Makale

VATAN SEVGİSİ

Halil ÇAĞATAY

VATAN SEVGİSİ

Yüce Allah, insana akıl, düşünce, his ve duygu vermekle kalmamış, düşüncelerini ortaya çıkarabilecek konuşma, okuma ve yazma gibi yetenekler de vererek diğer canlıların en üstünü kılmıştır. Ve dolayısıyla bütün dünya nimetlerini de insanın emrine ve hizmetine sunmuştur.
Yüce Allah bununla da yetinmemiş, insan neslinin devamlılığı için toplumları, toplumların yasayabilmeleri için de evrende bulunan ve üzerinde yaşadığınız toprağı yaratmıştır.
O Rabbim ki, evimizi-barkı- mızı kurduğumu?, ölülülerimizi gömdüğümüz, gece ve gündüz üzerinde yaşadığımız, bağrından rızkımızı temin ettiğimiz toprağı da toplumlara pay ederek her topluma bir vatan armağan etmiştir. Tabi ki, insanın vatan topraklarında hür ve özgür yaşayabilmesi için.
Ancak, her toprak parçasının bir vatan olamayacağı, vatan olabilmesi için de üzerinde yaşayan milletin aynı dile, dine, tarihe, kültüre ve bayrağa sahip olması şarttır. Bu değerler de biz Türklerde mevcut olup, yüzyıllardan beri varlığımızı kutsal bildiğimiz bu vatan topraklarında sürdürmekteyiz. Zira vatan, Yüce Rabbim ‘in bize bahşettiği için kutsaldır. Ve dünyada da bir benzeri yoktur. Bunun içindir ki, Yunanlılar, İngilizler, Fransızlar ve daha pek çok devletler bu güzelim ülkemize göz dikmenin hırsıyla saldırıda bulunmuş ve hayasızca işgal etmişlerdir.
Ancak yüce Türk Milleti Atatürk’ün önderliğinde milli birlik ve beraberliği sağlamış ve “Allah Allah" sesleriyle Kurtuluş Savaşı’nı başlatmıştır. Hem de milletimiz bu kutsal vatan için tek vücut olmuş, haddini bilmez o düşmanlara karsı canları çelikten duvar, bu vatan topraklarına da şehit olma şerefine nail olmuştur.
Vatan ve milleti bir bütün kılan değerlerimizin başında dinimiz gelir. Dinimiz, vatanı kutsal kıldığı içindir ki; Türk Milleti canını, kanını bu vatana armağan etmekte ve bu vatan ile bütünleşmektedir. Zira vatan sevgisi sevgilerin en güzelidir. Bakınız büyük sairimiz Mehmet Akif ERSOY, (İstiklal Marşı) şiirinin bir dörtlüğünde vatanın kutsallığını ne güzel ifade etmektedir:
"Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda
Canı, cananı bütün varımı alsın da hüda
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.”
Görülüyor ki, Mehmet AKİF’in bu anlamlı dörtlüğü biz Türklerin vatanına verdiği önemi belirtmektedir.
Günümüzden dörtbin yıl öncesine baktığımızda ve Türklerin kaynağına inildiğinde, Saka- İskit Türk İmparatorluğumun Milattan Ünce 4. yüz yılda Türkler tarafından kurulan İlk Türk Devletinin olduğu görülür.
Tarihin her döneminde bir devlet kurma özelliğine sahip Türkler, kendi tarihimize büyük önem vermiş, tarihle iç içe olan Türk Kültürünü yine tarihle günümüze kadar yaşatmışlardır. Zira tarih, bir milletin üzerinde yolculuk yaptığı yoldur. Ya da geçmişini hatırlat^ bilecek aynasıdır. Bize geçmişimizi unutturmayan ve geleceğimize de bir yön tayin eden tarihimize en iyi şekilde sahip çıkmamız gerektiği kanısındayım.
Türk Kültürü; din, dil, tarih, örf ve adetlerimizle, bu vatana kök salmamız ve dini bütünlük içinde bağlılığımızla bu güne kadar abideliğini korumuştur. Diğer milletlerin kültürlerinden de en zengin ^Tanıdır.
Türk milleti’nin akıl ve düşünce yoluyla ürettiği kültürel zenginlikler, diğer bütün milletlerin gözlerini kamaştırıcı olma ihtişamına sahiptir. Bu zenginlik ki; siirlerimizdir. Bu zenginlik ki; türkü ve manilerimizdir. Atasözlerimiz, ağıtlarımız, destanlarımız, yemeklerimiz, nice nice tarihi eserlerimiz, örf ve adetlerimizdir.
