Makale

DİNDAR DİR GENÇLİK

Ahmet HALICI / Doğanşar Müftüsü


DİNDAR DİR GENÇLİK

Gençlik dendiği zaman bütünüyle bir milletin su anı ve geleceği hatıra gelmektedir. Gençlerimize sahip çıkmadan geleceğimizi garanti altına almak mümkün değildir.
İslam’a göre gençlik yaşı ve sınırı kesin olmamakla birlikte; buluğ çağına ermekle başlayıp kırk yasma kadar devam eder.1 Büluğa eren bir müslüman Allah’ın emir ve yasakları ile yükümlü olmuş olur. Kişinin yaşı genç bile olsa dinimizin mazeret olarak tanıdığı hususların dışında hiç bir mazaret onu Allah’a kulluktan, dinin gereklerini yerine getirmekten alıkoymamalıdır.
Hayatının en hareketli, en heyacanlı dönemini yasayan genç neslin dinamizmini kontrol altında tutan, bir düzen ve disiplin içinde bütünleştiren ancak dindir.
Tarihin bütün devirlerinde ve bütün toplumlarda daima kendisiyle karşılaşılan evrensel bir olgu olan din, insanı hem içten hem dıştan kuşatan, onun düşünce ve davranışlarında kendini gösteren bir disiplindir. Dindar bir kişi bencil duygularına, canlı ve censız tabiata değil, yalnız her şeyin sahibi olan Allah’a boyun eğecektir.2
Kişinin şahsiyetinin oluşması, gelişmesi ve bütünleşmesinde dinin fonksiyonu ve önemi çok büyüktür. Bir insanın yapacağı bir isi niçin yapması veya niçin vazgeçmesi gerektiğinde kişinin dini inancı devreye girer. Yapacağı işin dünyevi ve uhrevi yönünü düşünerek bu işin ona neler kaybettirip neler kazandıracağına karar verir.
Su hakikati unutmamalıyız ki, Allah’a kulluk demek, hiç bir zaman sadece ibadet, insan ile Allah arasındaki ilişkiler demek değildir, fakat aynı zamanda insanın hayatının bütün alanlarında ilahi kanunlara uygun davranması da demektir. Onun için, manevi açıdan, ruhi bakımdan en gelişmiş, en kültürlü kişi, bütün hal ve hareketlerinde ilahi iradeyi en dikkatlice takip eden kişidir.’3
Gençliğin bir çok buhranların içine düştüğü günümüzde inanan ve inandığını yaşamaya çalışan gençlerin, buhranların ve sıkıntıların üstesinden gelerek huzurlu bir hayat yasadığı, başı boş, sorumsuz, inanç ve ibadetten yoksun olan bir gençlikte de ahlaki çöküşün sergilendiği gözlenmektedir.
Dindar gençler inançlarının gereğini yerine getirmeye özen göstererek meşru sınırlar içerisinde dünya nimetlerinden yararlanır. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyeceği için daha azimli, daha çalışkan olarak geleceğe ümitle bakar. Dininden aldığı ilhamla daima hoşgörülü, merhametli, vakarlı, hata ve kusurları bağışlayan, yaratandan ötürü yaratılanları seven ve sayan bir insan olur. Küçüklerine sevgi, büyüklerine saygı göstermesini, insanlığın hayrına amel etmesini bilir.
Dindar gençlerin olduğu toplumlarda fazilet yarısı başlayarak sosyal, kültürel, ekonomik, dini ve ahlaki gelişmede kendini gösterir. Böyle bir gençliğin inanç ve fikir birliği içerisinde ki gayretlerinden elde edilecek başarı da büyük olur. Zaten milletlerin gelecekleri hakkında yaklaşık bir karara varmak için gençlerin durumuna, yetişme tarzına bakmak yeterli olur. Çünkü gücünü manevi bir kaynaktan alan fazilet timsali, ahlaklı, bilgili, dindar gençler bulunduğu her ortamda sorumluluğunun bilincinde olarak milli ve manevi değerlere sahip çıkar.
