Makale

Camiden Taşan Hizmet: Hademe-İ Hayrat

Camiden Taşan Hizmet: Hademe-İ Hayrat

M. Emin GÜRDAMUR

İslam kültüründe başta imam hatiplik olmak üzere cami görevlerini yürütenlere; minberden, mihraptan, kürsüden din-i mübin-i İslam’a hizmet edenlere “Hademe-i Hayrat” denilmiştir. Yani hayra hizmet edenler! Hademe-i hayrat, ihtiva ettiği geniş anlam bakımından sadece cami hizmetlerine tahsis edilemeyecek ölçüde kapsamlı bir terkiptir. Nitekim hayra hizmet için yer, zaman ve unvan ön şart değildir. Bütün yeryüzü müminlere mescit kılınmış ve bütün müminler iyiliği emredip kötülükten sakındırmayla memur edilmiştir. Her Müslüman kendi imkân ve kabiliyeti ölçüsünde bu büyük ve kesintisiz sorumluluğu elinden geldiğince yerine getirir.

Hademe-i hayratın literatürde imam hatiplik çerçevesine oturtulması hem imam hatipliğin ehemmiyetini, hem de imam hatipliğin cami hizmetlerini aşan yanını tazammum eder. İslami müesseseler, tarihsel süreçlere kolayca intibak edecek dönüşüm ve değişim hüviyetlerini bir kabiliyet olarak özünde taşırlar. Çünkü hiçbir müessese kendini amaç olarak dayatmaz. Nihai gaye, Cenab-ı Allah’ın rızasını kazanmaktır. Fert ve cemiyet bu gaye istikametinde coğrafyanın, kültürün ve zamanın gerekliliklerini sonuna kadar kullanır.

Dört halife devrinde imamlık-hatiplik hizmetlerinin bizzat halifeler tarafından büyük mescitlerde icra edildiğini görürüz. Diğer şehir merkezlerinde de halifenin görevlendirdiği valiler aynı zamanda cami hizmetlerini yürütürlerdi. Emeviler döneminde halife siyasi hükümdar durumuna gelince din hizmetleri din bilginleri tarafından yürütülmeye başlanmıştır. Abbasi, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet uygulamalarında da kısmi farklılıklara rağmen bu anlayışın egemen olduğunu görürüz.

Modern zamanlara gelindiğinde toplumda dinin ve din hizmetlerinin önemi azalmamış, aksine artış göstermiştir. Nurettin Topçu, İslam ve İnsan kitabında, din görevlisini şöyle tanımlar: “Onun en başta görevi, insanların sefaletlerinin yanında yaşamak, ister vücutta ister ruhta gözüksün, lakin her halde ruhu sefalete sürükleyecek olan acıların yıktığı varlıklara uzanıp onları yerden kaldırmaktır. Din görevlisi ruhların kurtarıcısı, ahlak yaramızın doktorudur.”

Diyanet Aylık Dergi olarak bu sayıdan itibaren dergimizin Hademe-i Hayrat bölümünde hayra hizmet edenlerin küçük ama değerli hikâyelerine yer açıyoruz. Çünkü iyiliğin bulaşıcı olduğunu, hayrın yeni hayırlara tohum olma kabiliyeti taşıdığını düşünüyoruz.

Sokaktan camiye giden yol

Tarih boyunca gençler, yaşanan toplumsal dönüşüm süreçlerinden, sosyal sarsıntılardan en çok etkilenen kesim olmuştur. Gençlik, fizyolojik ve psikolojik bakımdan henüz taşları yerine oturmamış bir ırmağa benzetilebilir. Ergenlik ve sonrası dönemlerin gençler için yalnız geçilmesi zor süreçler olduğunu bilen Malatya Orduzu Mehmet Turgut Camii İmam Hatibi Basri Haskul, görev yaptığı muhitte gençler arasında madde bağımlılığının yaygın olduğunu, hatta bonzai sebepli ölümlerin bile yaşandığını görünce kollarını sıvamış.

Mahallede gençlerin atıl yerlerde buluşup alkol ve zararlı madde tükettiğini öğrenen Haskul, gençlere yönelik attığı ilk adımı şöyle anlatıyor: “Onların yanına gittim. Esrar ve içki kullandıklarını gördüm. Selam verip aralarına oturdum. Benim geldiğimi görünce bira şişelerini arkalarına sakladılar. Ne yaptıklarını sorduğumda ‘kola içip çekirdek yiyoruz’ dediler. Ben de bundan sonra geleyim beraber oturup, kola içer, muhabbet ederiz, dedim. Gençlerden bir kısmı sessiz kaldı, bir kısmı ise olmaz, dedi. Sebebini sorduğumda ‘senin bizim aramızda ne işin var, burada ne yapacaksın?’ gibi cevaplar verdiler. Siz ne yapıyorsanız ben aynısını yapacağım, beni aranıza almayacak mısınız, dedim. Tebessüm ettiler. O birliktelik daha sonra camiye taşındı. (Rabbime hamdolsun) hâlâ devam ediyor. Mekânımız değişti. Camii, kurs, sohbet ortamlarında buluşuyoruz.”

