Makale

Oruç İbadeti

Doç. Dr. Bayraktar Bayraklı
Marmara Üniv. İlahiyat Fak. Öğretim Üyesi

Oruç İbadeti

Arapça savm ve siyam kelimesinden gelen oruç, nefsi, eğilim gösterdiği ve onu duyduğu nefsânî şeylerden geri tutmak, alıkoymak ve menetmek anlamlarına gelir. Başka bir tarifiyle oruç, kişinin ibâdet maksadıyla yemekten, içmekten ve cinsi ilişkiden kendini uzakta tutmasıdır. Bu daha çok dînî anlamını ifâde etmektedir.
Aslında insanın kendisini boş söz söylemekten uzak tutması da oruç anlamına gelmektedir. Bu tip ibâdete, "susma orucu" denmektedir. Meryem Sûresi’nin 26. âyetinde bu oruç çeşidine işaret edilmektedir.
Hz. Meryem, Hz. İsa’ya gebe kalır. Gebeliği ilerleyip, karnında çocuk olduğu anlaşılınca durumu ailesinden gizlemek için uzak bir yere gider. Doğum sancısı tutunca, bir ağacın altına sığınır. Kocası olmadığı halde gebe kalmasına çok üzülen Hz. Meryem’in altından bir ses ona, üzülmemesini, Rabbinin hemen ya-nıbaşından içecek bir su akıtacağını, kuru hurma ağacını silkeleyince, taze hurma üzerine döküleceğini, yiyip içmesini, insanlardan birini görünce, Rahman olan Allah’a "SUSMA ORUCU" adadığını, kimse ile konuşmayacağını bildirmesini söyler.
Bizim dinimizde "susma orucu" yoktur, ama âdî laflar ve yalan söylemekten çekinmek, Ramazan orucunun gerektirdiği önemli davranışlardandır. Konuşmak orucu bozmaz, fakat oruçlu iken Allah’ı anmak, düşünceye dalmak, mendup olan ibâdetlerdendir.
Nefsi dizginleyen, ruhu inceltip temizleyen oruç ibâdeti, sadece Müslümanlara değil, bütün hak dinlerde de farz kılınmıştır.
Oruç, Ramazan ayında tutulur; o ayla kaynaşmıştır. Ramazan ayının önemi, Kadir Gecesi’nin o ayda bulunmasından, Kadir Gecesi’nin önemi de Kur’ân’ın o gecede inmesinden kaynaklanmaktadır.
Hz. Muhammed (S.A.S.), peygamber olarak gönderilmeden önce Hira Mağarası’na çekilir, kendi bildi-ğince Allah’a ibâdet ederdi. İşte bir Ramazan ayında, o mağarada tefekkür ederken, Ku^ân-ı Kerîm’in ilk beş âyeti ona inmiştir. Kur’ân’ın bu ayda inmesi, onun değerini göstermeye yeterlidir.
Oruç ayı Arapça’da "Şehr-i Ramazan" olarak geçmektedir. Şehr kelimesi, bir şeyi ortaya çıkarmak, parlamak anlamlarına gelir. Buradan hareketle, insanın nefsini ve ruhunu parlatıp ortaya çıkarması anlamını taşımaktadır. Ayın parlaması gibi, insanın ruhunda manevî kuvvetlerin ışık saçması manasını ifâde eder.
Ramazan kelimesi ise, güz mevsiminin başlangıcında yağıp yeryüzünü toz ve pisliklerden temizleyen yağmur anlamına gelir. Bu yağmurun yeryüzünü yıkadığı gibi Ramazan orucu da iman ehli olan kişileri günahtan yıkar ve kalplerini kötü düşüncelerden temizler. Onun için bu ismi almıştır:
Çoğu âlimlere göre "ramaz" kelimesinden gelen Ramazan, güneşin çok kuvvetli hararetinden taşların kızmasıdır; yani kızgın yerde yalın ayak yürüyerek yanmak demektir.
Ramazan ayı, açlık ve susuzluktan ıstırap çekildiği, orucun harareti ile günahlar yakıldığı içirj bu ismi almıştır.