Bakınız, Allah’ın yarattığı herseyi seven, herşeye hoşgörü ve sevgiyle bakan, bu vatanda da doğmuş olan Yunus Emre,
“Ben Gelmedim Davi için,
Benim isim Sevi İçin,
Dostum Evi Gönüllerdir,
Gönüller Yapmaya Geldim.” demekle sevginin gönül isi olduğunu, Türk insanının sevgide de üstün ve hoşgörülü olduğunu ne güzel dile getirmektedir.
Tarihi eserlerimiz öylesine zengindir ki, ülkemizin her bir karış toprağı tarihi eserlerimizle süslenmiş ve güzellikleri dünya insanlarını büyülemektedir. Atasözlerimiz hala geçerliliğim sürdürmekte, binbir çeşit yemeklerimizin lezzetliliği insanları cezbetmektedir. Ya örf ve adetlerimizin içerisinde yer alan nişan, düğün, dini bayramlarda anne- babaların ellerini öpmek, eşi-dostu ziyaret etmek gibi münasebetlere ne demeli? Bunların hepsi de birer kültürel hazine değiller mi-
Bayram ziyaretleri ülke içerisinde dostluğu kaynaştıran çok iyi bir davranış değil midir? Bu vatanı güzelleştiren bir sebep değil midir? Bunun da kaynağı sevgi değil midir? Kalbinde hiçbir şeye karşı sevgisi olmayan, ülkesini kültürsüz bıraktığı gibi, barışsız da bırakabilir. Zira bir ülkede medeniyetin var olabilmesi için kültürel zenginlik şarttır, işte bu kültürel değerler de biz Türklere Yüce Allah’ın bir lûtfudur. Kendi öz kültürümüzü korumak ve bizden sonra ki nesillere bırakmak bizlerin görevidir.
Bayrağımız; bu kutsal vatan ile yüce Türk Milleti’nin bağımsızlığının sembolü olup, rengini de kanımızdan almıştır. Zira uğrunda nice şehitlerimiz kanlarını bu topraklara hibe etmişlerdir.
“İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklasa koklasa anlaşır" dedikleri gibi, dil sayesinde konuşabilme yeteneğine sahip olan insan, ya da insanların meydana getirdiği toplumlar kendilerine özgü dilleriyle birer medeniyet kurmuşlardır. Zira bir dile sahip olmayan millet, medeniyetten mahrum kalır.
Bizim dilimiz Türk Dili olup, diğer dillerden en güzel, en gelişmiş dillerden biridir. Ayrıca dilimiz, yüzlerce seneden beri dinimizi, kültürümüzü ve tarihimizi yaşatmış, aynı zamanda da yurtta dirliği, birlik ve beraberliği, sevgi ve saygıyı, hoşgörüyle barısı pekiştirmiş, diğer milletlerle de kurulan dostluklar sağlamıştır.
Zira konuşmanın temeli olan dil, insanlar ve toplumlar arasındaki ilişkilerin gelişmesinde ve toplulukların kültürel değerlerinin oluşmasında önemli bir rol oynamaktadır. Türk Milleti İslam dinine önemli hizmetlerde bulunmuş, İslam kültür ve medeniyetini dil sayesinde dünyaya tanıtmıştır.
Türk Milleti’nin bu vatana kök salması, yenilmezliği, diğer milletlerden üstün oluşu altında da; Allah (c.c.) sevgisi, Peygamber (Hz. Muhammed] (s.a.s.) Efendimizin sevgisi, vatan sevgisi ve iman gücü yatmaktadır.
Son zamanlarda içte ve dışta bazı kötü niyetli insanlar, atalarımızın canlarıyla, kanlarıyla bizlere armağan etmiş oldukları bu vatanı bölmek için girişimlerde bulunmaktadırlar. Yurtta birlik ve beraberliğimizi yok etmeye çalışmaktadırlar. Kardeşi kardeşe düşman edebilmek, kırdırabilmek için uğraşmaktadırlar. Dahası bu vatanın ekmeğini yiyen, suyunu içen ve her türlü nimetlerinden yararlanan bazı art niyetliler büyük bir nankörlük gafleti sergilemektedirler. Bu vatana nankörlük etmeye kimin ne hakkı var? Bu vatanın ve bu toprağın suçu ne? Şehitlerimizin suçu ne? Ve sen Susun, ben buyum demek bu vatana yarar değil, zarar verir. Nite- kimde vermektedir.
