Makale

Prof. Dr. Alparslan ÖZYAZICI ile RÖPORTAJ

RÖPORTAJ:

"TOPLUMU ALKOLİZME GÖTÜREN YOLLAR TIKANMALIDIR."

Prof. Dr. Alparslan ÖZYAZICI ile ……
Ahmet ARSLAN

Alkollü içkiler birçok aile hayatını yıkıyor, kazalara ve ölümlere sebep oluyor. Bunca zararı olmasına rağmen, sizce insanları alkollü içki almaya sevk eden sebepler nelerdir?
— İnsanoğlu dünyaya niçin geldiğinin, görevinin ne olduğunun, nereye gideceğinin mahiyetini bilmediği müddetçe, muhakkak ki birtakım zararlı maddelere teşebbüs edecektir.
Meselenin anlaşılabilmesi için insan özelliğinin bilinmesi lâzım.
İnsanoğlu bu alemde birçok şeyden lezzet ve elem duyabilecek özellikte yaratılmıştır. İçinde bulunduğumuz modern hayat insana kazandırdıkları iyi şeylerin yanında, birtakım problemleri de beraberinde getirmiştir. Radyo ve Televizyon gibi haberleşme vasıtaları dünyayı adeta bir şehir, hatta bir köy haline getirmiştir. Dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen harp, yangın, zelzele, fırtına vs. gibi hadiseleri artık gününde ya da anında televizyondan seyredebiliyoruz. Muhakkak ki bu hadiseler insanın ruhuna, hissiyatına tesir ediyor, hüzün ve sıkıntı verebiliyor.
İnsanoğlu akıl gibi kıymetli bir nimetle donatılmış. Bu olaylar aklı sadece insanın bulunduğu mekanla alakalı olmaktan çıkarıyor, geçmiş ve gelecekle de alakalı hale getiriyor. Meselâ geçmişte vefat etmiş bir akrabasını düşününce elemi tazeleniyor, gelecekte ise ölüm büyük ve dehşetli bir hakikat olarak karşısına geçiyor. İnsanın akrabalarının vefat etmesi, istemese de insanın o elemini tazeliyor. İnsanoğlu içinde bulunduğu ve geçmişte olan hadiselerden rahatsız olduğu gibi, gelecekte olan hadiselerden de rahatsız oluyor. Ölünce ne olacağım? Nereye gideceğim? gibi.
İnançlı bir insan bütün bu sıkıntılara karşı inanç ve kaderle teselli buluyor. Biz ne çeşit belâ ve sıkıntılarla karşılaştırırsak karşılaşalım, kader bize aspirin gibi bir tesellicidir, sıkıntılarımıza bir merhemdir. İnancı zayıf olan insan kendisini meselelere karşı sıkacaktır, neden oldu, niçin oldu? Diye. İnanan insan için ölüm, daha güzel bir âleme geçiştir. İnanmayan insan ise ölümü yok olma, çürüme diye düşünür, bir de geçmişte olan olaylar ruhunu sıkar, daraltır. İşte inançsız insan bu meselelerini unutmak için kendini içkiye vuracaktır. İçki, hadiseleri unutma, gerçeklerden kaçma, sahte iye olma vasıtası olmaktadır. Neyi ve hangi rejimi getirirseniz getirin, insanların şu dünyadaki durumunu izah etmeyen bir şey, onu yine bu maddelere sevk edecektir. Ölüm meselesini halletmediğiniz takdirde, ölümü yok olma, çürüme diye bilen bir nesli alkol almaktan men edemezsiniz. İçkiyi yasaklasanız ona eş başka zararlı şeyler bulacaktır.
Televizyon ve sinema gibi yayın organlarının alkol kullanımındaki rolü nedir?
Sinema, tiyatro ve televizyon kötü bir reklam aracı oluyor insanlara. Seyreden kişi ister istemez filmdeki oyuncuya bir nevi meylediyor. Ona taraftar oluyor. Ekranda illâki bir içkinin reklamını yapmaya gerek yok. Eğer filmdeki başoyuncu oyun esnasında içki kullanıyorsa ve bunu da bir teselli aracı olarak gösteriyorsa, bu bir nevi reklam gibi oluyor. Gençlere ve büyüme çağındaki kişilere menfi tesir ediyor. Kişinin o artiste özenti duymasına sebebiyet veriyor.
Alkol kullanan anne ve babaların çocuklara etkisi nelerdir?
