Makale

Niçin kaybettik, Nasıl Kaybettik?

Hamdi MERT

NİÇİN KAYBETTİK, NASIL KAYBETTİK?

Son 150 yıldan buyana Türkiye bir kültürel kararsızlık içerisinde bulunuyor.
Kendi kültür derinliği ile "Batı" arasında saat rakkası gibi gidip-gelen bu tercih bulanıklığı, taraftar sayısı şu veya bu şekilde değişse de bugün de devam ediyor.

Bir kesim ısrarlı ve kararlı.. Biz tercihimizi yaptık diyor. "Batı" istikametti bu tercih, "resmî" eğitimin 150 yıldan bu yana "Batr’ya uyarlanmış tezgâhlarından geçen tek-düze "aydın" tipinin devlet bürokrasisine egemen olmasıyla, dozunu, zaman-zaman arttıran bir "resmî" patent te kazandı. Yani bir "Devlet tercihi" görüntüsü..
"Devlet"e karşı oluşan ve oluşturulan kırgınlıkların temelinde bu "resmî patent" görüntüsü var..
Diğer kesim buna itiraz ediyor. Binlerce yıllık tarihî kültür derinliğimizden kopmayalım diyor.
Her iki kesimden, birbirleri üzerine reaksiyonlar oluşuyor. Bir kesimden-diğerine toplu tepkiler; diğer kesimden ise, zaman-zaman "Devlet" gücünü de yanına alan radikal tedbirler.. Son zamanlarda, islamî sloganlar kullanan karşı radikal grupların ortaya çıkışı, bu resmî tedbirlere karşı oluşan toplu tepkilerdir..
Bir ifrat-tefrit...

YANLIŞLAR VE DOĞRULAR
Milletler, ülkeler ve medeniyetler arası etkileşim normaldir. Olmalıdır da.. Fatih Sultan Mehmet, Bizans surlarını aşan toplarını bir Macar ustaya döktürmüştü.. Patentini Macaristan’dan aldı, fakat kendisi daha büyüklerini döktürdü.
Cami mimarîmizde geniş kubbe, geniş mekân fikri kilise mimarisinden etkilenerek alınmıştır. Şehzadebaşı, Süleymaniye ve Selimiye’nin muhteşem kubbelerinin, Ayasofya kubbesinden etkilendiğini kimse inkâr etmiyor. Fakat biz onu daha ileriye götürdük
Sadece teknolojide değil, kültürün diğer unsurlarında da, zaman içerisinde, kendiliğinden oluşan etkileşim normaldir, sakıncalı değildir, islâm kültür ve medeniyeti ol-masaydı, sadece Batı medeniyeti değil, bugünkü Bau kültürü de olmazdı. Banyo ve te-mizlikten, sofra âdabına kadar.. Bizim de normal sınırlarda etkilenmemiz tabiîdir.
Yanlış olan, teknolojiyi aşan kültür değişiminin, bir kasıtlı kültür ithalâtına dönüştürülmesidir. Onyıllar, yüzyıllar i-çerisinde kendiliğinden, yavaş-yavaş gerçekleşecek bir adaptasyonun gayrı ilmî bir yolla, yu-kandan; baskı ve zorla kabul ettirilmeye kalkışılmasıdır.
Bizde bu yanlış yapılmıştır.. Bundan da karşı tepkiler ve şimdilerde radikal redçi gruplar ortaya çıkmıştır, tepki-karşı tepki; ifrat-tefrit. İşte sosyo-kültürel ve millî zaafımız budur..
Kapak komposizyonumuzda, "Niçin ve nasıl kaybettik?" sorusunu sorduk. İşte sualin kabaca cevabı bul.
İnsan inançlanyla, gönül dünyası ile vardır. Onun ruh ve gönül dünyasını ihmal eden sistemler, önce zaafa uğruyor, peşinden de yeni arayışlara girmek zorunda kalıyor. Sovyet Bloku’nun "Glasnost", "Pe-restroika" bahaneleri ile yöneldiği arayışın ve güçlü sanılan blokun yıkılışının alandaki gerçek bu " ihmaldir... "Din"in, "sanat" ve "e-debıyaf’ın "üst yapı kurumlan" denilerek reddedilmesinin faturası, sadece manevî-kültürel açıdan değil; bütün iş kollarında iş veriminin düşmesi ve kalkınmanın inişe geçmesiyle, ağır şekilde ödendi..

