Makale

ALKOLLÜ İÇKİLERİN İNSAN SAĞLIĞINA VE CEMİYET HAYATINA OLAN ZARARLARI

Prof. Dr. Aparslan Özyazıcı /Hacettepe Üniv. Tıp Fak. Öğretim Üyesi

ALKOLLÜ İÇKİLERİN İNSAN SAĞLIĞINA VE CEMİYET HAYATINA OLAN
ZARARLARI

Alkollü içki nedir? Dinimizce haram edilmiş olan içki tabirinden ne anlamalıyız?

Akollü içkiler, hangi içki türünde olursa olsun, meyve ve tahılların fermentasyonu yani mayalandırılması neticesinde elde edilirler. İçkilerin tamamı alkol değildir. İçerisinde su ve başka maddeler de bulunur. İçkilerde vücuda asıl zararlı olan, sarhoşluk yapan madde, "etil alkol" dediğimiz kimyevî maddedir. Etil alkol farklı içkilerde değişik oranlarda bulunur. Alkollü içkilerde mineraller, protein, vitamin ve yağlar gibi vücuda fayda verecek maddeler bulunmaz. Bu bakımdan alkollü içkiler, bir gıda olarak kabul edilmez, hiçbir besleyici değeri yoktur. Ne miktar kullanılırsa kullanılsın, alkollü içkiler bir gıda veya ilaç değildir.
Bira, içerisinde %57 nisbetinde etil alkol bulunan, alkollü bir içkidir. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, bir Hadisi Şeriflerinde; "Bir şeyin çok miktarda alınması insana sarhoşluk veriyorsa, onun azıda haramdır." diye buyurmuşlardır. Diğer bir hadislerinde ise: "Bütün sarhoşluk veren şeyler haramdır. Avuç dolusu sarhoşluk verenin katresi de, (yani damlası da) haramdır." diye buyurmuşlardır. Bu hadislerden anladığımıza göre, içerisinde az miktarda dahi etil alkol bulunan her madde dinen haramdır. Çünkü ilmen bellidir ki, içkinin azı çoğa alıştırmaktadır.
Belirtilenlere göre, dinen ve ilmen alkollü içki olan bira, şu anda memleketimizde ki toplam alkollü içki imalâtının %85’inden fazlasını teşkil etmektedir. Yapılan araştırmalara göre, gençler arasında içki kullananların %85’inin bira içtikleri anlaşılmıştır. Alkoliklerin arasında yapılan çalışmaların neticelerine göre, alkoliklerin %85’i içkiye bira ile başladıklarını, sonra daha yüksek dereceli içkilere geçtiklerini belirtmişlerdir. Açıkça görüldüğü gibi, bira alkolizme giden merdivenin ilk ve tehlikeli basamaklarıdır.
Alkollü içkilerin zararları nelerdir?

Alkollü içkilerin zararlarını iki ana gruba ayırmak mümkündür;
A. İçkiyi kullanan şahısta içkinin o anda sebep olduğu zararlar. Daha açık bir ifade ile, sarhoşluğun sebep olduğu zararlar.
B. Uzun süre içki kullananlarda içkinin yol açtığı zararlar. İçkinin kısa müddet içerisindeki zararları, daha çok etil alkolün merkezi sinir sistemine, bilhassa beyin üzerine olan tesirlerinden ileri gelir. Sarhoş insanları hepimiz görmüşüzdür. Genellikle yalpa yaparak yürürler, dengelerini zor sağlarlar. Kararlarında hatalıdırlar. Hesap yaptırsanız yanlış yaparlar. Konuşması, görmesi, işitmesi bozulmuştur. Boğuk ve anlaşılmaz şekilde ve çok konuşurlar. İnsanın bir özelliği olan utanma hissi azalmıştır olduğundan utanılacak hareketlerde bulunurlar.
İçkinin kısa müddet içerisindeki en ağır zararı, şahsın zehirlenmesine sebep olabilmesidir. Farkında olmaz ve belli miktarın üzerinde içki alırsa şahıs zehirlenir, kalbi durur veya solunum felcinden ölür. Bunun tipik örneği yılbaşı geceleridir. Bilhassa çok alkol tüketilen yılbaşı gecelerinde direkt etil alkol zehirlenmesinden ölmüş insanları duyarız.

