Makale

Onlar Bizi Okuyorlar Ya Biz

Onlar bizi okuyarlar Ya biz?

Ankara Müftüsü Tayyar TAŞ ile röportaj yapma konusu "Gündem“de değildi. Fakat birden hatırıma geldi. Onlar dergimizi okurken, bir kısmı şahısları tek tek ziyaret ederek fikirlerini açıklayıp dergi, kitap, broşür verirken, dergimiz hakkında bizi er ne yapıyorduk, ne yapmalıydık?
Zira bazı görevlilerimizle yüz yüze geldiğimde de şahit olduğum gerçekler, biraz burukluk yaratmıştı bende...
Öyle ise bu hususta gayretli çalışmalar içinde olan Ankara Müftüsü Tayyar TAŞ ile bir görüşelim, bakalım neler söyleyecek:

■ Müftü Bey! Halkın çok yoğun olduğu Gençlik Parkı girişinde takdire şayan güzel bir "Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınevi" açmışsınız. Ne zaman açtınız burasını ve nereden aklınıza geldi böyle bir yerde yayınevi açmak?
□ Efendim, Ankara’nın bu kesimi, insan trafiğinin çok yoğun olduğu bir yerdir. Buralarda Diyanet işleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı yayınlarının teşhir edildiği bir yerin bulunmaması şahsen beni rahatsız ediyordu. İlgililerle gerekli temaslar yapılarak burası Müftülüğümüze tahsis edildi ve 1 Nisan 1995 tarihinde de açıldı.
Bu arada bize gerekli yardım ve kolaylığı gösteren ilgililere teşekkürü bir borç biliyorum.
Gençlik Parkı’nın girişinde olması da yayıncılığın takdimine uygun, müstesna bif mekandır.
Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok! İnsanımızın yayına verdiği önem ortada. Kiliseler kazançlarının %60’ını basın-yayına harcamaktadır. Zannediyorum ki kiliselerin bu yoğun baskısı olmasa, o insanlar çoktan müslüman olurdu.
5 / SAYI: 59
Allah’ın emirlerine davet, yasaklarından kaçındırmak vazifesini yüklenen bizlerin -özellikle kendim için söylüyorum- sorumluluğumuzun şuuru içinde olduğumuz kanaatinde değilim.
Başkanlığımızın eli, gözü, kalbi, vizyonu, vitrini durumundaki yayınlara olan muhabbetimiz de; zannediyorum, tarih önünde cevabını zor verebileceğimiz bir tutarsızlık içindedir. Çünkü memleketimiz insanının, yahutta dünya insanlarının olup olmamalarında, bizim sorumluluğumuz vardır. Öyleyse: "Biz bugün bu sorumluluğun neresindeyiz?" dersek, işte basit bir denklem olarak hadise ortadadır.
Bugün kadrolu olarak ortalama
80.000 görevlimiz var. Mesela her görevlimizin bilhassa Diyanet Aylık Dergisi’ne beşer abonesi olsa, tirajın 400.000’e yükselmesi işten bile değil. Eyvah ki, ihtiyaçlarımızı rakamlarla vasıflandırmak, bu camianın ne vakarına, ne gücüne, ne de hizmet anlayışına uygun değildir.
Ne okuyoruz, ne okutuyoruz! Ama işin konuşma faslına gelince, üstad olduğumuzu söylersek, fazla mı kırıcı oluruz acaba derken, Necip Fazıl KISAKÜREK’in bizleri şu tarifi ve vasıflandırması geldi hatırıma:
"Lafımın dostusunuz, çilemin yabancısı,
Yok mudur sizin köyde, çeken fikir sancısı?"
Ben de diyorum ki, fikri çilelere hamile olmayanlar, faturası çok ağır çilelere mahkum olurlar.
■ Yayınevinizde dergilerimizin veya diğer yayınlarımızın tanıtımını nasıl yapıyorsunuz?
□ Yayınevine giren herkese kendisinin istifade edebileceği, huzur içinde okuyabileceği Diyanet Aylık Dergisi’ni takdim ediyoruz. Alıp, beğeni ile okuyor vatandaşlarımız. Şayet okumasa da görse bile, biz bunu kâr kabul ediyoruz. Dış duvarda camekanlı panoda da teşhir ediyoruz.
İlçe Müftülerimizle ve görevlilerimizle yaptığımız toplantılarda, yayının tesir gücünü, kalıcılığını, Diyanet Dergilerimizin halka intikali ile, halkla bütünleşeceğimizi anlatıyoruz. Muvaffak olamadığımız yerlerde, nedenlerini araştırıyoruz.
Dergilerin, elimize ulaştığının ilk haftasının özellikle cuma günlerinde, bilhassa camilerimizde kısaca anons ettiriyor ve ayın dergisinin muhtevası ve okunmasının gereği anlatılıyor. 40-50 Dairenin yetkilisine, imkanlar nispetinde takdim olsun diye dergi göndermeye gayret ediyoruz.
Bazı dairelerde masa üzerinde, gazete ve diğer dergilerle birlikte bulundurulmasına çalışıyoruz. Bu illa Resmi Daire olmaz. Mesela terzi, berber vs. gibi işyerleri de olabiliyor.
■ Diyanet Aylık Dergi’nin bugünkü yapısı ve içeriği hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
□ Bugün özellikle Aylık Dergi için söylüyorum; hem fiziki, hem kimyevi muhtevasının daha güzele ermesini temerıni etmekle beraber, güzel ve doyurucu durumda olduğunu, siyasetsiz ve riyasız olarak memnuniyet müşahedemi takdim ediyorum.
Dergimiz ne kitaplar gibi muhteva bakımından hacimli, ne de gündelik gazeteler gibi günlük olmadığına göre, gazete ve kitap muhtevasının ortasında kendine özel bir içerik tutturulursa, son zamanlarda yakalamış olduğu aktiviteliğini muhafaza ederse, çok yerinde olur. Bunu tutturmak da okuyanla okunan arasında bir hasret ve heyecanı doğurur ki, dergimizin her geçen gün bu ak- tiviteye ve olgunluğa doğru gittiğini görüyor ve bundan da büyük haz duyuyorum.
Yukarıda da söyledim ama üzerine basarak tekrar söyleyeyim: "İlmi yazıların yanında mutlaka aktivite olmalı."
■ Başka bölgelerde de yayınevi açmayı düşünüyor musunuz?
□ Önümüzdeki zaman diliminde Hacı Bayram semtine de yayınevimizin bir şubesini açma çalışmalarımız var. Ama açmak mühim değil de bunu takdim etmektir önemli olan. Görevliler olarak bunun önemini önce bizim kavramamız lazım, sonra da halka arzetmek lazım.
Bunda da ölçümüz şu olmalıdır: Peygamberimiz (S.A.S.), halkın kendisine gelmesini beklememiş, bizatihi kendisi halka gidip anlatmıştır. Hizmet çok güzeldir de “ve fakat1’... "ve fakat" olunca hizmet yoktur. Yani hizmette, "ve fakat"ın yeri yoktur.
Müftü Bey’e bu şuur dolu güzel sözleri ve değerli görüşleri için teşekkür ediyorum. Kendilerine ek olarak ben de diyorum ki: "İlk gelenler, son gelenlere bir şey bırakmaz. Son gelenlere sadece "ah, vah" etmekten başka birşey kalmaz. Davranalım beyler, davranalım! El- ele, gönül gönüle vererek 500.000 tiraja doğru şahlanalım!.."