NİÇİN, NASIL?,.
Bu sakıncalı durumu biz de yaşadık ve yaşıyoruz.. Bir değil, birçok medeniyete imzasını atmış bir milletin çocuklan sakız çiğner gibi, ağızlarında yabancı kültürlerin tadını hissediyorlarsa, altında, binlerce yıllık tarih ve kültürün, bir mendil gibi buruşturulup-atılması gerçeği vardır. Üniversite işgallerinin, rızık kapımız işyerleri ve fabrikaların tahrip edilmesinin altında bu vardır. "Devlet"e silâh çekilmesinin, polis ve askerin arkadan kurşunlanması utancının sebebi de budur..
Uğur DÜNDAR. Avrupa’nın ışıklı sokaklarında, neon lâmbalar altında, uyuşturucu pazarlarında, fahiş ve fahişe çirkinliklerinde kaybettiğimiz nesillerimizi televizyon ekranına getirdiğinde, biraz da abartılı bulduğumuz o utanç sahnelerini reddettik Şimdi o fuhuş sektörü ve uyuşturucu kültürü Peygamber müjdeli İstanbul’umuzun hem de "Beyazıt","Sultanahmet" gibi tarihî- mübarek semtlerinde bile görülmeye başlanınca, uğur DÜNDAR’ın, bir tehlikeyi önceden haber verme hizmetini yaptığına inanmaya başladık
Millî terbiye, milleti ayakta tutan müessesedir. Bir toplumu millet haline getiren de, o terbiye ve kültürdür. Bizim, binlerce yıllık derinlere uzanan bir kültür birikimimiz var. O kültürel derinliği savaş-barış, varlık-kıtlık, fetih-bozgun... binyılların tecrübeleri ile kazandık. Sağlam aile yapımız-, "saygı" ve "kul hakkı" temeline dayanan; insanı aşıp-tabiat ve hayvanların korunmasına kadar uzanan terbiye sistemimiz; "Sırat", "mizan" ve ahiret mes’uliyetine dayanan ahlâk anlayışımız-, dünya-ahiret dengesine dayalı hayat tarzımız; yabancıların Osmanlı arşivlerine girip araştırdıkları kutsal temeller üzerine kurulu kültür unsurlarımız varken, aile mahremiyetinin kalmadığı-, ahlâk ve kültürün karşılıklı menfaat ve madde temeline dayandığı; sahiplerinin bile tehlikeyi farkedip-arayışa geçtikleri, elin tefessüh etmiş kültür ve ahlâkına yönelirsek, dünyanın bu hassas bölgesinde yarın başka tehlikelerle de karşılaşabiliriz..
Bu yıkım sadece bizi değil, bölgemizi, çevremizi ve bütün insanlığı da etkiler..
Biz sadece kendisinden değil, cihan sulhundan da sorumlu bir milletiz.. O halde, kaybettiklerimizi yeniden kazanmak zorundayız.
Büyük medeniyetler kurmuş bir milletin çocuklarıyız. Üzerimizde "İ’lây-ı kelimetüllah" vazifesi var. Dünyanın içerisine girdiği yeni oluşum döneminde insanlık yeni bir arayışa girmiş bulunuyor. Yöneliş ise ilâhî vahye doğru olacaktır. İnsanlık bugün, ulaştığı başdöndürücü teknolojik gelişmenin arkasında, bir ruh huzuru arıyor.. Kaybettiğimiz nesiller de...


“Kültür değişiminin bir kasıtlı kültür
ithalâtına dönüştürülmesi yanlıştır, gayrı ilmîdir, zararlıdır.
Bizde bu yanlış yapılmıştır.”