Makale

İslam’da Engellilik

GÜNDEM

İslam’da Engellilik

Doç. Dr. Saadettin ÖZDEMİR
Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Türkiye’de son yıllarda engellilerin toplumla entegrasyonu için önlerinde yatan engellerin ortadan kaldırılması yönünde büyük mesafelerin kat edildiği herkes tarafından bilinmektedir. Engellilerin sorunlarının pek çoğu ismi konulmamış sorunlardan oluşmaktadır. Yani bilimsel bir araştırma yapılarak üzerinde sorun olduğu konusunda uzmanların birleştiği problem alanları kast edilmektedir. Tanı konusunda tartışmalar devam ettiği için de sorunun çözümü zamana yayılmaktadır. Engellilerin problemlerinin çözülememesi ve sürekli çözüm arayışı içerisinde olmaları, onların bunalmasına ve bazen de yorulmasına neden olmaktadır.
İnsanların dünya hayatında en önemli önceliği mutlu olmak ve kendini gerçekleştirmektir. Bu durum hayat şartları gereği pek kolay olmayabilir. Bazen engeller, sorunlar yaşanabilir. Bu engeller bazen bireysel bazen de tüm engellileri kapsayabilir. Kişi bu sorunların kendi başına üstesinden gelebileceği gibi bazen başkalarının yardımına ihtiyaç duyabilir. Engelli bireylerin engelleri aşması, diğer bireylere nazaran daha fazla imkân ve çabayı gerektiren bir durumdur. Engelli bireyler kendi çabalarıyla bu engelleri aşmaya çalışırlarken, topluma da bazı sorumluluklar düşmektedir. Eğer toplum bu konuda üzerine düşen görevi yaparsa, engellilerin engelleri daha kısa zamanda ortadan kalkmış olacaktır.
İnsanlar, dünyaya fiziki ve biyolojik olarak farklı özelliklerle gelmektedir. Farklı renk, ırk ve coğrafi bölgelerde doğan insanların, fiziki ve ruhi olarak da birbirlerinden farklı özellikleri vardır. İnsanlar bazen sağlıklı bir birey olarak dünyaya adım atarlarken, bazen de engelli olarak doğmaktadırlar. İşte bu farklılıklardan kaynaklanan ihtiyaçlar da çeşitlidir. Engelli bireyler, diğer engelsiz bireyler gibi birçok konuda benzer standartlarda hizmet alma veya hizmetten yararlanma imkânlarına sahip değillerdir. Dünyanın her bir yanında olduğu gibi ülkemizde de engelliler birçok farklı alanlarda sorunlarla karşılaşmaktadır. Engellilerin tam olarak istifade edemedikleri bu haklardan biri de eğitim ve din eğitimiyle ilgili bilgileri öğrenme, dinî pratikleri yapabilme imkânının sağlanmasıyla ilgili kısmıdır. Bu durum bazen din eğitimindeki imkân, yöntem ve etkinliklerinin yetersizliğinden bazen de engellinin içinde bulunduğu durumdan kaynaklanmaktadır.
Engelliler, tarihin her döneminde normal bireylere göre, daima farklı tutum ve davranış şekilleriyle karşılaşmaktadır. Engelliye yönelik olan bakış açısı, engelliliğin meydana geliş şekli, ortaya çıkışı, cinsiyeti, yaşı ve özür çeşidine göre değişmektedir. Yine toplumların gelenek, görenekleri, eğitim durumları, dinî inanç ve değerleri de engelliye bakış açısında etkili olan faktörler arasında yer almaktadır. (Çiğdem Arıkan, Türkiye’de Görme Özürlü Kadınlar: Sorunlar, Beklentiler, Çözüm Önerileri, Ankara Üniversitesi Basımevi, Körler Federasyonu yayınları, Ankara 2001, s. 19.)
İlkel toplumlarda engelli bireylere karşı takınılan olumsuz tutum ve davranışları, uygulamaları, değişik topluluklarda farklı şekillerde görmek mümkündür. Engelli bireyler kimi zaman ormanda, çölde veya ıssız-sessiz yerlerde ölüme terk edilmiş, bazen doğar doğmaz öldürülmüş, nehirlere atılmış, canlı canlı gömülmüşler ya da vahşi hayvanların önüne yem olarak atılmışlardır. Bazen de engelli bireyin içinde cin veya birtakım kötü ruhların olduğu düşüncesiyle arındırılmaları veya son çare olarak öldürülmeleri benimsenmiştir. Engelli bireylere ilkel topluluklarda reva görülen olumsuzluklar, Orta Çağ’da da kısmen devam etmiş, ancak sanayileşme dönemine gelindiğinde olumsuz tutum ve davranışlar azalmıştır.
