Makale

AİLEDE ÇOCUK EĞİTİMİ

AİLEDE ÇOCUK
EĞİTİMİ

Gülnur KOCAMAN

İnsanlık tarihinde eğitim kadar eski ikinci bir faaliyet biçimi gösterilemez. O, insanla ilgili temel bir dokudur. Onun içerisinde tabii unsurlarla beraber zihni ürünler de yer alır. Eğitim, toplumun sahip olduğu maşeri vicdanın çağdaş değerlerle gözden geçirilmesini ve şekillenmesini temin etmeye yarayan bütün düşünce ve çabaların bir organizasyon halidir.
Gerçekten de eğitim aracılığıyla toplum yapısı ve sahip olduğu değerler, ferdin dikkatine sistemli bir şekilde sunulur. Bununla ilgili olarak toplumun dünü, bugünü ve yarını en kristalleşmiş şekilleriyle eğitim programlarının temel motiflerini teşkil ederler. Bu motiflerde, ferdin ve toplumun sahip olduğu İlmî, kültürel, ekonomik ve tarihi değerleri işlenmiş bir şekilde yer alır. Kısaca eğitim, bir toplumun üzerine kurulduğu zemini teşkil eden çeşitli müesseselerin birbirlerine karşı tavırlarını şekillendiren ezelî ve zarurî bir müeyyidedir."
Başka bir ifadeyle eğitim, fert ve cemiyet için çok önemli olan ve çok geniş bir alanı içine alan eğitim, bir plan ve hedefe göre insanın yetiştirilmesi, ruh ve beden sağlığını koruyarak geliştirilmesi için yapılan bütün çalışmalardır.
Eğitim, ruhu ve karakteri şekillendirir. Bir milletin yaşayış ve düşünüşe ait bütün değerlerini tarihi seyri içerisinde nesillerden nesillere aktararak ve geliştirerek sürdürdüğü en büyük çalışmalar, eğitim çalışmalarıdır. Eğitim, nesiller arasındaki anlayış yakınlığını ve ahengini koruyarak, tarih boyunca millî şuurun devamını ve gelişmesini sağlamayı hedef alır. Fertlerin içinde yaşadığı cemiyete ahenkle intibak etmesini, cemiyetlerin de refah içerisinde bekasını sağlayan çalışmalara eğitim çalışmaları denir.
Eğitim, yaygın ve halk psikolojisindeki manasıyla, hayırlı evlât yetiştirme çabasıdır. Çocukların ve gençlerin kendilerine, ailelerine, çevrelerine, milletine ve devletine daha da ötesi insanlığa faydalı olacak şekilde yetiştirilmeleri eğitimin yaygın manasını teşkil eder.
Eğitim hakkında çok çeşitli tarifler ve görüşler vardır. Her ilmin kendi görüş seviyesi açısından eğitime bakması, bu çeşitliliği artıran bir sebeptir. Eğitim hakkında yapılan çok çeşitli tarifler ve görüşler, birbirini nakzetmek yerine birbirini tamamlamaktadır. Zira bu çeşitliliğin bir sebebi de insanın çok girift bir yapıya sahip olmasıdır. Dolayısıyla yapılan her tarif, insanın bir yönünü ele alıyor. Bu demektir ki, eğitim hakkındaki yapılan tarifler birleştirilip tek bir tarif getirilebilse, ortaya aynı zamanda güzel bir insan tarifi de çıkacaktır.2
Ailenin Eğitici Özelliğe Sahip Olması
Ailenin sahip olduğu birçok fonksiyon yanında en önemlilerinden birisi, belki de birincisi eğitici bir özelliğe sahip olmasıdır. Ailenin bu fonksiyonunu çocuk doğurma ve onun bakımı, beslenmesi ve korunmasıyla birlikte düşünmek gerekir. Aslında ailenin eğiticilik fonksiyonu onun yapısıyla ilgilidir. Eğer aile uyumlu, iç ve dış organizasyonu normal, toplumdaki çeşitli gelişmeler onun yapısını bozacak bir mahiyette değilse, çocuk için mükemmel bir eğitim yuvasıdır.
Dengesi bozulmamış, düzenli, ahenkli ve huzurlu bir aile ortamı çocukların bakımı ve yetiştirilmeleri için benzeri bulunmaz bir yuvadır. Böyle bir aile ortamında çocukların yetiştirilmesinde göz önünde tutulması gereken bazı özellikler bulunmaktadır. Bu özellikleri şöyle sıralayabiliriz:
a) 0-3 yaş devresi; hem çocuğun bakımı ve hem de eğitimi için en değerli bir devredir. İnsanın en hızlı geliştiği dönem bu- dur. Çocuk bu devrede yürümeye başlar, oyun oynar, düşünür, düşündüğünü ifade eder, çeşitli isteklerini bildirir, sosyal olmaya başlar. Onun için ailenin bu durumu dikkate alması gerekir.
