Makale

İSLAM ALEMİNDE TÜRKİYE MODELİ

Merhaba

İSLAM ALEMİNDE TÜRKİYE MODELİ

Harun ÖZDEMİRCİ
Dini Yayınlar Dairesi Başkanı

“Müslüman uluslar arasında, bugün dogmatik uykusundan uyanıp kişisel bilince erişmiş tek ulus Türklerdir.
Zihnî hürriyet hakkını talep eden yalnız Türkiye’dir.
İdeal olandan gerçeğe geçmiş olan sadece o’dur ve bu değişim kolay olmamıştır.
Türkiye çetin bir zihnî ve ahlakî mücadeleden geçmiş bir ülkedir. Onun için, hareketli ve durmadan genişleyen bir hayatın gittikçe artan karmaşıklıkları, yeni yeni görüş ortaya çıkaracak yeni durum ve şartların ortaya çıkışı kaçınılmazdır.
Bu görüşler, manevî genişleme denilen şeyin zevkine hiçbir zaman varmamış bir halka göre sadece bir akademik değeri olan ilkelerin yeniden yorumlanması ve açıklanmasını gerekli kılmaktadır. Şu vecize zannederim İngiliz mütefekkiri Hobbes’undur; Benzeri düşünce ve duyguları sıralamak sanırım hiçbir düşünce ve duyguya sahip olmamak demektir. Bugün bir çok müslüman ülkelerin durumu böyledir. Bu ülkeler mekanik olarak eski gelenek ve değerlerden sık sık söz ederken, Türkler yeni değerler yaratmışlardır. Türk milleti büyük tecrübeler geçirdikten sonra kendi iç benliklerini keşfedivermiştir. Onda hayat vardır. O kımıldamaya, genişlemeye ve büyümeye başlamıştır. Onda yeni yeni istekler, arzular doğmaktadır. O yeni bir güç kazanmış ve hayata yeni anlam ve yorumlar getirmektedir.”
Bu görüşler, ünlü mütefekkir, Dr. Muhammed İkbal’in 1928-29 yıllarında Hindistan’ın çeşitli üniversitelerinde verdiği İngilizce “The Reconstruction of Religious Thought in Islam” konulu konferanslarından derlenerek yayınlanan ve Dr. N. Ahmet Asrar tarafından da “İslâm’da Dini Düşüncenin Yeniden Doğuşu” adıyla Türkçe’mize kazandırılmış olan kitaptan alınmıştır. İkbal’in ülkemizin Cumhuriyete giden yolda attığı adımlarla ilgili tesbitlerinde ne kadar haklı olduğunu, İslâm alemi içerisinde Türkiye Cumhuriyetinin diğerlerinden farklı konuma sahip olması açıkça göstermektedir.
Ülkemizin, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün öncülüğünde başlattığı yenileşme hareketleri sonucunda İdarî yapısı ve fikrî hayatındaki gelişmeler, dinî hayatımızın daha canlı hale gelmesini sağlamış, dinî düşünce ve anlayışın gelişmesinin önündeki engelleri de büyük ölçüde kaldırmıştır. Türkiye’nin sahip olduğu Cumhuriyet ve Demokrasi kültürü hem ülkemiz hem de İslâm alemi açısından büyük bir fırsat olmuştur. Çünkü, yine İkbal’in değerlendirmesiyle toplumlar esas gücünü, teşkilat ve nizamdan çok toplum bireylerinin sahip oldukları güç ve yeteneklerinden alırlar. Fazlasıyla teşkilatlı olan bir toplumda, bireyler yok olma derecesine değin ezilmiş olurlar. Böyle bir toplumda bireyler, çevrelerindeki bütün sosyal düşüncelerden yararlanır, kültürülerini zenginleştirirler, ancak kendi gerçek ruhlarını, benliklerini kaybederler.
Günümüz yazarlarından biri haklı olarak demiştir ki, “Tarihin verdiği hüküm şudur: Eski ve etkinliğini yitirmiş görüşler, onları eskitip, yıpratmış olan uluslarda yeniden asla benimsenemezler.” Bu itibarla, bir ulusta çöküş ve yıkılış güçlerine karşı yegane etkin güç, güçlü kişilik ve benlik sahibi bireyler yetiştirmektir. Ancak böyle kişiler hayatın derinliğine dalıp özünü bulabilirler. Bunlar gözümüzün önüne öyle ölçü ve standartlar getirirler ki, bunların ışığında, çevremizin hiçbir zaman değişmez mahiyette olmadığını ve yeniden gözden geçirilip düzeltilmesi gerektiği gerçeğini anlamaya başlarız. Güçlü kişilik ve benlik sahibi kişilerin yetişmesini sağlayacak ortam ise ancak demokratik anlayışın hakim olduğu toplumlarda mümkün olabilir.
Bu bakımdan sahip olduğumuz değerlerin kıymetini bilmek ve uzlaşmacı anlayışı yerleştirerek problemlerimize çözüm aramak durumundayız. Ülkemizde bugün çektiğimiz sıkıntıların temelinde uzlaşma arayışlarımızdaki samimî davranış azlığı ve ürettiğimiz kavramların içerisini dolduramayışımız yatmaktadır. Bunun için elinizdeki bu sayımızda, en fazla anlam kargaşasını yaşadığımız, ‘Din-Devlet, Din-Siyaset İlişkisini’ irdelemeye çalıştık. Cumhuriyetimizin kurucusu ATATÜRK’ün, dîne bakışını okuyucularımıza aktarmak istedik. Umarım uzlaşma arayışlarımıza katkı sağlamış oluruz.
Gelecek sayımızda buluşmak üzere. Her şey gönlünüzce olsun.
Hoşça kalınız.