Makale

Yaz Kur'an Kursları

Yaz
Kur’an Kursları

Prof. Dr. M. Şevki Aydın
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı


Diyanet İşleri Başkanlığı;
- Sekiz ay süreli Kur’an kursları,
- Hafızlık yaptıran Kur’an kursları ve
- Yaz Kur’an kursları aracılığıyla, yaygın din eğitimi faaliyetlerini programlı biçimde yürütmektedir.

Yaz Kur’an kursları, ilköğretim beşinci sınıfı tamamlamış ve daha üst kademelerdeki öğrenciler için düzenlenmektedir. Sekiz ay süreli ve örgün eğitim kurumlarının açık olduğu dönemlerde öğretim yapan Kur’an kurslarına katılmaları mümkün olmayan öğrenciler, bu kurslar sayesinde İslâm din eğitimi ihtiyaçlarını karşılayabilme imkânını yakalamaktadırlar. Tatil aylarında günde üç saat ve haftada beş gün olarak düzenlenen bu kursların toplam süresi iki aydır.

Devletin sağladığı önemli bir din eğitimi imkânı
Yaz Kur’an kursları, oldukça önemli bir imkândır. Anayasamızın 24. maddesinde dile getirilen, vatandaşın isteye bağlı din eğitim öğretimi ihtiyacını karşılama bağlamında yaz kursları, iyi değerlendirilmesi gereken hatırı sayılır bir fırsat olarak karşımıza çıkmaktadır. Uzun süreli (sekiz aylık) kurslara örgün eğitim kurumlarındaki öğrencilerin kaydolmaları mümkün değildir. Okullardaki öğrenimini bitirenler ise, mezuniyet sonrasında içine girdikleri hayat mücadelesinden fırsat bulabilirlerse bu kurslara katılabilirler. Düzenli bir işe sahip olanların bu kurslara devam etmeleri imkânsızdır. Kısacası, büyük çoğunluğun, uzun süreli kurslardan yararlanmaları mümkün gözükmemektedir. Kaldı ki, bu kurslara kayıt yaptırabilenler de, eğitim-öğretim açısından son derece elverişli olan çocukluk ve gençlik dönemlerini genelde arkada bırakmış durumdadırlar.

Bu durumda, öğrenci olup, öğrenim hayatı bitince de hemen düzenli bir işe başlayacak olanlar için İslâm hakkında programlı bir din eğitimi fırsatı sunacak biricik eğitim kurumunun, yaz Kur’an kursları olduğu görülmektedir. O kadar ki, okullarda din bilgisi derslerinin isteğe bağlı olduğu dönemde, bu dersleri hiç almamış olanlardan kimilerinin din hakkında şöyle veya böyle bilgilendikleri tek yer, yaz Kur’an kursları olmuştur. Bir çoğunun dindarlık anlayış ve uygulamaları, buralarda aldıkları dinî bilgilere dayanmaktadır.

Bugün okullarda din kültürü ve ahlâk öğretimine ilişkin dersler zorunlu olduğundan dolayı, herkes dinler konusunda az çok bilgilenme imkânına sahiptir. Ancak, bu bilgilenmenin, bireye kendi dindarlığını oluşturma konusundaki katkısının kayda değer olduğu söylenemez. Özellikle yetişmekte olan neslin, din eğitimi çevresinin önemli bileşenlerinden olan cami ile ilişki içine girmesi, onunla tanışması, Kur’an okumayı öğrenmesi, dinî değerleri özümseyip benimsemesi… gibi İslâm din eğitimi açısından önemli kazanımlar konusunda, okullardaki bu derslerin katkısı yok denecek durumdadır. İşte bu ilâve dinî bilgilenme ihtiyacını karşılama, dinin duyuşsal boyutunu öne çıkarma bağlamında yaz kursları önem arz etmektedir.

Devlet vatandaşa bu yaz kursu imkânını hazırlamakla çok önemli bir hakkın tahakkuku için fırsat oluşturmuş, dolayısıyla önemli bir sorumluluğu yerine getirmiş olmaktadır. Yaz Kur’an kursunda 135 saat ders yapılmaktadır. Lisede haftada bir saat Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersi olduğu düşünülürse, yaz kursunun kredisinin önemi daha rahat anlaşılır. Bundan daha önemlisi tabiî ki, bu kredinin verimli, işlevsel hale getirilmesidir. Bunu yapma sorumluluğu ise, Diyanet İşleri Başkanlığı görevlilerine yüklenmiştir. Halkın bu imkândan alabildiğine yararlanabilmesi için gerekli önlemleri alma görevi, onların omuzlarındadır.