Sarhoşluk halinin belli suçların işlenmesinde rolü var mıdır?
Bugün memleketimizde de, bütün dünyada da trafik kazalarının en önemli sebebi sarhoşluktur. Hatta sarhoşluk, benzer sebeplerle, iş kazalarına, tren ve uçak kazalarına da yol açmaktadır. Bıçaklamalarda, ateşli silahlarla yaralamalar da, bunlardan başka akla gelebilecek her türlü yaralanma hadiselerinde, yüksekten düşmelerde, yangınlarda, hatta suda boğulmalarda sarhoşluk belli nisbetlerde ana faktördür. İntiharlarda ve cinayetlerde sarhoşluğun tesiri araştırılmış, cinayetlerde katillerin %50’den fazlasının sarhoş olduğu, intiharlarda da intihar edenlerin yarısına yakınının alkollü olduğu anlaşılmıştır.
1996 yılında Türkiye’de 29.552 boşanma vak’ası olmuştur. Herbir boşanma vak’asında, karı ve koca iki kişi boşanmış olacağına göre, netice de bir yılda 59.104 kişi boşanmıştır. Yani her yıl ortalama, bir Çankırı vilayetimizin nüfusundan daha fazla vatandaşımız boşanmaktadır. Boşanmaların en önemli sebeplerinden biriside maalesef sarhoşluktur. Bütün bunlar göstermektedir ki, Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimizin buyurdukları gibi, "içki bütün kötülüklerin anasıdır."

İçkiyi uzun müddet yani senelerce kullananlarda ne gibi hastalıklar görülür?
İçki uzun süre kullananlarda, pek çok zararlara, hastalıklara yol açabilmektedir. Sadece en çok bilinen hastalıklardan kısaca bahs edelim:
a. Alkol İlk defa direkt temas ettiği organlara zarar verir. Meselâ, ağız içinde kanser, gırtlak kanseri, yemek borusu kanserlerine sebep olur. Midede gastrit, ülser hatta mide delinmesine kadar giden kötü neticelere yol açar.
b. Pankreas bezi iltihabına yol açar. Birçok faktörün birleşmesi ile beslenme bozukluğu yapar.Vitamin eksikliğine sebep olur. Bunun neticesinde de, pellegra, skorbüt, beriberi gibi hastalıklar ortaya çıkar. Gene alkoliklerde, sinirlerde iltihaplanma (alkolik polinevrit) çok görülür.
c. Alkollü içkilerin karaciğer üzerine zararları çoktur. Karaciğer de önce yağlanmaya yol açar, bu sarılığa döner, sonra siroz ve ardından da karaciğer kanseri gelişip ölümle sonuçlanır.
Siroz bir memleketteki içki tüketiminin açık bir neticesidir. Yani bir memlekette içki tüketimi artarsa, o memlekette siroz vak’aları ve sirozdan ölümler artar. Meselâ, dünyada kendi nüfusuna göre en fazla içki tüketen memleket Fransa’dır ve gene dünyada kendi nüfusuna göre sirozdan ölüm, en çok Fransa’da görülür.
d. Beyin hücrelerine içkinin zararı çoktur. Her kadeh içki beyinde 2000 kadar sinir hücresinin ölümüne sebep olur. Bu zamanla büyük yekûn tutar ve ağır, telâfi edilemeyen beyin dokusu kaybına yol açar. Bu netice kendisini çeşitli şekillerde hissettirir. Meselâ, hafıza kaybı, muhakeme güçlüğü, beyinle alakalı faaliyetlerde bozukluk, hatta akıl hastanelerine düşmek kadar kötü neticelere sebep olur.
e. İçki kalb kası bozukluğuna yol açar. Kalbin normale göre bir misli kadar büyümesine sebep olur. Şahsın ölümü ile neticelenebilir. Ayrıca, gene içki kullanmak, şahsın tansiyonunun artmasına, kalbin intizamsız çalışmasına, beyin damarlarındaki tıkanmalardan dolayı felçlere, hatta ânî ölümlere bile yol açabilmektedir.
f. Uzun yıllar içki kullananlar da birtakım ruhî (psikiyatrik) problemler de ortaya çıkar. Şahsiyet bozuklukları görülür. Şahıs birtakım hayaller gördüğünü iddia eder. Şüpheci, aşırı kıskanç bir insan halini alır. Hanımını olmadık şekilde itham eder. Sık sık psikiyatri kliniklerine giderler. Alkolikleri bekleyen bir diğer umumi tehlikede bunamadır.

