İSLAM - TÜRK MİMARİSİ
TÜRKİYE AYASOFYA’LARINDAN
İZNİK AYA-SOFYA CAMİSİ
SULTAN ORHAN CAMİSİ
Dr. Fill. İlhan AKÇAY
İznik’ın en ünlü anıtıdır. Bütün Ortaçağ içinde bu târihî yerin mimarî özelliğinden çok, Hıristiyanlık târihindeki önemi, İstanbul Aya-Sofya’sından aşağı kalmaz. Kilisenin adı da Hz. Meryem’in sıfatlarından birisi ve çok sevilen addır.
Yapının aslı Bizans devri kilisesidir. 325 ve 787 tarihlerindeki Hıristiyanlık konsüllerinin toplandığı yerdir. Uzunluğuna sahınlı bazilika tipinde yapılmıştır. Orta şahım büyük ve tavanı Türkler devrinde ahşaptı. Apsidin iki yanında Bizans kubbelerinin küçük örnekleriyle süslü odaları bulunur. Sahın araları dikdörtgen ayaklar ve birer sütuna dayanan ikişer kemerli kısımlardan ibârettir.
Osmanlı Sultam Orhan Gazi İznik’i aldığında bu kilise de âdet olduğu veçhile camiye çevrilmiştir. Evliya Çelebi Seyâhatnâmesi’nin cilt III, s 7’de bize kiliseye Orhan Gazi’nin koydurduğu kitâbede bahseder. Çelebi’nin, zamanımıza kadar gelen kitabelerle onun eserindeki kitâbeleri karşılaştırdığımızda kitabe okumada üstâd olduğu anlaşıldığına göre, bu söylediğinin doğru olması gerekmekteydi. Fakat yerinde yapılan araştırmalarda bu kitâbenin mevcut olmadığı, kaybolduğu anlaşılmaktadır. Yerlerindeki araştırmalarda Sultan Orhan devrine âit tâmirat ve tâdilât izlerine de rastlanmamaktadır.
Kanunî Sultan Süleyman devrinde yandığı anlaşılan bu eserin onarılmasını Mimar Sinan’dan istemişti. Sinan’ın bugün hâlen görülen elinden çıkmış kısımları şunlardır: 1. Mihrap kısmı yapılmıştır. 2. Yan sahınlarla orta sahınların arasını geniş kemerlerle açmıştır. 3. Halen bilezik kısmına kadar mevcut minâresi yapılmıştır. Tezkeretü’l-Bünyân, Sai Çelebi’de, Sinan’a Sultan’ın emri hakkında bilgiler bulunur. Gurlitt ise, eserinde aksi fikri savunmaktaydı. Yâni ona göre kemer ve ayaklan eski olmalıydı.
Yapı IV. yüzyıla kadar inen bir geçmişe sahiptir. Döşeme kısmı mermerdir ve devrinin özelliğini taşır. Toprak zeminden iki metre aşağıya kadar inen araştırmalarda zemin bulunmuştu. İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü adına yapılan araştırmalarda Alfons Maria Schneider, ayrıca ufak ve yanmış Osmanlı tezyinat parçalan ile bâzı diğer eserler bulmuştur. Kilisenin apsidinin iki yanındaki mevcut Bizans devri kubbeli odalarında fresklerden parçalar hâlâ serilmektedir. Ayrıca evvelce zeminin mozayiklerle süslendiği anlaşılmaktadır ki, bu da IV. yüzyıl özelliğini teşkîl eder.
Bugün câminin mihrabının önündeki, üzeri kırmızı ve beyaz boyalı alçı tezyînâtı dikkate şâyan XVI. yüzyıl Türk eserlerindendir. Minaresi Mimar Sinan stilinin tipik örneğidir. Kare kaide taş-tuğladan yapılmış çok itinalı işçilik taşır. Üstte tuğladan yapılmış üçgenlerle kare kaideden gövdeye geçilir. Üçgenler ve gövde tuğladır. Gövde çokgendir ve stalaktitli şerefesi olacaktı. Binanın boyu yatay olduğundan biraz daha yükseğe çıkıyordu. Evvelce narthex, Türkler devrinde ise son cemâat kısmı hakkında az bilgilerimiz bulunur. Minare son cemâate muâdil kısımda soldadır. Sağda ise duvar bulunur ve mihrabı vardır.
Renkli taban mozayikleri Bizans sanatının nâdir örneklerinden sayılır. Son araştırmalarda Freskler hakkında daha fazla bilgiler elde edilmiştir. Doğuda abside 15 metre yakınlıkta Roma devri kapı parçası bulunur.
Orhan devrinde câminin medresesi de bulunuyordu. Papadopulos adlı Rum, eserinde burayı Türkler devrinde gezdiğinde: Mihrap, minber, mahfilini anlatmakta, Sultan Orhan’ın monoğramını, çinilerini bahseder. Bunlardan ve zarif minberinden eser kalmamıştır. Eser hâlen harabe halinde bulunmaktadır. Onarılıp câmi hâline konulmasını gönül çok ister.
Bibliyografya:
— Schneider, A. M., Bizans devri Aya-Sofya’sını incelemiştir.
— Otto-Dorn, K., İslâm devri Aya-Sofya’sını araştırmıştır.
— Das İslamische İznik, s. 9-13, Berlin 1941.
— Ülgen, a. S., İznik’te Türk Eserleri, Vakıflar Dergisi, s. 1, sayfa 55.
— Fıratlı, N., İznik, İstanbul 1959, s. 8.
— Tarih-Coğrafya Dünyâsı, sayı 7, s. 45.