Halkı din konusunda aydınlatma görevi bağlamında, Diyanet İşleri Başkanlığı için yaz kursları, bihakkın değerlendirilmesi gereken harika bir fırsattır. Şöyle ki, bu kurslara eğitim açısından oldukça elverişli yaşta olan çocuk ve gençler gelmekte ve bunların tümü farklı kademelerde öğrenim gören örgün eğitim kurumlarının öğrencileri; yani kurstaki öğretim için olabildiğince hazır, eğitimli bireylerdir. Üstelik bunlar, bu kurslara çok olumlu bir tutum içinde, isteyerek gelmektedirler. Çok azı, özellikle ebeveyninin yönlendirmesiyle gelmektedir. Kurstaki dersleri bunlar, okuldaki dersler gibi, hatta Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersi gibi zoraki girilen dersler şeklinde algılamamaktadırlar. Bu gönüllülük, bu duygusal hazır oluş, başarıyı büyük ölçüde etkileyici role sahiptir ve öğreticinin işini son derece kolaylaştırmaktadır.

Yaz Kur’an kursları, anne babalar için de bulunmaz bir fırsattır, imkândır; bunu iyi değerlendirmelidirler. Günümüzde anne babaların tek başlarına çocuklarının din eğitimi ihtiyaçlarını karşılamaları mümkün değildir. Atadan babadan öğrenilen geleneksel anlayış ve usullerle, bugünün çocuğunun din eğitimi ihtiyacı asla karşılanamaz. Dünkü hayattan tamamen başka şartlara, sorun ve imkânlara sahip olan bugünkü hayata hazırlanacak bireyin din eğitimi için yepyeni bir anlayış ve uygulamanın üretilmesi gerekmektedir. Din eğitimi biliminin, eğitim bilimlerinin ürettiği bilgilerin ışığında din eğitimi ihtiyacının karşılanması gerekmektedir. Onun için, geçmişten devraldıkları eğitim anlayış ve uygulamalarının iflasıyla yüz yüze gelmiş bulunan günümüz anne babalarının, mutlaka bu konuda uzman desteğine ihtiyaçları olacaktır. İşte onların bu desteği alacakları önemli bir eğitim kurumu da, yaz kurslarıdır.

Yaz Kur’an kursları, hedef kitlesi olan öğrenciler için de iyi değerlendirilmesi gereken bir fırsattır. Çünkü, Başkanlığın benimsediği yeni eğitim anlayışının egemen olduğu yaz kursları, onların aylarca devam ettikleri eğitim kurumlarından farklı ortamlarda, değişik bir mekânda yaz tatilini geçirmelerini ve bu arada kendi dinlerini öğrenme imkânı sağlamaktadır. Bu yaz kursları sayesinde öğrenciler, sıkıldıkları monotonluğa ara vermektedirler. Alışık oldukları arkadaş gurubundan farklı bir çevre ile etkileşim içine girmekte; bu çevre içinde toplumsallaşma, özellikle de dinî toplumsallaşma bağlamında kendilerini besleyip geliştirecek yeni imkânlar elde etmektedirler. Bu kurslarda öğrenciler, kültürün çok önemli bir bileşenini, dini daha içerden tanıma fırsatını yakalamaktadırlar. Onlar, camiyi tanımakta, cemaatla tanışmakta, toplumsal dinî hayata uyum sağlama yeteneklerini geliştirmektedirler. Farklı öğrenmeler gerçekleştirerek kişilik gelişimlerine katkı sağlayabilmektedirler. Buralarda varlığa, olaylara farklı zaviyeden bakma imkânının da olduğunu fark eden bu öğrenciler, ufuklarını genişletmektedirler. Zoraki bir öğretim ortamında değil, gönüllü katıldıkları bir öğrenme-öğretme sürecinde olmanın zevkine varmaktadırlar. Şiddetin, korkunun, kaygının, aşağılanmanın değil; sevginin, yakın ilginin, değerli sayılmanın ikliminde kendilerini bulmaktadırlar. Ezberci bir din eğitiminin cenderesinden çıkıp, düşünmenin, sorgulamanın, anlamlandırmanın, eğlenerek ve dinlenerek dini öğrenmenin hazzını tatmaktadırlar.