İçki kullananların kendi çocuklarında da zararları görülür mü?
İçki sadece şahsın kendisine değil, çocuklarınada zarar verir. En başta alkol, hem anne, hem de baba da, hormonal bozukluklara, yani vücuttaki bazı kimyasal dengelerin bozulmasına sebep olacağı için, normal kişilere göre, çocukları olma imkânı düşüktür. Baba içki kullanan bir kimse ise, geri zekâlı, sakat çocuğu olma ihtimali, normal kişilere göre oldukça yüksektir. Meseleyi anne yönünden ele alacak olursak durum daha da vahim olmaktadır. Şayet anne hamile iken içki kullanırsa, kullandığı içki doğmamış bebeğinede geçer, bebek üzerinde ağır zararlara yol açar. Böyle annelerin, zekâca geri, organ kusurları olan bebekleri dünyaya gelebilir. Buna tıpta "fötal alkol sendromu" yani "cenine ait alkol tablosu" adı verilir. Bugün bilhassa çok alkol tüketen batı toplumlarında, yer yer, bazı coğrafi bölgelerde, her 1000 canlı doğumdan ikisinde bu tablo meydana gelmektedir.

İslâmiyet’in alkollü içkilerle ilgili tavrı nedir?
Yüce dinimizin alkollü içkileri kesinlikle yasakladığı herkesçe bilinen ı açık bir hakikattir. Bu mevzuda en son nazil olan ayetler, Maide Sûresi’nin 90 ve 91. âyetleridir. Bu âyetlerde meâlen şöyle buyurulmaktadır; "Ey iman edenler, içki, kumar, tapmaya mahsus dikili taşlar, fal okları ancak şeytan işi pisliklerdir. Bunlardan sakının ki felaha eresiniz." "Şeytan şüphesiz, içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?
Ayrıca içki hakkında Peygamber (s.a.s.) Efendimizin birçok hadisleri vardır. En çok kabul gören hadis kitablarında bulunan bu Hadisi Şeriflerden birkaç örnek verelim: "Şu muhakkak ki hamr (içki) deva değildir, bil’akis hastalık vericidir." (Ebû Davud, Tirmizi, Müslim).
"Rabbim ümmetime haram kıldığı şeylerden (ümmetimin) şifasını vermez." (rac’ul Usûl, cilt 3, sahife: 142).
"Her sarhoşluk veren şey içkidir ve sarhoşluk veren herşey haramdır." (Buhari ve Müslim).
Dikkat edilirse, hadislerde Resûlüllah (s.a.s.) tarafından içki, "sarhoşluk veren herşey" diye ta’rif edilmiştir. Netice olarak, ismi ne olursa olsun, bir madde, kullanan şahısta sarhoşluğa yol açıyorsa, o madde dinen haram hükmünü alıyor demektir.

Alkolik şahıslar içkiyi terk edebilir mi? Tevbeleri kabul olur mu?
Niçin olmasın? Birçok alkol müptelaları içkiyi terk etmişler, eski hayatlarının aksine, son derece mazbut, sakin bir hayata dönüş yapmışlardır. Yalnız kesin şart, şahsın içkiyi bırakmak için kesin bırakma azminin olması lazımdır. Rahmeti, merhameti sonsuz olan C. Hak’kın tevbe kapısı kıyamete kadar açıktır. Tevbe edenlerin ve tevbesini bozmayanların, günahlarının affedileceği bir çok âyetlerde ve hadislerde müjdelenmiştir.

İslâmiyetin içki yasağı nasıl tahlil edilebilir?
Bilineceği gibi dinimizce alkollü içkiler yasaklanırken, içkinin insan bedenine yapabileceği zararları gösterecek aletler, cihazlar o asırda yoktu. Yani mikroskop yoktu, laboratuvar imkânları yoktu. Ancak insanı harika ve antika bir saat gibi yaratan C. Hak, ezelî olan ilmi ile, alkolün insan bedenine yapabileceği zararları tayin etmiş ve alkollü içkileri kesinlikle haram etmiştir. Gelişen teknik imkânlar, yapılan araştırmalar, İslâmiyet’in bu hükmünü yalanlamamış, bilakis doğrulamıştır. Şimdiye kadar hiçbir tıb kitabında, içki kullanmayan şahıslarda, içki kullanmamaktan ileri gelen, herhangi bir mineral veya vitamin eksikliği veya içki kullanmamaktan ileri gelen herhangi bir hastalık ismi verilmemiştir. Ancak bu mevzu ile alakalı bütün tıbbî kitablarda, alkollü içkileri kullanmaktan ileri gelen bir çok hastalık ismi verilmektedir.
Netice olarak şunu söyleyebiliriz: İslâmiyet, neyi emretmiş ise, o insanın gene kendi faidesi içindir, dinimiz biz insanlar için neyi de men etmiş ise, o insanların gene kendi zararınadır.