Kılıcın namlusunu veya ok demirini iki taş arasına koyup dövmek anlamına da gelen bu kavramın, bu aya verilmesinin sebebi, Arapların silahlarını bu ayda bileyip hazırla-malarındandır.
İşte insanın nefs ve şeytana karşı manevi silahlarını bilediği, hazırladığı ay anlamına "Ramazan ayı" unvanını almıştır.
"Başlangıcı rahmet, ortası mağfiret, sonu ateşten kurtuluş"
diye Peygamberimizin vasıflandırdığı Ramazan ayı, Kur’an gibi bir kitabın inmeye başladığı bir aydır.
Diğer taraftan Kadir Gecesi, barış, selâmet, güven, rahmet ve mağfiret gecesidir. Sûrede geçen, "O gece tan yeri ağarana kadar bir selâmdır" kısmı bu anlama gelmektedir. Kulun Rabbi ile barışık olmasının istendiği, ondan günahlarını itiraf edip af dilemesinin beklendiği, insanın insanla ve yine insanın kendi iç alemiyle barışık ve güven içinde olmasının umulduğu bir gecedir.
O geceden nasibini alamayan fert ve toplumların, kendi içlerinde güven ve barışa ulaşmaları çok zordur. Çözmekte gücümüzün yetmediği problemlerimizi çözmek için, bu gece dua ile Allah’a yönelmeli ve O’nun bu çözülmemiş insanlığın meselelerine müdâhalesini dilemeliyiz. Bu gece insanın, kendi aczini hissettiği bir gece olmalıdır. Bu gece, günahkâr insanların çıkış kapısı, ümidi ve Allah’a yaklaşmalarının zaman ve zemini olmalıdır. Fert ve toplumların gücünü aşan fitne ve fesadın ortadan kaldırılması için, iyinin beslenip geliştirildiği bir geceye dönüştürülmelidir. Toplumsal güven ve huzur, kişisel barış ve iç huzurun yaşandığı, hissedildiği ve yayıldığı bir gece olmalıdır, iyiye, doğruya, güzele, kardeşliğe, Hakka ve sevgiye yönelişin gerçekleştiği bir gece olmalıdır. Hayattan zevk almanın, mutluluğu yudum yudum tatmanın ve insanlığı karanlıklara götüren her şeyin ortadan kalkmasının bir başlangıç gecesi olmalıdır. İşte Ramazan ayı, böyle bir geceye gebe olduğu ve onun doğuş ve gelişini müjdelediği için çok önemlidir.
Ramazan ayında tutulan orucun önemini belirten hadislerden bir demet sunmak istiyorum.
Bir Kudsî Hadîş’te Yüce Allah şöyle buyurdu: "Âdem oğlunun bütün ameli kendisi içindir, yalnız oruç benim içindir; onu ben mükâfatlandırırım. Oruç bir kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin, bağırıp çağırmasın. Biri kendisine küfrederse: Ben oruçluyum, ben oruçluyum, desin. Muhammed’in nefsi kudretinde olan Allah’a yemin olsun ki, oruçlunun ağzının kokusu Allah katında misk kokusundan daha hoştur. Oruçlu için iki sevinç yardır: Orucunu açtığı zaman, orucunu açmasıyla sevinir; Rabbine kavuştuğu zaman da orucuyla sevinir".
"Ramazan girdiği zaman gök kapıları açılır, cehennem kapıları kapatılır, şeytan zincire vurulur".
"Cennette Reyyân adında bir kapı vardır. Ondan yalnız oruç tutanlar girer, başkaları giremez. "Oruç tutanlar nerede?" diye çağırılır. Oruçlular kalkarlar, içeri girerler. Onlar girince kapı kapanır, onlardan başkası giremez".
"Kim inanarak ve Hakk rızâsı için kalkıp Kadir Gecesi namaz kılarsa, geçmiş günâhı affedilir ve kim inanarak Allah rızası için Ramazan’da oruç tutarsa, geçmiş günahları affedilir".