Makale

YILBAŞI

YILBAŞI

İlhami AYRANCI
Doç. Dr. ^ Hamdı

YILBAŞI, Hristiyanlarca Hz. İsa’nın doğumu olarak kabul edilen gündür. "Noel" denilen bu yortu’ yu (bayramı) Katolik ve Protestanlar 25 Aralık’ta, Ortodokslar ise, 6 Ocak’ ta kutlamaktadırlar. Daha sonraları Aziz Joannes Khrysostomas ve Nazianzoslu Aziz Gregorios’un çalışmalarıyla aradaki fark kaldırılarak yılın ilk gününde kutlanmaya başlanmıştır. (1)
Görüldüğü gibi Hz. İsa’nın doğumunun 31 Aralık veya 1 Ocak olduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, Hristiyan âlemi yılbaşı gecesini Hz. İsa’nın doğum yıldönümü mülâhaza ve inancıyla, o gece için özel yemekler yaparak, eğlenceler düzenleyerek, ayinlere katılarak kutlarlar. Batıda 24 Aralık’ta başlayıp, 1 Ocak’ta sona eren tatile de "Christmas" denilmektedir. Hristiyan inanışına göre Hz. İsa’nın adı da 1 Ocak’ta verilmiştir. (2)

NOEL BABA
Yılbaşı denildiği zaman ilk çağrışım, "noel gecesi" çocuklara hediyeler dağıttığına inanılan "Noel Baba" oluyor. Karla örtülü kırmızı başlıklı paltosu ve kocaman beyaz sakalıyla hayal edilen Noel Baba’nın bir masal kahramanı olmayıp, gerçekten yaşamış ve zamanla efsaneleşmiş bir kişi olduğunu iddia edenler bulunmakta ise de, bunun tarihî bir belge sayıla-bilecek ilmî bir dayanağı bulunmamaktadır.

NOEL AĞACI
Noel ağacına gelince; bu da, noel yortusu dolayısıyla süslenen ve ışıklandırılan çam ağacıdır. Noel dolayısıyla çam ağacı kesilmesi ve süslenmesi ilk defa 16. yüzyılda (1605) Almanya’da yapılmış, oradan da Fransa’ya yayılmış-tır. (3)

YOK, OLAN MİLLÎ
SERVET
Her yılbaşı öncesinde trajik bir sonla hayatları noktalanan körpecik çamlar, özenti sahibi insanlarımızın bir akşamlık zevkleri için bu senede kesilecek. Batıda çam sırf bu iş için kurulmuş özel ormanlardan kesilirken, bizde bu, ifadenin en hafifiyle; millî servetin katline yol açmaktadır.
"Bir hurma fidanını keseni, Allah tepetaklak cehenneme atar" (4) hadis-i şerifi bizlere bu konuda uyarıda bulunmaktadır. Yılbaşında sırf eğlence için çam kesmek, en azından, dinî ve millî şahsiyetimize hakarettir.
Kabul etmemiz gerekir ki, Noel babası’yla, Noel ağacı’yla, o geceyi kutlamak için alınıp hazırlanmış hindisiyle, yiyecek ve içecekleriyle yılbaşı eğlenceleri bize batı’dan geçmiştir. Çünkü, Milâdî takvimin kabulünden önce Hicrî ve Rûmî sene başlarında, Müslüman Türk toplumunda yılbaşı dolayısıyla özel eğlenceler düzenlendiği görülmemiştir. Üstelik bu eğlencelerde dinimizin yasakladığı içki, kumar... gibi haram fiil ve davranışların geniş ölçüde yer aldığı da yaşanan bir gerçektir.
Beşeriyetin ıslahı için Allah tarafından gönderilmiş ilâhî bir dinin temsilcisi olan Peygamberin doğum yıldönümünün bu şekilde kutlanması doğru olamaz. İçkili, kumarlı... eğlencelerin gerçek Hristiyanlıkla da hiçbir alâkası yoktur. İnsanı küçük düşüren zevklerin harmanlaştığı kutlama törenleri, hiç ilâhî bir dinin esaslarıyla bağdaşabilir mi?
Hz. İsa (A.S.) yı biz de severiz. O’nun ve diğer bütün peygamberlerin peygamberliğine inanmak, İslâm’ın iman esaslarından biridir. İslâm akidesine göre peygamberlik bakımından "Allah’ın elçilerinden hiçbirini diğerinden ayırmayız" (5). Ayrıca bir peygambere saygı, onun doğum yıldönümüne hürmet de, Allah’ın emirleri ve İslâm’ın ölçüleri içinde olmalıdır.
Şüphesiz her dinin ve her milletin kendine mahsus bir medeniyeti ve onu diğerlerinden ayıran ayırıcı vasıfları, İslâm Dini’nin ve İslâm ümmetinin de, hiçbir dini ve hiçbir milleti taklide ihtiyacı olmayan üstün değerleri ve medeniyeti vardır. "Su kaybolursa onu derede, rüzgar kaybolursa onu da tepede" bulabileceğimizi anlatan bir atasözümüz vardır. Fakat bir millet, örfünü, adetini, ulvî değerlerini yitirirse onu bulabileceği bir yer yoktur. Bunu akıldan çıkarmamalıyız.
Yılbaşı, batılı anlamda bütün uygulama ve eylemleriyle, insanın ruh yüceliğini silmeye, bedenî zevk ve şehvetler girdabında manevî değerleri boğmaya yönelik bir hareket olarak ,her geçen yıl dozunu ve tahribatını artırmaktadır.

