgi ve alakayı biz kaybettik. Bu şehirdeki Müslüman kadınlarla dost olmak istiyorum. Arkadaş çevrem içinde sadece ben İslam’ı seçtim. Toplumunuza ve caminizle irtibata girmekte zorlanıyorum. Tecrübe ve ilim eksiklikten dolayı hatalar yapmak istemiyorum. Benim kaderim zaten belli Allah katında, Hz. Muhammed’in (s.a.s.) hayatını ne kadar çok araştırıyorsam, araştırmaya o kadar çok yöneliyorum. Yalnız bunu yapmam, destek almadan mümkün değil. O yüzden size saygı ile bu maili gönderiyorum ve bana yardımcı olmanızı rica ediyorum. Bana sürekli irtibat kurabileceğim bir kişi ile ya da herhangi bir şekilde bana yardımcı olmanızı rica ediyorum. Cevabınızı bekliyorum."

Bu satırları okuyup da duygulanmamak mümkün değil. Yaklaşık 50 yıldır içerisinde yaşadığımız bu toplum Müslümanlar olarak bizden çok şeyler bekliyor.
Her zaman memleketine dönme hayali kuran ve hayatını buna göre planlayan Müslümanların Hollanda’nın İslamlaşmasına yönelik bir niyetinin dahi olmaması gayet normal görülebilir. Ancak tarih, Hollanda Müslümanlarını, farklı bir vazifeyle görevlendirmiş fakat onlar bunun farkında olamamışlardır.
Allah’ın takdiriyle gerek işçi ve gerekse başka bir sebeple Hollanda’ya gelmiş, yerleşmiş, çocuklarını burada büyütmüş ve Hollanda’nın bir parçası olmuş Müslümanlar olarak, dinî bir vazifemiz var. Bu vazifeyi iyi anlayıp gereğini yerine getirmekle mükellefiz. Önce kendimiz ve çocuklarımız için, daha sonra da içinde yaşadığımız çok okuyan ve araştıran Hollanda toplumu için, İslam’ı ana kaynaklarından sunma, yaşama ve aktarma vazifemiz var.
Entelektüel seviyede ve kurumsal olarak, İslam’ın evrensel mesajlarını içeren temel eserleri kendi dillerinde Hollandalılara sunmalıyız. Dinî kurumlar olarak maalesef şu ana kadar bunu yapamadık. Son birkaç yıldır Hollanda Diyanet Vakfı’nın bu yönde çalışmalarını yoğunlaştırdığını görmek memnuniyet vericidir. HDV Araştırma Merkezinin faaliyete geçmesi ve İslam’ın temel eserlerinin Hollandacaya kazandırılması çok olumlu bir inisiyatiftir. Hollanda’da en çok ihtiyaç duyulan Hollandaca meal, Hz. Peygamber’in Hayatı, İslam İlmihali, İslam İnanç Esasları gibi temel eserleri, Hollandaca diline çevrilmek üzere çalışmaların başlatıldığı müjdesini vererek yazımızı noktalıyoruz.