Dünya nimetlerinden istifade gençlikte daha kolay, daha güzel olduğu gibi, ibadet ve kullukta gençlikte daha güzeldir. Yaşlılığın kendine göre çeşitli sıkıntıları vardır, dünyanın bir çok manilerine rağmen güçlü bir mücadele ile gençliğini Allah’a kulluk içerisinde geçiren kişinin Ahirete ait mükafatı ve oradaki mutluluğu da ona göredir.
Sevgili Peygamberimiz [s.a.s.) dindar gençleri taltif ederek söyle buyurmuştur: “Hiç bir gölgenin olmadığı kıyamet gününde Allah Teala yedi (Sınıf) insanı (arş’ının) gölgesinde barındıracaktır. (Bu yedi mutlu kişiden biri de) “Allah’a kuluk içinde gelişip büyüyen genç”4’
Gençlik yıllarını namazlı-niyazlı dindar bir çizgide geçiren genç, Kıyametin dayanılmaz sıkıntılarından ilahi koruma ile kurtulacaktır. Bu sonuç, onun nefsini Allah’ın emirlerine muhalefetten korumasının bir mükafatıdır. Heva ve heveslerin, şehevi duyguların, gemlenmesi güç arzuların etkisine karsı koyup ibadete sarılmak elbette derin bir Allah saygısının delilidir. Emirlere sarılıp, günahlardan kaçınmak büyük bir fazilettir. Buna denk hiç bir şey olamaz. Özellikle bu gençlik yıllarında gerçekleştirilirse her türlü takdirin üstünde bir meziyet ve büyük bir muvaffakiyyet olur.
Gençlik yıllarında kulluk görevlerini dikkatle yerine getiren, yani Allah’a ibadetle büyüyen, yasaklardan uzak kalmak suretiyle bu güzel çizgisini daha da güzelleştiren genç, kendi ruh ve beden sağlığı ile birlikte manevi dünyasının temizliğini de temin etmiş demektir. Böyle bir baharın yazı da, kısı da yaşanmaya değer güzelliklerle geçer. Gençliğin verdiği hareket bir heyecan Allah’a kulluk şuur ve uygulamasıyla asmayı başaran genç parlak bir geleceğe yönelmiş demektir. Gerçek delikanlı, hislere, heveslere, günün getirdiklerine değil, öz değerlerine önem veren, sorumluluğunu bilen ve sadece “Allah’a kulluk" edendir. En azından genelde böyle yasayandır.5
Peygamber efendimiz (s.a.s.) bir hadis-i şerifte: “Kul Kıyamet günü; gençliğini nerelerde yıprattığından sorulmadıkça Rabbının huzurundan hiç bir yere kıpırdayama- yacağım”161 bildirmiştir. ilahi huzurdaki bu sorgulamadan alın akıyla çıkılabilmesi ancak Allah’a kulluk içinde serpilip büyümekle olabilecektir.
Bugün artık bütün dünyada dine dönüş yaşanmaktadır. Yapılan araştırmalar, dine dönüsün pek çok ülkede hızlı bir artış gösterdiğini ortaya koymaktadır. Yaşı otuzbeşin altında olanlar yaşlılardan daha çok dine ilgi göstermekte, Allah’a, ahirete ve yeniden dirilişe inanmaktadırlar.171
Genç bir nüfusa sahip olan ülkemizde; gençlik geleceğimiz için büyük önem arzetmektedir. Bu nedenle gençlerimizi bir sevgi, bir fazilet ve bir iman şuuru içerisinde yetiştirmemiz yollarını arayıp bulmamız lazımdır. Bu da şüphesiz ciddi bir eğitim faaliyetini gerektirir. Yeterli bir eğitimin verilmesi için de aile, eğitim kurumlan ve çevre faktörü birlikte ele alınmalı, herkes üzerine düşen sorumluluğu üstlenerek görevini yerine getirmelidir.

(1) İbrahim CANAN, Peygamberimizin Sünnetinde Terbiye, İstanbul, 1991,73,74.
(2) Günay TÜMER, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Din md., İstanbul, IX, 317.
(3) Muhammed Hamidullah, İslama Giriş (Cev.C.Aydın), Ankara, 1996, 106.
(4) Buhari, Ezan 36, Zekat 16; Müslim, Zekat 91.
(5) İsmail L. ÇAKAN, Hadislerle Gerçekler, İstanbul, 1993, II, 53, 54.
(6) Tirmizi, Kıyame 1.
(7) Turner, a.g.e, IX, 318.