Makale

Misyonerliğin Dünü Bugünü

Misyonerliğin Dünü-Bugünü

ŞÜKRÜ OZBUGDAY
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi

Halen yeryüzünde yaşayan diplerden bazısı, kendi müntesiplerinin sayısını artırmak amacıyla diğer dinleri benimsemiş toplumlara yönelik dini propaganda gayreti içerisinde bulunmaktadır. Bu tür faaliyetlere, genel ifadesiyle, "misyonerlik" adı verilmektedir.
Misyonerlik faaliyeti içerisinde bulunan ve bu yolda özel elemanlar, yani misyonerler yetiştiren ve organizasyonlar oluşturan dinlerin başında Hristiyanlık gelmektedir.
Hristiyanlığın, Aziz Pavlos’tan beri mensuplarında dinlerini yayma ve tanıtma bakımından büyük bir gayretin bulunduğu görülmektedir. Bu duruma tarih şahitlik etmektedir, günümüzde ise misyoner faaliyetleri bunun bir başka örneğini oluşturmaktadır.
Misyonerliğin amacı, yeryüzünde kuvvetli bir Hristiyan topluluğu kurmak, bunu sağlayıncaya kadar da Hristiyanlığa sempati duyan bir kitlenin oluşmasına zemin hazırlamaktır. Bunu gerçekleştirebilmek için misyonerler, gittikleri her yerde bağlı bulundukları mezhebin kilisesini kurarak halkı bu kiliselere toplamaya çalışırlar.
Misyonerlik teşkilatı bu gayesine ulaşabilmek için dünyanın çeşitli ülkelerinde enstitüler kurmuştur. Bunlardan Almanya, Belçika, Fransa ve Hollanda’dakiler ilk akla gelenlerdir. Misyonerler, tarihin her döneminde gayelerine ulaşabilmek için her çareye başvurmuşlardır. Böylece de Asya ve Afrika ülkelerini uzun yıllar boyunca istismar eden, sömüren emperyalist devletlere yardım ederek, onlara müsait zemin hazırlamışlardır.
Misyoner teşkilatları İslâm ülkelerindeki emellerine ulaşabilmek için başlangıçta onları dinlerinden soğutarak aralarına birtakım anlaşmazlıklar sokmakla işe girişmişlerdir. Zamanla çeşitli zorbalık metodları da uygulamalarına rağmen müsbet bir netice alamamışlardır. Haçlı Seferlerinin hüsranla sonuçlanması da bunu göstermektedir. Zor kullanmanın, zulüm ve tahakkümün istenilen neticeyi vermemesi üzerine, misyoner teşkilatı bu sefer de suret-i Hak’tan görünerek, cazip birtakım yollarla din telkinine çalışmıştır.(l)
Nitekim XIX. yüzyılın ortalarından itibaren, propaganda yapılacak ülkede yerli misyonerler yetiştirmeye yönelmişler, 1960’lı yıllardan beri de barış, toplumsal ahenk, endüstriyel ilişkilerin insancıllaş-tırılması, renkli ırkların özgürleştirilmesi, kırsal alanların geliştirilmesi, sınıf farklarının giderilmesi ve dinlerarası diyalog gibi temaları işlemeye başlamışlardır.
Keşke, bu parlak ifadelerin, çarpıcı projelerin ardında, din propagandası değil de, samimiyet yatsaydı? Keşke Hristi-yanlık, Bosna-Hersek’te biçare Müslümanların birkaç çok acil ihtiyacını gidermek karşılığında o insanların vicdanını satın almaya çalışan misyonerlere engel olsaydı?
Rahip Samuel Zwemer’in; "Müslümanları vaftiz etmek için boş yere çabalayıp durmayalım. Başka yollar, başka çareler deneyelim. İslâm memleketlerinde girişeceğimiz faaliyetlerde de onlara önce Hristiyan adetlerini, Hristiyan bayramlarını, Hristiyan kültürünü, Hristiyan ahlakını aşılayalım." sözleri gerçeği en güzel şekilde yansıtmaktadır. Hristiyanlar, Osmanlı imparatorluğunun son asrında, özellikle Anadolu’da başta okul, hastane, matbaa olmak üzere, diplomatik, politik, ekonomik, ticari vb. unsurları araç olarak kullanmışlar, misyonerlik ruhunu da devamlı ön planda tutmuşlardır.
Günümüzde ise, gerek yurt içinde gerek yurtdışındaki vatandaşlarımıza, dini* propaganda amacıyla hazırlanıp basılmış kitap, dergi, broşür vb. malzemeyi meccanen dağıtmakta, ya adreslerine bizzat giderek, ya da mektuplar göndererek kendi dinlerine davet etmeye çalışmaktadırlar. Müslüman vatandaşlarımız, Hristiyanlık propagandasından fevkalade rahatsızdırlar. Misyonerlerin bu tür faaliyetleri ve kullandıkları metodları, insanlarımızın "din ve vicdan hürriyetlerine" indirilen birer darbedir.(2)
İslâm’ı benimseyen insanların, porsumuş bir- zihniyetin peşine takılması sözkonusu olamaz. Misyonerler bazı vatandaş ve soydaşlarımıza, din değiştirmek karşılığında mali destek sağlayacaklarını vaadetmektedirler. Bunun manası, vicdanları para ile satınalmaya çalışmak demektir.
Her alanda güçlü ve sağlam olan Müslümanların, Hristiyanlardan korkacak, çekinecek bir yanları yoktur. Savunmada kalmak anlamsızdır. Bunun için ilgili kuruluşlar, Hristiyan-lık misyoner faaliyetleri konusunda yayınlar yapmalı, radyo-televizyon programlarıyla Hristiyanlığın mahiyeti ve misyoner faaliyetlerinin içyüzü anlatılmalıdır. Her derecedeki öğretim kurumlarında, ders, seminer ve konferanslarla öğrenciler bu konuda aydınlatılmalı, din görevlileri her kademede halkı bu hususta devamlı ikaz ve irşadda bulunmalıdır. Yazılı basın ve yayın araçları olan kitap, dergi, gazete vb. mevkutelerle misyoner faaliyetleri dile getirilmelidir. Cep kitapları, broşürler, bültenler neşretmek suretiyle konunun önemi vatandaşlara izah edilmelidir. Bu tür faaliyetler kültür mozayiğimizin daha fazla tahribe uğrayıp dağılmaması için önem arzetmektedir.

(1) Yrd. Doç. Dr. Osman CİLACI, Hristiyanlık Propagandası ve Misyonerlik Faaliyetleri; D.I.B. Yayınları Ankara, 1992.S.9-10
(2) Mehmet Nuri YILMAZ, Hristiyan Misyonerliği, 15.3.1993 tarihli Tercüman Gazetesi.