b) Aile ocağı, sosyal değer ve alışkanlıkların kazanıldığı önemli bir yerdir. Burada, toplum kültürünün çeşitli unsur ve şekilleri işlenerek muhafaza edilir ve çeşitli usullerle çocuklara aşılanır. Genellikle topluluk değerleri, öğüt, telkin ve örnekler yoluyla çocuklara verilmeye çalışılır. Kültürün bu unsurları canlı örneklerle bezemiş bir halde bulunduğu için sosyalleştirmeye yarayacak motifleri de ihtiva eder. Kültürün bir içtenleştirilmesi olarak değerlendirilen sosyalleşme olayında, ailenin sahip olduğu inanç ve alışkanlıkların değer ve etkisi inkâr edilemez.
c) Aile hayatı, belli kurallar çerçevesinde yürütülen bir düzene sahiptir. Aile içerisinde yaşayan her fert, yüklenmiş olduğu çeşitli rol ve kapladığı statüler aracılığıyla bu düzenin bir unsuru durumundadır. Her ailede statü ve rollerin meydana getirdiği bir hiyerarşi, bir düzen olmalıdır. Zaten fertleri birbirine bağlayan çeşitli unsurlar belli bir düzen içerisinde cereyan etmezse aile birliği bozulur. Ailenin bütün fertleri, toplum tarafından verilen statü ve rollerin gereğine uygun davranmakla yükümlüdürler. Aile böyle bir düzene sahip olabilirse çocuklar için müspet bir örnek teşkil edebilir. Buradan topluma katılmak durumunda olan çocuk, toplumun çeşitli emir ve yasaklarını öğrenmeye başlar. Kural ve kanun Fikrini örnekler aracılığıyla öğrenir. Sonunda kendiliğinden bir toplumsal uyum seviyesine ulaşır.
d) Aile, aynı zamanda okul öncesi bir öğretim kurumudur. Ailenin önemli görevlerinden birisi de çocuğu okula hazırlamaktır. Bir çocuğun okula hazırlanması demek, bedenî, zihnî ve duygusal bakımdan belli bir olgunluğa erişmesi demektir. Genellikle aile eğitici, okul ise öğretici bir karaktere sahiptir. Öğretimde gösterilen başarı, bir dereceye kadar da ailenin eğitici etkisine bağlıdır. Okuldaki öğretim faaliyeti içerisinde yer alan karakter formasyonu ve vatandaşlık eğitimi, aile eğitiminin bir tamamlayıcısı veya devamı olarak değerlendirilebilir. Ayrıca okul, aileden gelen çeşitli yanlışlıkları da düzeltmekle yükümlüdür. Okula eğiticilik fonksiyonu bakımından çok fazla bir iş düşmemesi için, aile eğitiminin çocuğun gelişim kademelerine uygun bir uygulama içerisinde olması gerekir.
e) Çocuk birçok iyi ve kötü alışkanlığı ailede kazanır. Anne ve babalar, çocuğunu tertipli ve düzenli olabilmesi için onda düzen fikrinin uyanmasına yardımcı olmalıdır. Yeme, içme, giyim ve tuvalet alışkanlıklarının kazandırılmasında telkin ve teşvikler önemlidir. Sağlıklı bir bedenî ve zihnî gelişim için de çok yönlü beslenme gereklidir.
f) Aile büyükleri verdikleri karar ve gösterdikleri davranışlarında tutarlı ve birbiriyle uyumlu olmalıdırlar. Birinin verdiği kararı diğeri değiştirmemen, davranışlarında çelişkiye düşmemelidir. Çocukların sürekli olark onları izledikleri hatırdan çıkarılmamalıdır. Kötü örnek olmamaya azami dikkat gösterilmelidir.
g) Anne ve babalar, çocuğa karşı gösterdikleri sevginin dozunu çok iyi ayarlamalıdırlar. Aile büyükleri, çocuk tarafından istismar edilebileceğini düşünmelidirler. Bunun için çocuğun her istediği yapılmamalıdır. Bu konuda hiçbir zaman ölçü kaçırılmamalıdır. Duygu ile mantık arasında bir denge aranmalıdır. Çocuğun dengeli bir şahsiyet gelişimi için bu gereklidir.
h) Çocuğa bazı küçük işler yaptırılmalı ve onlara sorumluluk verilmelidir. Ailede çocukların da yapabileceği işler ve paylaşacakları sorumluluklar vardır. Anne ve babaya yardım aileye bazı küçük katkılar, çocukların duygu ve irade eğitimi için faydalıdır.
ı) Aile eğitiminde oyunun da önemli bir rolü vardır. Çünkü oyun, çocukların bedenî ve ruhî gelişimlerini sağlama yanında, kural ve düzen fikrinin gelişmesinde de etkili bir eğitim metodudur. Oyun içerisinde, tıpkı işte olduğu gibi, çeşitli eğitici motifler bulunmaktadır.