Her zaman olduğu gibi, Diyanet İsleri Başkanı Sayın Mehmet Nuri YILMAZ ve yine aynı kurum birimlerinde görevli pek çok din adamlarımızın verdikleri ve vermeye devam ettikleri konferanslarda, basın toplantılarında ve [televizyon, gazete, dergi, radyo vb.] yayımlar aracılığı ile yurtta dirliğe, birlik ve beraberliğe, sevgi ve hoşgörüye, dostluk ve kardeşliğe çağrıda bulunmaları insani davranışlarının kusursuzluğundandır.
“Sen susun, ben buyum” düşüncesini lütfen akıllarımızdan silelim ve bu ülkeyi daha ileriye taşıyacak akıllara sahip olalım. Ülkede bölücülüğe, ayrımcılığa fırsat verilmemelidir. Çünkü bu vatan bizim, hepimizin...
Yüce Allah’ın ve dinimizin emrettiği şekilde;
Vatanda kardeşçe yasamak, sevgi ve saygı içerisinde bütünleşmek, vatan için çalışmak ve vatanı yaşatmak, dini ve milli bütünlüğümüze daha sıkı sarılmak, gerektiğinde de vatan için ölmek en yüce görevimiz olmalıdır. Nitekim de görevimizdir. Atatürk’ün: “Yurtta Barış Dünyada Barış” ilkesine de bağlı kalarak dünya milletleri içerisindeki yerimizin daha ileriye götürülmesi kaçınılmazdır. Bu da ilim ile sağlanabilir. İlim ise eğitimle kazanılır. Çünkü medeniyetin diğer bir ışığı da eğitimdir. Ülkemizin geleceği olan çocuklarımıza da iyi bir eğitim vermemiz gerekir derken, yavrularımıza hitaben de:
“Sevgili çocuklar, sevin annenizi; Babanızı da sevin, üzmeyin emi Kutsaldır çünkü ana-baba sevgisi; Onları yaşlılıkta da sevin emi Sevgili çocuklar, sevin ülkeyi;
Dolu dolu hep yürekten sevin emi Tutunuz ülkede her kardeş elini;
Hep barış içinde yasayınız emi Sevgili çocuklar, mutlak Rabbi seven, Vurdu için de yanar-tutusur kalpten....”
Kendimde bir mesaj verme sorumluluğunun olduğunu hissetmiş bulunmaktayım. Çünkü bu vatan en güzel bir cennet olduğuna göre, çocuklar da bu cennetin en güzel çiçekleridir.
Gelecekte vatana hizmet edecek olan bu çocuklarımıza sevgi vermeliyiz. Yunus Emre’yi, Mevlana’yı, Hacı Bektaş-ı Veli’yi sevdirmeliyiz. Ağacı sevmesi için de ağaç diktirmeliyiz. Oahası bir çocuğa önce Yüce Rabbi ve O’nun elçisi Hz. Mu- hammed (s.a.s.) Efendimizi sevdirmeliyiz. Tabi Yüce Allah’ı sevmeyi öğrenen bir çocuk diğerlerini de sevmeyi öğrenir. Dolayısıyla vicdan ve merhameti öğrenir.
Sevgiye teslim olanın içinde asla kin ve nefret tohumları yeşermez. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’e sadık kalır ve kurallarını da insandan insana aktarır, iyilik tohumları ekmeye çalışır. İnsanlara yararlı olmaya çalışır. İyi bir müslüman, insana insan olduğu için değer verir. Anne ve babasını sever, onlara karşı saygıda kusur etmez.
Canımızı, kanımızı sebil ettiğimiz bu cennet vatan bizim sevgimize muhtaçtır. Tıpkı bizim ona muhtaç olduğumuz gibi... O bizsiz, biz de onsuz olamayız... Çünkü Türk Milleti canı pahasına da olsa vatanını seven bir millettir. Vatan sevgisiyle nice Türk askeri, nice Türk polisi, nice Türk öğretmeni ve daha niceleri can vermeye devam etmektedirler...
Ne mutlu askerime, şehitlerime ve vatan sevgisiyle var olan neslime. Ne mutlu milletçe ilelebet yaşatacağımız vatana ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine... Merhaba vatan için sevgiye...