Zorluklar
Ne var ki, yaz Kur’an kurslarını, hakkını vererek yapmak ve onlardan yararlanmak oldukça zordur. Her şeyden önce, iklim şartları pek müsait değildir. Bunaltıcı sıcakların olabildiği bir mevsimde, bu görev yapılmaktadır. Takvim olarak da, zamanı uygun değildir. Zira, insanların tatil yapıp dinlenmeleri gereken bir dönem, bu kurslara tahsis edilmiştir. Öğrenciler aylarca okullarda öğrenim görmüş, yorulmuş oldukları, dinlenmeye iyice ihtiyaç duydukları bir anda yaz kurslarına katılma olgusuyla karşı karşıya bırakılmaktadırlar. Anne babalar, izine ayrılacakları, tatil yapacakları bir dönemde, çocuklarının bu kurslardan yararlanmalarını sağlama sorumluluğuyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Öğreticiler, aileleriyle birlikte tatil yapma imkânını kaybetmektedirler. Bu konuya ilişkin olumsuzlukları, daha da saymak mümkün. Böylesine birçok engelleyici olumsuzluğa rağmen, yaz kurslarını etkin ve verimli biçimde yapmak, tabiî ki kolay olamaz.

Kurslardaki din eğitiminin çekiciliği
Bütün zorluklara rağmen yaz kursları öğrenciler için çekici hale getirilemez mi? Elbette getirilir. Dahası, şayet bu kursların amaçlarına ulaşılması isteniyorsa, onları alabildiğine çekici hale getirmeye görevliler mecburdurlar. Onların bundan başka çareleri yoktur. Aksi takdirde, bu kurslardan verim almak şöyle dursun, akla hayale gelmez zararları olabilir. Söz gelimi, dini sevdirmek isterken dinden soğutma söz konusu olabilir. Bunun örnekleri az değildir. Onun için, çekici olmayan kursun olmasındansa olmaması, daha az zararlıdır, denebilir.

Yaz kurslarını çekici hale getirebilmek için iki yönlü çalışma yapmak gerekmektedir. Bir, fizikî şartlar iyileştirilmelidir; iki, eğitimin kalitesini yükseltmeye yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Her alanda hızlı gelişmelerin yaşanıyor olması, her iki yönde de çalışmalara süreklilik kazandırmayı icap ettirmektedir. Yeterli olmayanlar bir tarafa, dün için yeterli olanlar, bugün için yeterli olamamaktadır. Yaz Kur’an kursu mekânları olan kurs binaları ve camilerimizin tertemiz, iç açıcı, bugünün insanını rahatlatıcı nitelikte olmasına özen gösterilmelidir. Öğrenciler, caminin dış cemaat mahalline sıkıştırılmamalı, caminin en iyi yerlerinde eğitim görmeleri sağlanmalıdır.

Diğer eğitim kurumlarıyla karşılaştırma yaptığı zaman öğrenci, kurs mekânlarını en az onlar kadar ihtiyaçlarını karşılama açısından yeterli nitelikte bulmalıdır. Bu, kurs mekânlarının da aynen diğer eğitim kurumlarının sahip oldukları fizikî şartlara sahip olmaları, onlara benzememeleri anlamına gelmemektedir. Meselâ camide de, aynen okullardaki gibi sıraların olması gerekmemektedir. Cami kendi özgünlüğü çerçevesinde, öğrencileri rahatlatıcı, ilgilerini çekici niteliklere kavuşturulmalıdır. (Bk. Aydın, Mayıs, 2007)

Fiziksel koşulların uygunluğu oldukça önemlidir; ancak buna eğitimin niteliğini geliştirerek çekiciliğini artırma çalışmaları mutlaka eşlik etmelidir. Eğitimin niteliğini artırmanın, fiziksel koşullarla ilgisi olmakla birlikte onları aşan boyutu da bulunmaktadır. Yaz kurslarının çekiciliğini, bunların dışındaki unsurlarla sağlamaya çalışmak yerine bizzat eğitimin ve eğitim yerinin özellikleriyle gerçekleştirme amaçlanmalıdır. Kurum, gücünü doğrudan ürettiği ürünlerden almalıdır. Bu kurslardaki din eğitimin manyetik alanına bir giren, artık onun çekim alanı dışına çıkmayı kolay kolay düşünememelidir, çıkamamalıdır.

