EDİTÖRDEN
Dr. Yüksel Salman
HANGİMİZİN daha güzel işler yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratan Rabbimiz, insanı her hâliyle imtihan eder. Kimilerini kazancı, malı-mülkü, kimilerini evlatları, ailesi, sağlığı veya başka şeylerle sınar. Bazen bol bol ihsan eder, bazen de darlık ve yokluk verir. Şu var ki O, inanan inanmayan ayrımı gözetmeden herkesin rızkını takdir eder. Yaratıcımızın bütün takdirleri, dünya hayatına dair biz kullarını imtihanının bir parçasıdır. Ancak O’nun vermesinde de mahrum bırakmasında da hikmetler vardır. Çünkü Yüce Yaratıcımız hakîmdir, boş ve anlamsız işlerden münezzehtir. İnsana düşen, iyilik ve ihsan hâlinde şükretmek, bela, musibet ve darlık hâlinde ise sabırla ve azimle güçlükleri, zorlukları yenmeye çalışmak ve isyan etmemektir. Çünkü dünya, nimet ve külfet aralığında türlü seçeneklerle insanın sınavdan geçtiği yerin adıdır.
Kulluk, sadece haramlardan kaçınmak ve helal olan şeyleri yapmakla bitmeyen, aksine onlarla başlayıp Allah’a teslimiyeti, ibadet şuurunu ve kulluk bilincini hayatın bütün alanlarına taşıyan bir farkındalık halidir. Bu farkındalığın önemli bir parçası nimete şükretmek, musibete sabretmek ve Allah’tan geleni tam bir teslimiyetle ve rıza ile karşılamaktır. Elbette bu, kulun tedbir almaması, gayret etmemesi ve kaderine rıza göstermek adına oturup beklemesi demek değildir.
Kişinin engelli olarak dünyaya gelmesi veya sonradan engelli konuma düşmesi de insanı dünyadan, insanlardan uzaklaştıracak, kendi iç dünyasına kapatacak bir hâl değildir. İslam insanları dış görünüşlerine, sosyal statülerine, engelli olup olmamasına göre değerlendirmez. Bunların hiçbiri Allah katında bir üstünlük sebebi de değildir. İslam nazarında üstünlük, kulluk bilinciyle alakalı olup bedeni bir eksiklik veya kusur hâli, o kişinin Allah’a bağlılığına ve kulluk görevlerini yerine getirmesine engel değildir. Bilakis engelin durumunda göre bir kolaylık ve genişlik sebebidir.
Bugün memnuniyetle ifade edebiliriz ki, ülkemizde engellilerin sosyal hayata katılımı için çok önemli çalışmalar yapılıyor. Kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları bu hususta takdir edilecek gayretler sarf ediyor. Türkiye, engellilerin hayata tutunması, imkânlarının geliştirilmesi, bu alandaki sosyal projelerin artırılması ve çeşitlendirilmesi bağlamında bundan birkaç yıl öncesine göre çok daha ileri bir konumda. Ancak her geçen gün değişen ve gelişen hayat, engellilerin de ihtiyaçlarını artırıyor. Bu da doğal olarak engellilere karşı sorumluluklarımızı her geçen gün artırıyor. Hepimizin engelli olabileceğimizi unutmaması, kardeşlerimize bu duyarlılık ve empatiyle yaklaşması gerekiyor. Engellilerin sorunlarının çözümü için sürekli bir arayış içinde olunması, her bireyin üzerine düşeni imkânlar dâhilinde en iyi şekilde yerine getirmesi gerekiyor. Bunun sadece engelli kardeşlerimizin ayakta kalabilmesi için değil, topluma katacağı değerler açısından da önemi büyük. Unutulmamalıdır ki iyilik, birbirinden beslenerek çoğalan, büyüyen ve sahibini de emniyet dairesine alan bir özelliğe sahiptir. Başkanlığımız son zamanlarda engellilerin ibadetlerini rahatça yerine getirmesinden, eğitim ve dini bilgi ihtiyaçlarını karşılamaya varıncaya kadar pek çok çalışmalar yaptı. Bu çabalar her geçen gün artarak devam edecek.
Bu ay “Kulluğa Engel Yok” temalı dosyamızla huzurlarınızdayız. Dinimizin engelli kardeşlerimize bakışının ve kulluk vazifelerini yerine getirmede sağladığı kolaylıkların yer aldığı gündem dosyasında, Başkanlığımızın engellilere yönelik hizmetlerini ele alan yazılara da yer verdik. Alanında uzman akademisyenlerin birbirinden değerli yazılarının yer aldığı bu sayımızın söyleşi sayfalarında, engelli olmanın zorluklarını bizzat yaşayan ve bunun üstesinden gelen örnek hayatların hikâyelerini de sizlerle paylaştık.
Gayretlerimizin bu alanda yapılan çalışmalara katkı sağlaması ve yeni farkındalıklar oluşturmasını diliyorum. Yeni yılın ilk sayısında tekrar buluşmak dileğiyle…