Makale

GÜNLÜĞE DAİR

GÜNLÜĞE DAİR

Osman Özbahçe

Şiir, roman, hikâye gibi bir edebî tür olan günlüğü, günlük yazı şeklinde tanımlamak mümkündür. Günlüklerin en belirgin özellikleri, düzenli bir şekilde tutulmaları ve tarih atılmasıdır. Fakat her gün tarih atarak günü gününe yazmak gibi, olmazsa olmaz bir şartı yoktur günlüklerin. Düzensiz bir periyotla da günlük tutulabilir.
Günlükleri, en genel hatlarıyla iki gruba ayırmak mümkündür. Etrafında gördüğü olayları, kişileri anlatan, bir yerde "her şeye el atan", dışa dönük bir dikkatin egemen olduğu günlükler ve yazanın iç dünyasını anlattığı, dikkatini kendi üzerinde topladığı günlükler. Bu tür günlüklere "özel günlük" de denilir. Birinci türdeki günlükler, yaşanan dönemi, çağın ruhunu, insanlarını, günlük yaşantıyı anlamakta oldukça yarayışlıdır.
Günlük dendiği vakit ilk hatırlanan türler, hatırat ve gezi yazılarıdır. Fakat günlüklerle hatıratı ve gezi yazılarını birbirinden ayırmak gerekir. Örneğin hatırat, genellikle ömrün son demlerinde kaleme alınır. Kişinin yaşadıklarından kendini haklı çıkarmaya dönük bir sonuca yöneliktir. Ayrıca, anlatılan olayın üzerinden yıllar geçmiştir ve olay o yılların etkisiyle giderek yeni bir şekil almıştır. Olay sürekli olarak yeniden okunmuştur. Aradan geçen zaman, kişinin tecrübeleri o olaya yepyeni bir anlam yüklemiştir. Günlükteyse olay, tabir caizse, "sıcağı sıcağına" aktarılmıştır. Bundan dolayı, olayın heyecanı, öfkesi, sevinci, ayrıntıları kaybolmamıştır. Yaşantının günü gününe kayda geçmesine, yani günlük tutulmasına, bir yerde, olay devam ediyor gözüyle bakabiliriz. Çünkü olay, kişinin kendisini sorgulaması da dahil olmak üzere, bütün sebep ve sonuçlarıyla ele alınmıştır. Bundan dolayı günlüklerde bir kaygı baskınken, hatıratta kişi, zaferlerini anlatan bir komutan gibidir.
Günlükler dolayımında en temel sorulardan birisi, yazan kişinin anlattıkları, çizdiği kendi portresi bütünüyle gerçek midir, değil midir, sorusudur. Bu sorudan yola çıkılarak özel günlükler üç grupta tasnif edilmiştir: Doğru, yarı doğru, sahte.
Doğru özel günlükler; okuyucu faktörü göz önüne alınmadan tutulmuş günlükler için geçerlidir. Yazan kişi, tuttuğu günlükleri, kendisinden başka kimsenin okumayacağı saikiyle kaleme almıştır. Bundan dolayı bu tür günlüklerde yazan kişi bütünüyle içtendir. Olduğu gibidir.
Yarı doğru özel günlükler; okuyucu faktörünün göz önüne alındığı günlüklerdir. Bir başkası tarafından okunacağını bilmek, yazanda bir kontrole yol açar. Bu kontrol, yazan kişide, yaşantıyı olduğu gibi anlatmayı engeller; ama bu engel, aynı zamanda doğruya en yakın olmak gibi bir duyguya da yol açar. Bu, yazan kişinin kendini içtenliğe zorlamasıdır. Bu tür günlüklerde, yazan kişi, daha ziyade, söylenmesinde sakınca bulunmayan şeyleri söyler. Olayı olduğu gibi değil, olması gerektiği gibi anlatır. Sahte günlükler, adı üstünde, bir kurgudur.
Özellikle günümüzde, günlüklerin, edebiyat karakteri önde tutulmaktadır. Bu tür günlükler, yazarların okudukları, yazdıkları kitaplara, ilgilendikleri konulara ilişkin tuttukları notlar şeklinde olabileceği gibi, iç dünyalarını edebî bir üslupla anlatmak şeklinde de olabilir. Yazarın iç dünyasını edebî bir üslupla anlattığı günlüklere Cemil Meriç’in "Jurnal" adlı eseri ve Cahit Zarifoğlu’nun "Yaşamak" adlı eseri örnek gösterilebilir.
Gemi kaptanlarının seyir defterlerinden tutun da Soğanağa Camii imamı Hafız Meh- med’in günlüğüne kadar pek çok alanda tutulmuş nice günlük vardır. Günlük bize kalmış bir şeydir. Hayatımızın düzen kazanmasında, geçmiş muhasebesinde çok önemli bir işlevi olan günlüğün mesleki başarıya katkısı da göz ardı edilmemelidir. Bir öğretmenin, bir bilim adamının, bir imamın, bir müftünün mesleki ilgisinin uzantısı olarak tuttuğu günlükler, daha sağlam adımlar atmasına önemli katkılarda bulunabilir.