i) Okul öncesi çocuklarının duygusal bakımdan gelişmelerini etkileyen faktörlerden birisi de telkin, öğüt ve ikazlardır. Özellikle çocuklara belli davranışları yaptırmak için çeşitli telkinlerde bulunmak, onları ikaz etmek etkili bir metot olabilir. Bunlar normal ölçüler içerisinde yapılırsa faydalı olur. Büyükler tarafından anlatılan peri, hortlak ve dev masalları hangi ahlâkî temelden hareket ederse etsin, çocukların saf dünyalarının ölçülerine uymadığı için ürkütücüdür. Tabiat üstü güçler ve onların insanlarla ilişkisine dayanan masallar gerçekten korkutucudur. Korku insan hayatı için çok önemli bir psikolojik olaydır. Birçok anormal davranışın temelinde korku olayı yatmaktadır. Korku içerisinde büyüyen çocukların yetişkin hayatta çekingen, içine kapalı, kendine ve başkalarına güven duymayan tipler oldukları bilinmektedir’3’ Bunun için, çocuğun eğitimi ciddiye alınmalı, iyi bir insan ve samimi bir müslüman olarak yetişmesi için her türlü gayret ve fedakârlık gösterilmelidir. Çocuğun dünya ve ahiret mutluluğunu gözetmek, onu dünyaya getiren insanların önemle üzerinde durmaları gereken bir konudur. İslâmiyet bu hususta birinci derecede babayı sorumlu tutan "Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyun"4 mealindeki ayeti yorumlayan müfessirler, çocukların ve diğer aile fertlerinin gözetiminden ve terbiyesinden aile reisi olan babanın sorumlu olduğu konusunda ortak görüş belirtirler. Hz. Peygamber de: "Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz"’5’ mealindeki hadisinde aynı şekilde babanın büyük sorumluluğuna dikkat çeker. Anne de bu sorumluluğa ortaktır. Ailenin iç düzeniyle birlikte çocukların bakımı ve yetiştirilmesi, onun sorumluluk alanına girmektedir.
Çocuğun en mükemmel şekilde yetiştirilmesi, dinî inanç ve değerleri öğrenmesi ve yaşaması, ruh ve beden bakımından sağlıklı, bilgili ve faziletli olabilmesi için ana babanın bütün imkanlarını kullanarak gayret sarfetmeleri gerekir. Çocuğun hem dünya hem de ahiret mutluluğunu hedef alan böyle bir terbiye, Hz. Peygamber tarafından ana babanın çocuğuna bırakacağı "en güzel miras" olarak nitelendirilmiştir.’6’
Ahlâk kitaplarında çocukların çevreleriyle sağlıklı ilişkiler kurmaya hazırlayıcı tedbirlere geniş yer verilmiştir. Bunların başlıcaları, çocuğun sahip olduğu imkânlar sebebiyle başkalarına üstünlük taslamasını önlemek-, alçak gönüllü, arkadaşlarıyla hoş geçinen ve imkânlarını onlarla paylaşmasını bilen uyumlu bir insan olarak yetişmesini sağlamak; kıskanç, bencil, para ve mal düşkünü olmasını önlemektir.
Ayrıca çocuklar ana babaya, öğretmene ve büyüklere itaat, küçüklere karşı sevgi ve şefkatle davranmaya alıştırılmalı, kaba ve hoyrat davranışları düzeltilmelidir. Kur’an-ı Kerim’de belirtildiği üzere’71 çocuklara aile mahremiyeti konusu da öğretilmelidir. Ev içinde ve dışında çocuklara selâm verilmeli, güler yüzle hal ve hatırları sorulmalıdır.
Çocuğun iyi davranışları takdir edilerek ödüllendirilmen, hatalı davranışları konusunda yapıcı ve yönlendirici bir şekilde uyarılmalı-, insanlık gururunu incitecek eleştirilerden sakınmalıdır. Eğer yanlış davranışlarda ısrar ederse bunun doğuracağı zararlar kendisine anlatılmalıdır. Çocuğun yanlış tutumu engellenirken mutlaka doğrusu da gösterilmelidir. Hataların düzeltilmesinde kötü söz, azarlama, bağırıp çağırma, aleyhte kıyaslamalar yapma ve kıskandırma gibi yaklaşımlar faydadan çok zarar getirir. Çünkü bu hareketler çocuğu arsızlığa ve inat ederek aynı yanlış işi tekrarlamaya sevke- der.
Netice olarak; çocuğun sevgiye, iyi örneklere, açıklayıcı doğru bilgilere ihtiyacı vardır. Bunların yerli yerinde uygulanması ölçüsünde onun dini eğitim ve öğretimi de başarıya ulaşacaktır.’8’

1- Akyüz, Dr. Hüseyin, Eğicim Sosyolojisinin Temel Kavram ve Alanları Üzerine Bir Araştırma, 13, MEB Yay., isranbul, 1992.
2- Sezgin, Dr. Osman, Üçüncü Neslin Eğitimi, 5, TDV Yay., Ankara, 1991.
3- Akyüz, a.g.e., 238-245.
4- Tahrim, 6.
5- Buharı, Cum’a, 11; Müslim, İmare, 20.
6- Tirmizi, Birr, 33.
7- Nur, 58.
8- DİA, 8/356-358.