Makale

RAMAZAN’IN ÖNEMİ

RAMAZAN’IN ÖNEMİ

Dr. M. Esad K1L1CER

Allah’a binlerle hamd ve şükürler olsun ki bu yıl da, Dâhi rahmet ve mağfiret ayı olan mübarek Ramazan’a kavuşmuş bulunuyoruz. Ya­ratılmışların sultanı olan, âhir zaman peygamberi Hazreti Muhaımned Mustafa (S.A.S.) in ümmeti olmak şerefi ile ne kadar öğünsek azdır. Bu­gün yeryüzünde 650 milyon müslüman, yüce dinlerinin beş esasından biri olan Ramazan orucunu tutmakta ve Allah’ın kendilerine ihsan edeceği sayısız nimet ve mükâfatlara nail olmaya çalışmaktadırlar.

Mübarek Ramazan ayının müslümanlar nazarında çok kıymetli ve mümtaz bir yeri bulunmasının bir çok sebepleri vardır. Ramazanı, yılın diğer onbir ayına sultan kılan bu sebeplerin önemlilerini şöylece sırala­yabiliriz:

1 — İçinde yaşadığımız bu dünyâ hayatı devam ettiği sürece, in­sanlığın temessük etmekle şeref duyacağı İslâm Dini’nin beş esasından biri olan oruç farizası bu ayda tutulup, îfa edilmektedir, insanı yüksel­terek, ona meleklerin hallerinden birini tatma imkânım bahşeden bu oruç ibâdeti, gerçi biz müslümanlardan önceki ümmetlere de farz kılın­mıştı. Fakat onlar oruç dediğimiz kulluk ödevini, zamanla değiştirerek bir çeşit perhiz hâline sokmuşlardır. Oruç, ancak İslâmiyet ile tam ve mükemmel bir ibâdet haline gelmiştir. Bu gerçeği, Allah Taâla Bakare Suresinin 183. âyetinde şöyle beyan buyurmaktadır:

“Ey iman edenler! Sizden evelki ümmetlere farz kılındığı gibi sizin üzerinize de oruç farz kılındı. Tâki korunasınız.”

2 — Ramazan ayının diğer bir meziyeti de, Peygamberimizin ebe­dî bir mucizesi olan Kur’an-ı Kerim’in bu ayda nâzil olmaya başlaması­dır. Bu mutlu olayı, Allah Taâla bize şöyle haber vermektedir:

“O sayılı günler Ramazan ayıdır ki Kur’an onda indirilmiştir. O Kur’an ki insanlara mahz-ı hidâyettir, doğru yolun ve Hak ile bâtılı ayırt eden hükümlerin nice açık delilleridir[1].

3 — Ramazan gecelerinde, yatsı namazı ile vitir namazı arasında kılman teravih namazı da ıbu aya has bir ibâdettir. Terâvih, miiekket bir sünnet olup yirmi rek’attan ibarettir. Camilerde ve evlerde cemaat­la kılınır. Gündüzleri oruçlu olan mü’minlerin, gecelerini de, kendilerini bir kat daha yücelten namazlarla geçirmeleri, Allah’ın rızâsı yolunda katedilmiş ne büyük bir merhaledir. Câmileri saf saf dolduran mü’minle­rin hâli, sanki İslâm’ın emrettiği birlik ve beraberliğin elle tutulur bir nümunesidir.

4 — Geçim durumları iyi olan miislümanlann, yoksul din kardeş­lerine vermekle mükellef oldukları fıtır sadakaları da Ramazan ayı içinde verilir. İçtimai dayanışmanın en güzel bir nümûnesi olan zekâtı da zenginlerimizin çoğu, bu mübarek ayda, dînen verilmesi gereken kim­selere ödemektedirler. Mâlî bir ibâdet olan zekâtın miktarı, mükellefin servetinin kırkta biridir. Zekât müessesesi, İslâm toplumunda vuku bul­ması muhtemel yersiz kıskançlıkları ve servet düşmanlığını önleyen İlâhî bir emniyet unsurudur.

