Makale

Yeni Dünya Düzeni ZULME KUCAK AÇMAK MI?

Hasan Demir

Yeni Dünya Düzeni
ZULME KUCAK AÇMAK MI?

SUÇÜSTÜ

"Irak’ın Kuveyt’e saldırmasına gösterdiğiniz tepkiyi Ermenistan’ın Nahcıvan’a saldırmasında neden göstermiyorsunuz?" sorusuna çok sinirlenen İtalyan Dışişleri Bakanı Giovanni de Michelis, "Körfez Savaşı olayında bir ülkenin başka bir ülkeye saldırısı söz konusuydu. Oysa burada sözko-nusu olan iç savaştır." cevabını verebilmiştir.
Gerçek öyle midir? Yani Nahcivan Ermenistan’ın bir vilayetidir de, isyan falan mı etmiştir? İşte 16 Mart 1921 tarihli Moskova Anlaşması’nın 5. maddesi:
"Türkiye Hükümeti ile Ermenistan ve Azerbaycan Sovyet Hükümetleri, işbu anlaşmanın 111 sayılı ekinde belirtilen sınırlar içinde olmak üzere, Nahcivan bölgesinin Azerbaycan’ın koruyuculuğunda özerk bir bölge oluşturması hususunda anlaşmışlardır."
Aynı ifadeler 3. maddede de vardır.
Evet, bütün Batı Avrupa, Amerika ve Rus asıllı devletlerin dışişleri bakanları, hükümetleri, sanki Azerbaycan’ın Rus’a, Nahcivan’ın Ermenistan’a, Bosna-Hersek’in tamamının Sırplara ait olmasını, bu coğrafyadan ezan sesinin kesilmesini, Türk-lslâm kültürünün silinmesini istiyorlar. Tek fark, İtalyan dışişleri bakanı bunu ağzı ile ifade ederken, diğerlerinin karnından konuşmasıdır.
Gelin görün ki, Müslüman Türkün kökü, adı geçen topraklara öylesine işlemiştir ki, söküp atabilmek mümkün olmamakta, dal kırılmakta, dal kırılıp yaprak koparılarak intikam alın-maktadır.

TAM 57 İSYAN
Nahcıvan’dan Azerbaycan’a uzanıyoruz.
Azerî halkı, hürriyeti hava gibi vazgeçilmez bilmiş, ona kavuşabilmek için çileli, gözyaşartıcı mücadeleler vermiştir. Hem Çarlık Rusyası’na, hem Sovyet yönetimine toplam 57 defa isyan etmiştir. Son isyan 1990 yılındadır. Gorbaçov’un tankları Ba-kü^e girmiş 160 kadar Azerî gencini şehit etmiştir.
Yıllarca petrol kaynakları sömürül-müş, yetişmiş insan gücü Stalin tarafından Rusya’nın başka bölgelerine sürülmüş, Azerbaycan’dan daha çok asker alınarak, cephelerde ön saflara dizilip ölüme gönderilmiştir.
Bütün bu fedakarlığına karşı Azerbaycan’ın Moskova’dan gördüğü vefa, asimilasyona biraz daha hız verilmesi olmuştur?

ERMENİSTAN’IN HESABİ
Başta Devlet Başkanları Ter Pet-rosyan olmak üzere Ermenistan’ın bütün üst yönetimi bir terör örgütü olan Asala mensubudur. Dünya Kiliseler Birliği, ABD’deki Ermeni lobisi, PKK, Yunanistan, Siyonist teşkilatlar ve çeşitli ülkelerden para, lejyoner ve kurmay desteği sağlamaktadırlar.
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kumcusu Mehmet Emin Resulzade’nin torunu Azerbaycan Tanıtma Demeği yöneticisi Kerim Unsal, bakın ne diyor:
"Karabağ İsviçre ayarında coğrafi özelliklere sahip bir yer. Ermeniler ilk adımda oraları İsviçre gibi bir turizm merkezi haline getirmek istiyorlar. Hemen arkasından dünya finans ka-pitalini oraya çekmek amacındalar. Böylece bir çeşit Beyrut yaratılmış olacak. Batı sermayesinin sıçrama tahtası yaratılmış olacak."
Evet, Ermenistan, arkasında yukarıda saydığımız destekler, önünde bu ve Ağrı Dağı’na Ermeni bayrağını dikme hedefi ile, Karabağ’a saldırıyor.