Düzenlenen bir eğitim faaliyeti, bireyin ihtiyaçlarını karşıladığı, sorularına tatmin edici cevaplar, sorunlarına yeterli çözümler üretmesine katkı sağladığı oranda ilgisini çeker; birey tarafından değerli bulunur, hararetle talep edilir. Bu eğitimin din eğitimi olması, sözü edilen bu durumu değiştirmez; tam tersine daha da öne çıkarır. Yaz kursunda sunulan din eğitimi hizmeti nasıl olursa, öğrenci için çekici olabilir? Bu sorunun cevabı oldukça uzun olacaktır. Ama özetle şunlar söylenebilir.
a- Bu din eğitimi, her boyutuyla öğrencinin kapasitesine, kültürel birikimine göre ayarlanırsa,
b- Öğrencinin hayatıyla, diğer öğrenmeleriyle irtibatlandırılarak onun tarafından kullanılabilir, uygulanabilir niteliğe kavuşturulmuş bilgilerin kazandırılması sağlanırsa,
c- Üretilen bu dinî bilgiler, öğrencinin hazırbulunuşluk düzeyine uygun yöntem, teknik ve araç gereçlerle öğretilebilirse,
d- Tamamen sevgi, insana saygı esasına dayalı öğretim anlayışı hakim kılınırsa,
e- Öğrencileri sıkmadan, eğlendirerek eğitmek yaklaşımı benimsenirse,
f- Öğrenciye olabildiğince fazla malumat aktarmaya hiç iltifat etmeksizin, öğrencide dine/dindarlığa karşı ilgi uyandırarak anlamlı öğrenmeleri gerçekleştirmesine kılavuzluk edilir ve bunda başarıyı tatması gerçekleştirilirse,
g- Öğrenci, öğrenme eyleminin öznesi sayılıp derste onun isteyerek hep aktif kalması sağlanırsa,
h- Öğretici, öğrenciyle sağlıklı ilişki kurup öncelikle kendini sevdirir, örnek kişiliğiyle kendini kabul ettirirse…,

İşte bu durumda yaz kursları gerçekten öğrencinin ilgisini çekecek, etkili ve verimli olacaktır.

Diyanet İşleri Başkanlığı, öğrencinin severek, isteyerek katılacağı ve bir daha da bırakmayacağı bir yaz kursunu oluşturmak için çalışmaktadır. Başkanlık bu amaçla tamamen bilimsel bir yaklaşımla “Yaz Kur’an Kursu Programları” hazırladı ve 2005 yılında uygulamaya koydu. Böylece bu kurslar, tamamen hocanın inisiyatifine havale edilmiş olmaktan, rastgelelikten, gelişigüzellikten kurtarılıp düzene sokuldu. Bu programlarla, yaz kursları üç dönem halinde düzenlenerek, öğrencilerin farklı tatil yapma imkânlarını tamamen ortadan kaldırmadan bu kurslardan yararlanmalarına imkân hazırlandı. Kur esası getirilerek öğrencilerin, fırsat bulduklarında ve ihtiyaç duydukları programa katılmalarına, öğretim için belirlenen muhtevaları düzenli biçimde kazanmalarına imkân sağlandı. (Bk. Aydın, Mart, 2007) Programlar esnek/çerçeve program anlayışıyla hazırlanarak onların öğrencilere göre uyarlanmasına, ülkenin her yerinde öğretimin tamamen öğrencilere göre düzenlenmesinin önü açıldı. (Bk. Aydın, Temmuz, 2007)

Bu programlarla ortaya konulan yeni eğitim anlayışını iyi kavrayıp uygulamaya koyacak olan öğreticilerin formasyonunu buna göre geliştirmek için Başkanlık birbirini tamamlayan çalışmalar başlattı. Çünkü bu programlar, ancak öğreticilerin yeterlikleri oranında uygulanabilecek; onların yeterlikleri elverdiği kadarıyla o programların amaçları gerçekleştirilebilecektir. Bu bağlamda bir taraftan öğreticiler hizmetiçi eğitime alınırken öbür taraftan, çağdaş bilimsel imkânlar kullanılarak gerekli eğitim materyalleri geliştirme çalışmaları sürdürülmektedir. Programların yeni eğitim felsefesini, eğitim anlayışını ve bunların nasıl uygulanacaklarını açıklayan “Yaz Kur’an Kursu Öğretici Kılavuzu (2006)”, ders kitapları, bu ders kitaplarından nasıl yararlanılacağını gösteren öğretici kitabı (2007) hazırlandı. Bu tür çalışmalar sürdürülmektedir.