Özel eğitime muhtaç olan bireylere karşı ilk dönemden beri devam eden olumsuz tutum ve davranışlar, semavi dinlerin öğretileri, bilim ve teknolojinin gelişmesiyle değişime uğramıştır. Kutsal kitaplarda geçen; yetime, öksüze, kimsesize, engelliye, yaşlıya, yolcuya bakılıp korunması, şefkat ve merhametle muamele edilmesi, yoksul, kimsesiz ve engelliler için bakımevleri açılması, bu kişilerin tek sığınacakları yerler olmuştur. (Enç, Çağlar, Özsoy, Özel Eğitime Giriş, s. 45.) İslam kültür tarihinde örnek olarak Abbasi halifesi Me’mun döneminde devlet hazinesinden “Engellilere Yardım Fonu” (Divânu’s-Sadakâti ale’l-Edrâi) isimli bir sosyal yardım fonu oluşturulmuştur. Yine Osmanlılar döneminde özellikle zihinsel engellilerin müzikle tedavileriyle ilgili yapılan külliyeler ve faaliyetler bilinen bir gerçektir.
Din olgusu her devirde insanların hayatında bir şekilde yer almış, onların dünyaya bakışını olumlu veya olumsuz yönde etkilemiştir. İnsan hayatında dinin önemli bir yeri vardır. Dinin insanlara sunduğu imkânlar, bireyi, içinde bulunduğu stresli durumdan kurtarmada ve bunalımlardan korumada koruyuculuk görevi sağlar. Hayatın getirdiği güçlükler, engeller, stres ve depresyonla mücadele etmede, yaşamla mücadele ve başa çıkmada en büyük desteği verir. (Yurdagül Mehmedoğlu, Erişkin Bireyin Kendilik Bilinci ve Eğitimi, Rağbet yayınları, İstanbul 2001, s. 119-123.) Bireyin sağlıklı bir yaşam sürmesinde, fizyolojik açıdan sağlıklı olmak kadar, ruhi sağlık da önemlidir. Dezavantajlı durumlarda bireyin ruh ve duygu dünyasını zedelenmelerden, yaralanmalardan ve zarar görmesinden koruyacak, hayatı anlamlı kılacak olan en önemli motivasyon kaynağı dindir. Din, engelli bireye ibadet, dua, grup üyeliği gibi aidiyet duygusuyla birlikte manevi destek ve teselli verir. Engelli bireyin, içinde bulunduğu olumsuzluklardan çıkmada, dine bağlanma, dine sarılma ve dinî gruplara yönelme, önemli bir çıkış yolu olarak görülmektedir. İnsanı hem bedenen hem de ruhen bir bütün olarak değerlendiren İslam, engelli bireylere sağladığı imkânlar ve hayatlarına getirdiği pozitif bakış açısıyla, onların olayları olumlu değerlendirmesinde etkili olmaktadır.
İnsanlar, ruh ve beden olarak, sağlıklı-engelli, güzel-çirkin, kısa-uzun gibi farklı, avantajlı veya dezavantajlı tarafları olsun veya olmasın, İslam düşüncesine göre saygı, sevgi, şefkat ve hoşgörüye layıktır. Allah’ın yaratıkları içinde en değerli varlık insan, yaratıcı yanında özel bir konuma sahiptir. (Bakara, 2/30; Sad, 38/26; Yunus, 10/14; A’raf, 7/69; Fâtır, 35/39; Secde, 32/9; Hicr, 15/29.) Bireyin sahip olduğu bu tür üstünlük, şeref anlayışı ve felsefesi, Müslümanlarda ve İslam dünyasında karşılığını bulmuştur. Birey ister engelli ister engelsiz olsun en üst saygı ve muameleyi görmüştür. Bu durum engellilere ve ihtiyaç sahiplerine yönelik hem anlayışta mükemmeliyeti, hem de mimari ve sağlık hizmetleri alanında hizmeti ve imkânları beraberinde getirmiştir. Yaratılan, yaratandan ötürü sevilmiştir, eksiği, kusuru araştırılmamıştır. Bunun neticesinde İslam dünyasında, Müslüman topluluklarda engelliler itinayla, saygıyla, sevgiyle ve hoşgörüyle iyi muamele görmüşlerdir. (Mustafa Usta, “Özel Eğitimi Gerektiren Birey, Aile ve Din Eğitimi”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, yıl: 2009, sayı: 20, İstanbul 2010, ss. 84-94.) İslam, engelli bireylere yaklaşımı ve nasıl muamele edilmesi gerektiğini bildirirken, toplumda engellilerin problemlerinin çözümü adına verdiği mesajlarla farkındalık yaratmaya çalışmıştır.