GÖZLER ÖNÜNDE GÖZLER OYULDU
Bölgedeki Rus Tümeninin de desteğini alan Ermeniler, tanklar, toplar ve helikopterlerle ansızın Karabağ’ daki Türk köylerine çullandılar. Ellerinde kırma av tüfekleri ve bıçaktan başka bir silahı olmayan Azeriler adeta bir destan yazdı.
Ve emperyalistler bir defa daha suçüstü yakalandı.
Kadınların göğüsleri süngülerle parçalanır, öldürülen gençlerin yüzlerine ustura ile haç resimleri çizilirken Avrupalı gazeteciler Azerî öldürmeye giden Ermeni militanların sevgilileri-nin resmini çekerek, "Dinsin bu gözyaşı diye manşet atabildi.
Bilgi akışının ışık hızını geçtiği 20. yüzyılın son günlerinde Azerî bebeklerin gözleri oyuldu da, aylarca ne Berleşmiş Milletler’den, ne herhangi bir Batı ülkesinden çıt çıkmadı. Görmediler! Duymadılar!
Lütfen abarttığımız sanılmasın. Ka-rabağ’da Ermenilerin vahşeti karşısında arsızlığın bile ar damarı çatladı, iddiamazı kuvvetlendirmek için Ba-kü’de yayınlanan Azerbaycan’ın Sesi Gazetesi’nin 28 Nisan tarihli nüshasından bir bölümü dikkatinize sunuyoruz.
"Şu anda, Erivan’da pekçok yerli ve yabancı Ermeni rejisör ellerinde kameraları soykırım resmetmektedirler. Çekilen filimlerde katledilen Azeriler, Ermeni gibi gösterilmekte ve dünya aldatılmak istenmektedir. Sırf şahsi çıkarları için insanları katlettiren Avrupa basınına lanetler olsun. Bunlar insan olamaz."
Öte yandan Ermeni’lerin Hocalı’da esir aldıkları genç kızları Fransız ve Alman yapımcılar için pomo film yapmaya zorladıkları da aynı gazete tarafından dile getirildi.
BOSNA-HERSEK TE OLANLAR
Bosna-Hersek’te yüzde 45’i müslü-man olan 2 milyon 500 bin insan yaşıyor. Yapılan referandum neticesi halkın büyük çoğunluğu "Bağımsızlığa evefdedi demesine ama, bu ırkçı Sırpların işine gelmedi.
Bosna-Hersek Başbakan Yardımcısı Muhammed Çengiç’in anlattıklarına kulak verirsek, bu saldırıların ve gözyummalann sebebi ve müsebbibini daha iyi anlarız:
"Bizim bugün çektiğimiz sıkıntıların altında dinimize sahip çıkmak yatıyor.. Eğer dinimizden vazgeçmiş olsaydık bu zulümlerle karşılaşmazdık.
Bizim, öz kimliğimizi, öz kültürümüzü koruduğumuzu gören Sırplar, en kaba ve vahşi yöntemlere başvurmuşlardır.
...120 seneden daha uzun zamandan beri büyük sıkıntılar yaşıyoruz. 1. Dünya Savaşından sonra çok büyük zulümlere uğradık. Biz orada yaşayan Hristiyanlarla hiç bir zaman aynı hakka sahip olmadık. Yapılan toprak reformuyla ecdadımızdan kalan topraklar elimizden alındı. Krallık döneminde yapılan toprak reformu, sadece Bosna-Hersek’te müslümanlar üzerinde uygulandı. 100 hektardan daha fazla toprağı olan kimseler bir gecede 1 m2 siz hale geldi...."
Savaş, önce Sırbistan sınırında başladı. Belinda ve Zivornik şehrine girdiler. Kimi yakaladılarsa öldürdüler. Oradan kaçanlar Tuzla’ya sığındı. Ölüler kamyonlarla taşındı. Üçüncü saldırı Foça’ya yapıldı. Müslümanlar koyun keser gibi bıçakla kesildiler. Kadınlar ve kızlar önce kirletildi, sonra da, "Müslüman doğurmasın" diye katledildi. 2. Dûnya Savaşına bile dayanabilen Osmanlı camileri yerle bir oldu.


VE AFGANİSTAN
Bütün dünyanın tir tir titrediği Kızılordu, Afganistan’ın her dere ve vadisinde Afgan mücahitleri tarafından perişan edilir. Nihayet 15 Şubat 1989’da Kızılordu bütün dünyaya rezil olarak Afganistan’ı terkeder.
15 Şubat 1992’den itibaren Rus yardımları tamamen kesilir. Artık Kabil’deki Kukla rejim iyice köşeye sıkışmıştır. 18 Nisan 1992’de kukla Başkan Necip BM’nin barış planı gereği başkanlıktan çekilir. Hükümet güçleri moral çöküntüye uğrar.
Ve mücahitler başları dik memleketlerinin başkentine geri dönerler. İlk günlerde mücahit liderler arasında iktidarı devralmak konusunda bazı anlaşmazlıklar olmasına rağmen olay tatlıya bağlanır. Sıbgatullah Mü-ceddidî başkanlığında 51 kişilik geçici konsey yönetimi devralır.

SON SÖZ
Bazıları "Yeni bir dünya düzenimden bahsediyor. Gerçekten yeni bir düzene ihtiyaç var. Ama bu düzen Hakk’tan kaçan, zulme kucak açan bir düzen olmamalı.
Bir batılı rehine için ayağa kalkan dünya, zulme uğrayan yüzbinler için en azından şöyle bir yerinden kımıl-damalı. Bu coğrafyada ve tarihin bu dönüm noktasında Türkiye’ye çok önemli görevler ve sorumluluklar düşüyor. Nitekim, mazlumların sesini Ankara’nın gayreti olmasaydı bugün kimse duymayacaktı.
Batı, Türkiye’yi dikkatle, Türkiye’nin dışındaki Türk ve Müslümanlar ise aşk ve hasretle izliyor.
Sırtımızda ağır bir yükle tehlikeli yollardan geçiyoruz.