— İnsanoğlunun yaratılışına vasıta olan iki hücre var. Biri erkek yumurta hücresi, diğeri de dişi yumurta hücresi. Alkol kullanan babanın erkek yumurta hücreleri büyük zarar görür. Alkolik babada erkek yumurta hücreleri anormal yapılı, sayıca az ve bozuk oluyorlar? Böyle babaların çocuğunun olma ihtimali azdır. Bu babalar genellikle kısır oluyorlar. Çocuğu olsa bile çocuk zekâca geri oluyor, anormal ve sakat oluyor. Hamilelik döneminde alkol kullanan anneler çocuğa çok zarar veriyorlar. Anne karnındaki çocuk bir muhafaza altındadır. Oraya her madde geçemiyor. Bu muhafaza da eş dediğimiz organdır. Eş, anne karnından gelen her şeyi çocuğa geçirmiyor, mani oluyor. Anne hamile iken alkol kullanırsa eş dediğimiz organ buna mani olamıyor, yani bir nevi görevini yapamıyor. İçilen alkol anne karnında ne kadar var ise, henüz dünyaya gelmemiş çocuğun karnına da aynen geçiyor. Bu da yarım saat gibi kısa bir zamanda oluşuyor ve çocuklukta tahribatlara sebep oluyor.
Düşünün bir kere, gelişmiş insanların organlarını mahveden alkol daha yeni yeni meydana çıkan bebeklerin narin organlarını ne hale getirir. Bu tip annelerin genellikle çocukları zekâca geri oluyor. Kalpleri problemli oluyor. Fizikman gelişmemiş oluyorlar. Ben bunu çocuğa kurşun sıkmaya benzetiyorum. Ha çocuğu annenin karnında kurşunlamışsınız, ha da alkolle zehirlemişsiniz. Bugün Amerika’da yılda 250 bin sakat çocuk dünyaya geliyor. Bunun en büyük sebebi de gebelikte alkol alınmasıdır.
Bebeği emzirme döneminde içki kullanan annenin sütüne de alkol karışır. Çocuğunu emziren anne, sütle beraber alkolü de çocuğuna emzirmiş olur. Bu gibi çocuklar hastalıklara karşı mukavemetsiz ve büyüdüklerinde de alkolik olmaya daha fazla temayüllü olurlar.
Bugün Amerika ve Avrupa’da doğum öncesi alkol kullanma alışkanlığı büyük bir probem. Bunun için kampanyalar düzenleniyor. Gebelik esnasında alkolden kaçınılmasını istiyorlar.
Bizde de eskiye nazaran içki kullanımı yaygınlaşmış durumda. Fakat nisbeten köylerimizdeki kadınlarda alkol kullanımı hemen hemen hiç yok. Bu da neslin bir derece sağlıklı kalmasına vesiledir.
Alkolün insan vücudunda yaptığı tahribatlar nelerdir? Kısaca bilgi verir misiniz?
Alkolün vücutta yaptığı tahribatlar sayılamayacak kadar çoktur. Sindirim sisteminde tahribat yapar. Ağızda kanser yapar. Midede gastrit yapar, ülser yapar, hatta mide delinmesine sebep olur. Bağırsaklarda gıdaların emilmesini bozar. Beslenme bozukluğu yapar. Karaciğere zararı çok. Karaciğer denince akla alkol geliyor. En çok zarar verdiği organ karaciğerdir. Önce sarılık yapıyor, sonra yağlanma yapıyor ve siroz oluyor. Sonra karaciğer kanseri ve ölüm.
Alkol tüketimi ile Siroz’un çok yakın alakası vardır. Mesela dünyada en çok alkol tüketen memleketlerden birisi Fransa’dır ve en fazla Sirozdan ölüm de bu ülkededir.
Alkolün beyine de zararı büyüktür. Beyin hücreleri doğumdan sonra sayıca çoğalmaz. Doğumda ne ise o miktarda kalır. Ölen hücrelerin yerine de yenisi gelmez. Mesela adam bir kadeh içki içse, bu içki beyinde bir seferde 2000 kadar sinir hücresini öldürür. Beynin en büyük düşmanı alkol. Gerçi beyinde 10 milyar kadar sinir hücresi var ama, her kadehte böyle bir yekûn tutar. Adam genç yaşlarda içki içmeye başlamışsa bu orta yaşlarda kendisini beyinle alakalı problemlerle hissettirmeye başlar. Muhakeme güçlüğü, hafıza kaybı, zekâ gerilemesi gibi. İnsan bu yüzden akıl hastanesine bile düşebilir.