Sürekli ilgi gerekiyor

Bir delikanlıyı gece geç saatlerde caminin karanlık duvarına saklanıp esrar sararken gördüğünde derinden yaralandığını söyleyen Basri Hoca, bunun sebebini ise, “Henüz 23 yaşında. Caminin içini hiç görmemiş ama caminin dış tarafını esrar için kullanıyor.” sözleriyle açıklıyor. Caminin duvarına sinip esrar saran delikanlı, hocanın birebir ilgisi, alakası ve arkadaşlık temelinde geliştirdiği muhabbeti sayesinde bağımlılıktan kurtuluyor. Yine bir delikanlının aşırı miktarda alkol aldığını anlatan Haskul, “Telefonla arayıp düğün bitince evime gelmesini söyledim. Gece yarısına yakın bir zamanda geldi. Tabii alkollü olduğu için birbirimizi anlayamıyorduk. İki defa kahve yapıp sabaha kadar oturduk. Kendine geldikten sonra ne hâle düştüğünü, nasıl konuştuğunu, nasıl davrandığını ona anlattım. Yaşadığı acziyetin, sefaletin farkına vardı. Sabaha doğru ayrıldık.” ifadelerini kullanıyor. Gençleri zararlı ortam ve alışkanlıklardan uzak tutmanın kilit noktasının sürekli ilgi olduğunun altını çizen Haskul, “Bahsettiğim kardeşlerim ve diğerleriyle süreklilik arz eden bir sohbet ve ders ortamı geliştirdik. İslam cemaatle yaşanan bir dindir. Arkadaş ortamı kötü olursa iyilerin de kendini koruma şansı azalıyor.” diyor.

Basri Haskul, gençlerle arayı açmıyor. Sık sık telefonlaşıyor, hafta sonu kahvaltı programları düzenliyor. Bazı akşamlar bir semaver etrafında toplanılıyor, çaylar içilip sohbetler ediliyor. İl dışı gezilerle gençleri Eyüp Sultan, Şanlıurfa, Adıyaman, Darende Somuncu Baba gibi dinî, tarihî ve kültürel havası kuvvetli yerlere götürüyor.

Şehitler için altmış hatim

Basri Hoca, gençlerle arasında hoca-talebe ilişkisinin ötesinde bir muhabbet frekansı yakalamış. Gençlere “Ne zaman ders için bir araya geliyoruz?” diye sorduğunda gözlerinde bir ışık parıldadığını, heyecanlandıklarını, bu heyecanın kendisini de beslediğini söylüyor.

Kış da dâhil olmak üzere altı ay boyunca yatsı namazı sonrası kursta bir araya gelmişler. Hem eğlenip hem öğrenmişler. Aynı zamanda Elif-ba’ya başlamışlar. Harf harf ilerlemişler ve nihayetinde topluca hatim okuyacak seviyeye gelmişler. O kadar ki, altmış hatim ve bin Yasin-i Şerif okuyan gençler heyecanla bir tören tertip etmiş. Törene Kaymakam Bey başta olmak üzere Müftü Bey, Belediye Başkanı ve Emniyet Müdürü de katılmış. Dualar edilmiş, okunan hatimler şehitlerin ruhuna hediye edilmiş. Camide yeşeren hayır çevreye taşmış, ders ve sohbet halkası yeni alkol ve madde bağımlısı gençlerle büyümüş. “Rabbim bizi böyle bir görevle nasiplendirdiği için ne kadar şükretsem az.” diyor Basri Hoca. Çünkü sadece hidayetin değil nasibin de Allah’tan olduğuna inanıyor. “Allah yaptığımız işleri kibirden, riyadan muhafaza buyursun.” diyerek de ekliyor.

Olur ya bir cuma günü yolunuz Malatya Orduzu Mehmet Turgut Camii’ne sabah namazı kılmaya düşerse namaz sonrası yapılan sohbetle ruhunuzu, akabinde ikram edilen çorbayla da bedeninizi doyurmayı ihmal etmeyin.

Bir başka Hademe-i Hayrat’ta buluşmak üzere hoşça kalın...