İslam’ın engellilere yaklaşımı, manevi risklerin oluşumunu engelleyici ve koruyucu manevi sosyal hizmetler çerçevesinde olmaktadır. Böylece engellilere yönelik ortaya çıkabilecek olumsuz bakış açıları engellenecek, engellilerin de manevi açıdan yanlış düşünce, tutum ve davranışlara yönelmesinin önüne geçilmiş olacaktır. Manevi yön, sadece dinî anlam içermez, aynı zamanda kişinin ruh dünyasını, psikolojik durumunu ve etrafıyla sağlıklı iletişimini de kapsar. (Mualla Selçuk, “Din Hizmetlerinde Rehberlik ve Dinî Danışmanlık”, Din Hizmetlerinde İletişim ve Halkla İlişkiler, Editör: Cemal Tosun, Anadolu Üniversitesi yayınları, Eskişehir 2006, ss. 136-137.)
Toplumda bireyler arasında saygı ve sevgi ortamının oluşması, zor zamanlarda dayanışma ve yardımlaşmanın sürdürülmesi, darda kalmışın ihtiyaçlarının karşılanması, engelli bireylerin toplumla bütünleşmesine katkı sağlayacaktır. İslam bir taraftan engellisi ve engelsiziyle toplumsal bütünleşmenin gerçekleşmesi için çaba sarf ederken, diğer taraftan engellilerin sorunlarıyla başa çıkmada, dinî argümanlar kullanarak onların rehabilitesini amaçlamaktadır. Dinî inanç, bireye çözülemeyecek sorunun, ortadan kaldırılamayacak engelin olmadığı mesajını vererek, sorunla karşılaşan bireye cesaret vermektedir. Ona her problemin çözülebileceği şeklinde verdiği moral-motivasyonla farkındalık ve çözüm odaklı anlayışın oluşmasını sağlamaktadır. (Suat Cebeci, Dini Danışmanlık ve Rehberlik, DİB yayınları, Ankara 2012, s. 145-167.)
İslam, toplumsal yapı içerisinde engellilere bazı görevler vererek rehabilitelerini amaçlarken, diğer taraftan onlara yardım edilmesini, derdine ortak olunmasını her türlü ekonomik ve sosyal desteğin sağlanmasını, toplumsal dayanışma örneği sunulmasını da istemiştir. Hz. Peygamber konuyla ilgili olarak “Âmâ’ya rehberlik etmen, sağır ve dilsize anlayacakları bir şekilde anlatman, muhtaç kimseye ihtiyacını tedarik etmen için gerekli ilgiyi göstermen, derman arayan dertlinin imdadına koşman, koluna girip güçsüze yardım etmen, konuşmakta güçlük çekenin meramını ifade edivermen, bütün bunlar sadaka ibadet çeşitlerindendir.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/168-169.) buyurmakla engellilerle ilgili neler yapılabileceği, Müslümanların nasıl bir tutum ve davranış içerisinde olmaları gerektiğini özetlemektedir. (İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, DİB Yayınları, 6. Baskı, Ankara 2011, s. 360.)
İslam, engellilere kolaylık olsun mantığı ve anlayışıyla ibadetlerden uzaklaşmaları ve sosyal hayattan dışlanmalarına sebep olacak muafiyetler sağlamaktan ziyade, ibadetlerini sağlıklı bir şekilde imkânlar ölçüsünde yapmaları için rehberlik etmiştir. Toplumun normal bireyi olan engellileri asla diğer insanların insaf ve merhametine terk etmemiştir. Zira herkes için olduğu gibi onların da yaşama hakkının kutsal olduğu kabul edilmelidir. Engellilere, engeliyle birlikte hayatın her türlü imkânından, engelsiz bireylerin yararlandığı gibi yararlanma hakları verilmelidir. Şartlara ve engel türüne göre istihdam imkânları sağlanmalıdır. Engelinden dolayı günlük hayatın her türlü sıkıntısına tahammül eden engellinin hayatın güzelliklerinin de farkına varması sağlanmalıdır. (Faruk Söyler, Hadislerde Özür Kavramı ve Hz. Peygamber’in Özürlülere Yaklaşımı, KSU Sosyal Bilimler Enstitüsü, Temel İslam Bilimleri ABD, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş 2006, s. 44.)
