Makale

BOSNAYI DÜŞÜNÜYORUM

BOSNAYI DÜŞÜNÜYORUM

A. Baki İşcan

Ümit toprağımın kuruduğu, parçalanıp, sertleşip taş olduğu bu anda, mutluluğu unutmuş, karamsarlıktan perişan olmuş, çatlak vücudumun üzerine güneşin kavurucu sıcağının vurduğu bir anda, bulutsuz gökyüzünden yağmur, susuz yeryüzünden bereket beklediğim anda; göz kapaklarımın tonlaştığı, duduklarımın patladığı, nefesimin boğazımda kilitlendiği şu anda; BOSNA’yı düşünüyorum.
Gidecek hiçbir yeri olmadığı halde oradan-oraya koşuşan, zalimlerle köşe kapmaca oynayan, korku dolu gözleri ile yanaklarını ıslatan çocukları düşünüyorum.
Kendisini tutacak eli, sarsacak kolları bulunmadığı halde, avazı yırtılırcasına, belki bir şarapnel parçasından dolayı, belki vücudundan kopan bir parçanın acısından, belki de karnının açlığından dolayı bağıran bebekleri düşünüyorum.
Köşe başında, kaldırım üstünde, yada yol ortasında vurulmuş annesinin, hâlâ sıcak olan vücuduna sarılmış kundaktaki yetimleri düşünüyorum.
Elinde bastonu, titrek bacakları ile bedenini bir duvarın arkasına sürükleyen biçare ihtiyarları düşünüyorum.
Kubbesi çökmüş caminin altında ezilen, alemleri uçurulmuş minarelerde şehit düşen Müslümanları düşünüyorum. Düşündükçe de hüzün dağ gibi çöküyor üzerime, altında eziliyorum...
Fatih Sultan Mehmet Han’ın "İslâm bu diyarlarda bakî olarak kalacaktır" sözünü sindiremeyenlerin, içlerine işleyenlerin, naraları ile yıllarca önce başlayan zulüm ve katliam devam ediyor. Hedef, bölgede tek bir Müslüman bırakmamak, Islâmın varlığını yoketmek. İşlenen bu insanlık suçunun asıl hedefi ikinci bir Endülüs meydana getirmek.
Bu yüzden bugün Bosna-Hersek’te insanların sistemli bir şekilde katledilmesi bir te-sadüfün eseri değildir.
"Etnik bütünlük ve saflık arzeden büyük Sırbistan’ın kurulması için Sancak bölgesindeki Türk kökenli Müslümanların Bosna-Hersek’teki, Kosova’daki Müslümanların temizlenmesi gerektiği, temizliğin de Müslümanların, Türklerin toplu olarak kitle halinde imhası ve sağ kalabilenlerin de Türkiye’ye sürülmesi ile temin edileceği" Sırp Millî Kültür programları ile belirlenmiştir. Yıllarca önceden uygulamaya konmuş bu program, son yıllarda bütün şiddetini artırdı. Bu şiddetle beraber artan, yarısı mermi ile, yarısı da bıçakla-süngüyle katledilen yüzbinlerce Müslümanın akıtılan kanıdır. Canını kurtarmak için isimlerini değiştirip, kimliklerini yokedenleri sünnetleri ele veriyor. Müslüman olduğu görülünce de vücuduna haç çizilerek işkence ile öldürülüyor. Bin sene içerisinde yüzbinlerce Müslüman yokoldu. Dünyanın gözleri önünde bir millet helak oldu. Tüm insanlık bu vahşete şimdi şahit.
Uluslararası boyutlara varan organ nakillerine sadece seyirci. Dünyada hiçbir millet artık soykırım iddiasında birbirini suçlamayacak. Dünyada hiçbir ülke yokolan, sürülen, parçalanan insanlar sebebiyle birbirini suçlamayacak. Çünkü bu suç tüm dünyanın suçu. Bu günah tüm insanlığın günahı.
Gözleri oyulanları, vücud azaları kopartılanları, boğazları parçalanarak başları gövdesinden ayrılanları düşündükçe, göz kapaklarım nasıl kapanacak? Döşek altımda diken, yastık başımda nâr, yorgan üstümde ateş parçası olmaz mı?
Anne-babalarının gözleri önünde tecavüz edilen kızcağızları, karınları şişlenen hamile kadınları, toplama kamplarında bir deri-bir kemik kalanları düşündükçe yemek boğazımdan nasıl geçecek? Çorba bana zehir, lokma ağzımda taş olmaz mı?
Alkol ve uyuşturucu müptelâsı varlıkların, hayvanlar üzerinde öldürme şekillerini çalışarak elde ettikleri tecrübelerini yerine getirdikleri Müslümanları düşündükçe nasıl rahat ederim? Peygamberim yüzünü asmaz mı? Ecdadımın kemikleri sızlamaz mı?
Bugün sebep ne olursa olsun, mutlu olmak mümkün değil. Mesud olmak, neşe içinde kahkahalar atarak eğlenmek ancak vicdansız olmakla mümkün.
Ellerim havada boynum bükükken, alnım secdede namazda iken, dilim damağımda gönlüm açıkken, yüce yaratandan yardım istiyorum. O’nun merhametine sığınıyorum. Çünkü artık ben kendime acıyorum. Kendi derdime yanıyorum. Onlar Allah için şehid olurken ben sadece dua ediyorum.