İçki satışlarının memleket ekonomisine bir faydası yok mudur?
İçki astarı yüzünden pahalı dediğimiz bir nesnedir, alkollü içkiler sebep oldukları problemlerle getirdiklerinden fazlasını götürmektedirler.
İçkinin zararları, içkinin iş verimliliğini düşürmesi, içkinin sebep olduğu j hastalıkların tedavi masrafları, sarhoşluktan ileri gelen her türlü kaza | lar, yangınlar vs. gibi benzeri zararların maliyeti olarak hesaplanmaktadır. Bu zarar sadece 1990 yılı için, Amerika Birleşik Devletleri için 98 milyar dolar, İngiltere için 2 milyar pound olarak hesaplanmıştır.
Memleketimizde sadece bir yıllık trafik kazalarının maliyetinin 45.8 trilyon olduğunu ve bu kazaların en önemli sebeblerinden birisinin sarhoşluk olduğunu düşünürsek, içkinin bir memleket için, kâr mı, yoksa zarar mı olduğu daha iyi anlaşılır.

İçki içmeyi asrın icabı gibi görenlere ne diyebiliriz.

İçki yasağına asrımızda geçmiş asırlara göre daha çok ihtiyaç vardır. Çünki asrımızda, geçmiş asırlarda olmayan birçok teknik âletler icad edilmiş, otomobil, tren, uçak gibi hızlı giden vasıtalar ortaya çıkmıştır. Bütün araştırmaların ortak neticesi şudur ki, şahıs isterse bir bardak, isterse daha fazla içki kullansın, yani ne miktar içki kullanırsa kullansın, şahıs içkiyi içtikten sonra hangi teknik âleti kullanırsa kullansın, içkiyi kullanmadan önceki haline göre, o cihazı, o vasıtayı daha bozuk olarak kullanmaktadır. Ufak bir teknik hatanın, saatte 100120 km. süratle giden bir otomobil ve saatte 600700 km. süratle giden bir uçak için ne kadar tehlikeli olduğu açıktır. Onun için, açık söylemek icab ederse, İslâmın kesin içki yasağına, teknolojinin son derce geliştiği bu asırda daha çok ihtiyaç vardır. Bu konudaki bir diğer fevkaladelikte, Peygamber (s.a.s.) Efendimizin, alkollü içkileri o zamanın inatçı ve müteassıp kavimlerinden kaldırmasındaki harikulade muvaffakiyetidir. Bu hakikati destekleyen yabancılardan bir misâl vermek istiyorum: A.B.D.’de, 1919 yılında alkollü içkilerin imal edilmesi ve kullanılması devlet tarafından yasaklanmıştı. Bu yasaklamanın muhakkak ki faidesi olmuştu. O yıllarda A.B.D.’de sirozdan ölüm nisbeti yarı yarıya düşmüştü. Ancak bu yasaklama kesin çare olamadı. Bu sefer gizli imalathanelerde kaçak olarak içki imal edilmeye başlandı. Kaçakçılar türedi. Zaman zaman böyle gizli imalathaneler basılıp içki fıçıları imha edildi. Neticede 1933 yılında içki imalatı ve kullanılması tekrar serbest bırakıldı. Bu konudaki kanaatini, çoktan ölmüş bir Amerikalı hıfzısıhha yani halk sağlığı hocası olan Ord. Prof. Dr. Juilius Hirsh kendi ders kitabında şöylece belirtiyor: "Hz. Muhammed (s.a.s.) içkiyi men etmiş ve asırlarca büyük insan kitlelerini içkinin zararlarından koruyabilmiştir. Bu netice 20. asırda, münevver amerika’da her nev’i propagandaya ve fennî terakkiye rağmen elde edilememiştir." diyerek bu konuda âciz kaldıklarını açıkça ifade etmiştir. Fazilet odur ki, düşmanlar dahi onu tasdik etsinler. İşte bu yabancı profesör bu fazilet örneğini göstermiştir.


***

GOVERNMENT WARNING: (1) ACCORDING TO THE SURGEON GENERAL. WOMEN SHOULD NOT DRINK ALCOHOLIC BEVERAGES DURING PREGNANCY BECAUSE OF THE RİSK OF BIRTH DEFECTS. (2) CONSUMPTION OF ALCOHOLIC BEVERAGES IMPAIRS YOUR ABILITY TO DRIVE A CAR OR OPERATE MACHINERY AND MAY CAUSE HEALTH PROBLEMS.

Amerika Birleşik Devletleri’nde 1989 yılından beri içki şişelerine yapıştırılması mecburi olan etiket görülüyor. Etikette, doğmamış bebeğe zararlarından dolayı bayanların bilhassa hamilelikte, kesinlikle içki içmemeleri gerektiği ifade ediliyor. Ayrıca alkollü içkinin, otomobil sürme maharetini, herhangi bir cihazı kullanma kabiliyetini bozduğu ve hastalıklara yol açabileceği belirtiliyor.
Ne diyelim. Darısı memleketimizin başına...