Solunum sisteminde ise, ağız ve yutak kanseri, gırtlak kanserine neden olur. Akciğer hastalıklarına sebebiyet verir. Akciğer veremine yol açar.
Dolaşım sisteminde yaptığı tahribatlar, kalp kası bozukluğu ve Beriberi hastalığına neden olur.
Alkol, deride de bir takım hastalıklara yol açar. Deride kırmızı lekeler oluşur. Yanaklarda ve burunda sivilceye benzeyen deri hastalığı meydana getirir. Alkol, vitamin eksiklerine neden olur. Alkol kullananlarda kanda şeker düşüklüğü meydana gelir. Kan yağlarında artma olur. Kanamalar daha sık görülür. Alkolün tahrip ettiği bir diğer sistem de adalelerdir. Adalelerde güçsüzlük ve şiddetli ağrılar meydana getirir.
Alkol sinir ve ruhi bozukluklara neden oluyor. Sinirlerde iltihap ve felçlere sebebiyet verir? daha ziyade ayaklarda, bazen de kol ve kafa sinirlerinde görülür. Ruhi bozuklukların en önemli sebebi alkoldür. Şiddetli kıskançlıkara yol açar. böyle insanlar, kadınlarının kendilerini aldattıkları kanaatine kapılırlar. Aynı fikri, kızı ve hemşiresi için de düşünürler. Kendilerine aile içerisinde kötü gözle bakıldığı, hatta öldürülmek istendiği fikrine kapılırlar.
Alkolün aile hayatına ne gibi zararları var?
Alkolün, insanın aile hayatına da büyük zararları oluyor. Alkol kullanan kişi evde kavgacı, saldırgan ve problemli insandır. Evde çocuğunu, hanımını döver, Boşanmaların çoğu alkollü içki kullanılmasındandır. Meselâ 1989 yılında ülkemizde 25 bin 367 yuva yıkılmış, 50752 kişi boşanmış. Demek ki her yıl Çankırı nüfusu kadar boşanma oluyor. Maalesef bu oran her yıl artmaktadır. Bu boşanmaların en büyük sebebi de içkidir.
Eğer bugün tek bir aile bile içkiden dolayı boşanıyorsa, devletin içkiden gelen parayı kâr saymaması gerekir. Çünkü aile parçalanıyor, çocuklar sıkıntıya düşüyor.
Alkolün cemiyete olan zararları nelerdir?
Alkolün cemiyete de çok zararı var muhakkak. Bugün yapılan cinayetlerin yüzde 60’ı içkiden kaynaklanıyor. Alkolik insan kavgacı oluyor. Dikkat edilirse bar, pavyon gibi yerlerde kavga ve cinayet eksik olmaz.
Alkol, trafik kazalarına da büyük sesbebiyet veriyor. Trafik kazalarının bugün için en büyük nedeni alkollü içkidir. Ama bizdeki içkiden mütevellit trafik kazaları Avrupadaki kadar fazla değildir. Fakat bizde de 1985 yılından sonra bir müsamaha getirildi. Belirli miktarda alkol kullanan kimselerin araba kullanmalarına müsamaha gösterildi. Araştırmalar göstermiştir ki, kişi ne kadar az alkol kullanırsa ku-lansın araba sürme maharetine zararı vardır. Sarhoş bir şoför cismi net göremez, tehlikeyi geç fark eder, karar almada gecikir. Alkol, şoföre yalancı cesaret verir. Bu cesaretten dolayı bazı şoförler fazla süratten kaza yaparlar.
Alkollü olarak yola çıkmak, yorgun, uykusuz ve freni, farı bozuk arabayla yola çıkmaktan daha tehlikelidir.
Bazı kimseler biranın böbrek taşlarını düşürdüğünü söylüyorlar. Sizce bunun doğruluk derecesi nedir?
Biranın böbreklere değil hiçbir organa faidesi yoktur. Taş düşürme ile de alakası yoktur. Bütün alkollü ve alkolsüz içkiler, idrar miktarını arttırır. Yalnızca bira veya alkollü içkiler idrarı artırır diye birşey yoktur. İdrar miktarını artıran birçok ilaçlar da artık mevcut. Kaldı ki bugün çok daha modern taş kırma dediğimiz metodlar dururken, biranın taş düşürmek için tavsiye edilmesi söz konusu olamaz.