5 — Ramazan ayı süresince, mü’minlerin dinî duygularının ve bil­gi öğrenme arzularının, diğer aylara nisbetle, daha çok olduğu bir ger­çektir. Büyüklerle birlikte, küçüklerin de ibâdet yerlerini doldurmaları­na, terâvih namazından başka ibâdetler de müessir olmaktadır. Bunlar; Ramazan boyunca, vâizlerin kürsülerde yaptıkları devamlı dînî konuşmalar ve hafızların camilerde ve evlerde okudukları mukabele ve hatim­lerdir. Namaz vakitlerinden önce veya sonra yer alan dinî konuşmaları ve kutsal kitabımızın tilâvetini, mü’minler büyük bir dikkat ve huşû içinde dinlerler. Böylece onlar, hem dînî bilgilerine katkıda bulunmuş olurlar, hem de Allah kelâmını dinlemenin bahtiyarlığına ererler.

6 — Ramazan ayının önemini artıran sebeplerden birisi de, tslâ- mıyette çok önemli olan Kadir Gecesi’nin bu ay içinde bulunuşudur. Allah kelâmı olan Kur’ân-ı Kerîm, Kadir gecesinde nâzîl olmaya başla­mıştır. Kur’ân’ın 114 sûresinden 99. sûre El-Kadr Sûresidir. Bu sûrede Kadir gecesinin bin aydan daha hayırlı olduğu beyan edilmiştir. Bu ba­kımdan böyle bir gecede yapılacak ibâdetlerin çok kıymetli ve sevaplı olacağı şüphesizdir.

Bedenî bir ibâdet olan orucun, Allah katında çok değerli olmasının bir sebebi de, bu ibâdete riyanın hiç kanşamamasıdır. Erginlik çağına girmiş her mü’min, Ramazan ayı boyunca - sırf Allah rızası için - fecir zamanından güneşin batışına kadar, yemeyi, içmeyi ve cinsî zevklerini terkedecek ve yaratıcısına karşı kulluk vazifelerinden bir tanesini daha yerine getirmeye gayret edecektir. Cenâb-ı Hak, bir hadîs-i kutsîde oruç tutmanın ne kadar sevaplı bir ibâdet olduğunu şöyle açıklamaktadır: “İnsanın her iyiliğine karşılık on katından yedi yüz katma kadar sevap verilir, ancak oruç bundan hariçtir, zira o Benim içindir, onun mükâfa­tını Ben vereceğim.”

Peygamber Efendimiz de bir hadîs-i şeriflerinde; “Bir kimse mü’min olduğu hâlde ve sevabını da sadece Allah’dan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, bütün geçmiş günahtan affedilir”[2] buyurmuşlardır. Demek ki, bu ay, bütün müslümanlann İlâhî bir imtihandan geçtiği, sabır ve tahammüllerinin denendiği kutsal bir zamandır. Yine Peygam­ber Efendimiz, oruç tutan kimseler hakkında şöyle buyurmuşlardır:

“Allah Teâlâ, İnsanoğlunun bütün amelleri kendisi içindir, oruç ise bundan ayrıdır, zîrâ o benim içindir ve onun mükâfatını ben veririm” buyurmuştur. Oruç bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu olduğu gün ar­tık günah işlemesin ve bağırıp çağırmasın. Ona birisi söver veya onun­la kıyasıya çarpışmak isterse ‘ben oruçluyum’ desin. Muhammed’in nefsi yed-i kudretinde olan Allâh’a yemin ederim ki oruçlunun ağız kokusu, kıyamet gününde, Allah indinde misk kokusundan daha güzeldir. Oruç­luyu memnun eden iki sevinç vardır: birisi iftar ettiği andaki sevinci, diğeri de orucundan dolayı Allâh’ın cemâli ile müşerref olduğu andaki sevincidir.”[3]

Ramazanın bütün din kardeşlerime hayırlı ve bereketli olmasını, te­menni eder, sağlık ve refah içinde bir çok Ramazanlara bizi ulaştırması­nı Cenab-ı Hak’dan niyaz eylerim.



[1] Bakare Suresi, âyet 185.

[2] Sahihu Müslim, C.I, s. 524. (M. Fuad Abdülbâki neşri, Mısır, 1955).

[3] Sahihu Müslim, C. II, s. 807.