Engellilerin toplumla bütünleşmesi ancak mevcut sorunların çözümü yoluyla gerçekleşebilecektir. Bu da engelli bireylerin en doğal haklarından olup, onların tek başına çözemeyecekleri, ancak başkalarının yardımıyla çözebilecekleri bir durumdur. Engellilerin sorunlarının çözülememesi standart altı bir yaşam kalitesinin onlara layık görülmesi veya o statüde yaşamaya devam etmeleri demektir. Kişinin fiziksel olarak birtakım davranışlarını yeterince yapamaması veya zorlanması onu diğer insanlardan ayıran en önemli özelliklerdendir. Bu durumda birtakım ayrılıklar, farklılıklar ortaya çıkmaktadır. İşte tam bu noktada engelli bireylere, toplumun diğer fertlerinin destekleyici, motivasyon arttırıcı birtakım katkılarının olması beklenmektedir. Bu onlar açısından son derece önemlidir.
Bireyin hayatında eğitim sürecinin amacı, tüm insanların gelişim basamaklarını, muhtemel olumsuzluklardan koruyarak, onu sağlıklı bir şekilde hayata hazırlamaktır. Sorunlarla karşılaştığında, sorunları giderebilme yeteneğini sağlayabilmektir. Eğitim, bir taraftan bu hedefini engelsiz bireyler için karşılamaya çalışırken, diğer taraftan özel eğitime muhtaç engelli bireyler için de bu fırsat ve imkânları sunabilmeyi hedeflemektedir. Engelli bireylerin içinde bulundukları maddi-manevi problemlerle başa çıkmalarında, engeliyle birlikte mutlu olabilmelerinde, dinin onlar için yapacağı önemli katkılar vardır. Engelliye dinin sunacağı katkı “dinî danışmanlık ve rehberlik” ilkeleri çerçevesinde yapılırsa amacına daha kolay ulaşacaktır. (Cebeci, Dini Danışmanlık ve Rehberlik, ss. 119-143.)
Engelli bireyler, emsalleri olan diğer engelsiz bireylere göre genel eğitim haklarından tam anlamıyla yararlanamamaktadırlar. Bu, genel eğitimin bir bölümünü oluşturan din eğitimini de kapsamaktadır. Hâl böyle olunca engelli bireylerin dinî bilgileri öğrenme boyutunun yeterli olup-olmadığının tespiti, problemin çözümü açısından önemli görünmektedir.
Yine toplu yapılan ibadetler, engelli bireylerin toplumla bütünleşmesi açısından önemlidir. Engelli bireylerin ibadetlerle ilgili bilgilerinin ve ibadet mekânlarında karşılaşmış oldukları fiziki imkânların yeterliliğinin bilimsel yöntemlerle ortaya konulması, engelli bireylerin huzuru, mutluluğu ve toplumsal entegrasyon açısından önemlidir. Özel eğitim gerektiren bireylerin, din eğitimine olan ihtiyacı, diğer bireylerden daha fazladır.
Genel eğitimin bir bölümünü oluşturan din eğitiminin hedefi yeni yetişen neslin gelişim özelliklerini de dikkate alarak onu duygu, düşünce, tutum ve davranışlarıyla tutarlı bireyler olarak yetiştirmek için çaba sarf etmektir. Toplumun bir parçası olan engelli bireyler için de din eğitimi hizmetlerinin olması, onların toplumla bütünleşmesi ve ruh dünyaları açısından önemlidir.
Engellilerin din eğitimi hizmeti almasını kolaylaştırıcı planlama ve düzenlemeler yapılmalıdır. Engellilere yönelik eğitim ortamları mutlaka hazırlanmalıdır. Hangi özür grubuna hangi yöntem ve metodun kullanılması gerektiği belirlenmelidir.
Engelli bireylerin öncelikle ailelerine de bu konuda bir eğitim vermek gerekmektedir. Yani ailelere engellilik psikolojisiyle ilgili bilgi verilmelidir. Çünkü inançlı, hatta yüksek din eğitimi almış bir vatandaş bile engelliliği kabulde bazen zorlanabilmektedir. Toplumda bunun örneklerine rastlamak mümkündür. Dolayısıyla bu durumda olanlara da bilinçlendirme ve rehabilitasyon hizmetleri verilmelidir. Çünkü engelli bir çocuk kendisine yönelik olumsuz tutumu sezdiği anda kendisine yönelik gösterilen tavra karşı, bir tavır da onun ortaya koyduğu bilinen bir gerçektir. Engelliyi koruma ve yardım, acıma ve sevap kazanılma duygusuyla yapılan iyilik, iyilik değil, karşıdaki kişiyi rencide edici bir durumdur.
Engellilere öğretilmesi gereken önemli hususlardan birisi de duadır. Dua yoluyla kul, rabbi ile güçlü bir iletişim kurar ve her türlü, istek dilek ve temennilerini O’na aracısız ve vasıtasız bir şekilde ulaştırır. Dua, insana güç ve kuvvet vermekte, motivasyon sağlamaktadır. Aynı zamanda dua her türlü olumsuzluklardan çıkış yoludur.