Televizyonda "alkolsüzdür" diye reklamları yapılan biralar gerçekte alkolsüz müdür?
Alkolsüz denilen biralarda da yüzde 1-2 oranında etil alkol mevcuttur. Bu biracıların kendi neşriyatlarında da yazılıdır. Aslında bunca meşrubatlar, içilecek temiz şeyler varken, böyle şüpheli içeceklere tevessül etmeye de gerek yoktur.
Alkol illetinin yok edilebilmesi için neler yapılabilir?
Dinimiz içkinin çoğunu da haram kılmış, azını da. Peygamber Efendimiz "Bir şeyin çoğu sarhoşluk veriyorsa, onun azı da haramdır" buyurmuşlardır. Bunun hikmeti şudur. Bu maddelerin genel bir özelliği var. Bunun azı çoğa alıştırıyor. Yani bir insan bir bardak içkiyle başlıyorsa ve vücut bunu kabul ediyorsa buna tıpta tolerans denir. İkinci seferde sarhoş olabilmesi için bu insan bir bardaktan daha çok alkol alması lazım. Üçüncü seferde ikinci sefer-den fazla olması lazım. Bu böyle devam eder gider ve adamı alkolik yapar.
Alkol illetinin yok edilmesi için, devlet tarafından yasaklanması lazım gerçi yasaklanma etkin bir çare değildir ama faydalıdır. Bu da belirli yaşın altındaki çocuklara içki satışı yapılmaması gibi olabilir, alkol yapan fabrikaların yavaş yavaş azaltılması lazım. Sovyetler Birliği bu hususta ciddi bir teşebbüse gitti. Çünkü alkolizm büyük bir problem haline gelmişti.
Nesil mahvoluyordu. Çare olarak ta bir çok içki fabrikasını kapattı. Resmi ziyaretlerde bile içkiyi kaldırdı. Ne kadar başarılı oldular bilemiyorum. Fakat şu bir gerçek, yasaklamalarla da olsa bir şeyler yapılabilir.
Okullarda bir eğitim seferberliği başlatılabilir. Ancak yasakla eğitim yanyana yürütülmelidir ki başarılı olunabilsin. Bir şeyin yalnızca zararlarını anlatarak insanları kendi haline bırakmamak lazım. Bir takım tedbirler de almak, yasaklamaları da birlikte uygulamak gerekir.
Alkol bağımlılığı kazanmış insanlar bu illetten kurtulmak için ne gibi yollara başvurabilirler. Bu illetin çaresi var mı?
Alkol bağımlılığı kazanmış insanlar hiçbir zaman ümitsizliğe düşmemelidirler. Tedavisi için kurulmuş psikiyatri merkezleri var. Ankara’da Gülhane, Gazi Tıp, Ankara Tıp Fakültesi, İstanbul’da da bu tür merkezler var. Buralara başvurularak kurtulma imkânları var.
Alkolün tedavisinde kişinin içkiyi bırakmaya kesin niyeti olması gerekiyor. Alkolik insan kesinlikle bundan kurtulmak için niyet edecek, hekim de ona yardımcı olacaktır. Yoksa yakınlarının zoruyla tedaviye gelen şahıs, hastaneden ayrıldıktan kısa bir süre sonra tekrar içkiye başlıyor.
İçkinin terkinde en mühim amil; hiç şüphesiz (bilhassa memleketimiz için) iman ve ibadetin kesin rolü vardır. Çok alkolik kişiler vardır ki, tövbe etmişlerdir, bırakmışlardır. Eski kötü günlerinin tam tersine, çok temiz ve dindar bir hayat yaşamaya başlamışlardır. Bunun örnekleri de çoktur. Bu insanlar hem kendilerini kurtarmışlar, hem de aile ve çoluk çocuklarını kurtarmışlardır. Bu arada yakın komşularını da rahatsız etmekten kurtulmuşlardır.
Bütün bunlar bize bir gerçeği göstermektedir ki; o da, alkolik tedavi edilmeli, ama asıl olan en önemlisi toplumu alkolizme götüren yolu tıkamak. Bunun için önleyici tedbirler almak, alkole karşı milletçe top yekün savaş ilan etmek...
Alkolsüz sağlıklı günler dileğiyle...!