Son üç yılda Yaz Kur’an kurslarına halkımızın teveccühünün giderek önemli ölçüde artış gösterdiği görülmektedir. Bu yönelişin en önemli nedeni, yaz kurslarındaki eğitim kalitesinin yükselmiş olmasıdır. Bunu fark eden halk, çocuklarının din eğitimi konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurumlarını tercih etmekte; artık alternatif arayışlara ihtiyaç duymamaktadır. Bu kurslar, kaliteli öğreticiler elinde bilimsel bir yaklaşımla düzenlenerek bundan sonra da çok önemli ürünlere imza atacaktır; aksi durumda ise beklenen yararı elde etmek şöyle dursun din adına zarar verebilecektir.

Bu yazıyı bir hatırayla bitirelim:

Elime “Elif Cüzü”nü alıp, Erzurum’da Kurşunlu Camii’ne gittiğimde henüz dokuz yaşındaydım. Bir insan olduğumu, hatta saygıdeğer bir varlık olduğumu ilk defa Elifba hocam Efe Hoca’nın davranışlarıyla idrak ettim. Okulda yaramaz ve başarısız bir öğ-renci olan ben, Kur’an alfabesini süratle söktüm... Kur’an hocam bana sanki büyük bir adammışım gibi değer veriyor, saygı gösteriyordu. Karşılaştığım şeyin, tecrübenin imbiğinde damıtılmış gelenek olduğunu, geleneksel toplumda sosyalleşmenin bu şekilde gerçekleştiğini çok sonra fark ettim. İlk defa, Kur’an Kursu’na gittiğim camide sosyalleştiğimi, toplumun bir parçası haline geldiğimi idrak ettim. Karşılaştığım insanlarla Allah’ın selâmı ile başlayan iletişimi kurarak toplumun bir parçası haline geldim. Kendi tarihim ve yaşadığım topraklarla, büyük adam muamelesi gördüğüm camilerin büyülü atmosferinde bağlantılar kurdum. Toplumun kültürünü fark etmem, merak etmem de bu şekilde gerçekleşti. Bugün geriye dönüp baktığımda beni meydana getiren parçaların, karşıma bir iyi talih olarak çıkan fırsatların neredeyse tamamının o dünyadan geldiğini hatırlıyorum. Basit bir tasnifle dünyayı iyiler ve kötüler olarak ikiye ayırırken, o dünyayı hep iyiliklerin var olduğu bir dünya olarak kabul ettim. Aksine bir örnekle de karşılaşmadım. Benim inançlarımdan değil, içinde yaşadığım toplumla ilgili tasavvurumdan bahsediyorum. Elbette okuduğum hiçbir kitap, öğrendiğim hiçbir teori beni kendi hayat tecrübem kadar etkilemedi. Bu tecrübe bana, dindarlığın bu top-lumu var eden, dengeli ve sağlıklı bir şekilde yaşatan en derin ve güçlü enerji kaynağı olduğunu gösteriyor... Bu enerji kaynağı son derece doğal ve sağlıklı bir şekilde deveran etmekte, kendisini sonsuzca yeniden üretmektedir. (Türköne, Mayıs, 2007)

KAYNAKLAR
Aydın, M. Şevki, “Kur’an Kursu Mekânı Olarak Cami”, Diyanet Aylık Dergi, Ankara, Mayıs, 2007.
Aydın, M. Şevki, “Kur’an Kursu ve Kur Sistemi”, Diyanet Aylık Dergi, Ankara, Mart, 2007.
Aydın, M. Şevki, “Kur’an Kursu Programlarının Esnekliği”, Diyanet Aylık Dergi, Ankara, Temmuz, 2007.
Türköne Mümtaz’er, “Elif Cüzüm ve Elifba Hocam”, Diyanet Aylık Dergi, Mayıs, 2007.