DEĞİŞMEYEN MANZARALAR
Yılbaşı yaklaşırken özellikle büyük şehirlerimizde Müslüman Türklere ait mağazaların hiç te küçümsenmeyecek bir kısmının -hatta bazı evlerin- Noel baba ve Noel ağaçlarıyla süs-lendiğini görüyoruz. Mağaza vitrinleri süsleniyor, sokaklar temizleniyor, işlek caddeler ışıl ışıl... Vitrinlerde Noel baba kuklaları boy gösteriyor. Kimi mağazalar da kuklasıyla yetinmemiş (genellikle de bayan) canlı "Noel Babalar bulunduruyor. Yılbaşı için hediyelik eşya almaya gelen müşterilere Noel baba giysili tezgahtarlar hizmet veriyor. Onları gören çocuklar da an-ne-babalarına göstererek, "bak Noel baba gelmiş bana hediye verecek" diyorlar. Ve Noel babalar mağazaların kendilerine özel olarak hazırlanmış mekanlarında Müslüman Türk çocuklarını kucaklarına alarak hatıra fotoğrafı çektiriyorlar.

ÇOCUKLARA ETKİLERİ

Anaokulu ve kreşlerde yılbaşı dolayısıyla çocuklara özel eğlence programları hazırlanıyor. Noel baba giysili bazı kimseler de buraları ziyaret ederek çocuklara hediyeler veriyorlar. Özel program hazırlanan bir kreşe devam eden ve Noel baba’dan hediye almış çocuğun yaşadığı çelişkiyi ve bunalımı anlayabilmek için, onlardan herhangi birinin ailesiyle konuşmamız yetiyor da artıyor bile...

TELEVİZYON
1991 yılbaşında bizdeki resmi-özel tüm televizyon kanallarının yılbaşı özel eğlence programları hazırladıklarından yola çıkarak, merakımı gidermek için, ünlü BBC’nin de araların-da bulunduğu on ayrı -Avrupa- televizyon kanalının yılbaşı gecesi programlarını incelediğim zaman; yarım saatlik programı olan birisi hariç, başka hiçbirinin "yılbaşı özel" programının olmadığına hayretle şahit olduğumu da buraya eklemek istiyorum.

SONUÇ
Bilindiği gibi İslâm’da "gayri müslim toplumlara benzeme ve onları tak-lid etme özentisi" hoş görülmemiştir. Nitekim Buharî ve Müslim’in rivayet ettikleri hadis-i şerifte: "Yahudi ve Hristiyanlar (ağaran saç ve sakallarını) boyamazlar, siz onlara muhalefet ediniz" (6) buyurulmuştur. Bir başka hadis-i şerifte ümmetinin gayr-ı müslim toplumları taklit etme konusundaki endişesini Rasul-i Ekrem (S.A.S.) Efendimiz: "Siz kendinizden öncekilerin yoluna karış karış, kulaç-kulaç aynen uyacaksınız. Hatta onlar bir keler deliğine girseler, siz de onları takibe çalışacaksınız" (7) sözleriyle ifade buyurmuştur.
Ebû Davûd ve Ahmet b. Hanbel’in rivayet ettikleri; "Bir topluma benzemeye özenen kişi, onlardan sayılır" (8) anlamındaki ha-dis-i şerifte ise, yabancı toplumların örf, âdet ve kültürlerini benimseyen kişi ve toplumların, zamanla öz benliklerini kaybedeceklerine işaret olunmuş; Müslümanların kendi benliklerini korumaları, gayr-ı müslimleri taklide özenmemeleri istenmiştir.

DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULUNUN BU KONUDAKİ FETVASI
"Peygamberimiz Hz. Mu-hammed (S.A.S.)’in Mekke’den Medine’ye hicreti, Kamerî takvimde yılbaşı olarak kabul edildiği gibi, Hz. İsa’nın doğumu da, Milâdi takvimde yılbaşı ka-bul edilmiştir.
Hz. İsa’nın doğum tarihinin 1 Ocak olduğu kesin olmamakla birlikte, Hristiyan âlemi yılbaşı gecesini Hz. İsa’nın doğum yıldönümü olduğu mülâhaza ve inancıyla kutlarlar; o gece için özel yemekler ve eğlenceler yaparlar, çocukları için önceden alıp hazırladıkları bazı hediyeleri -efsanevî bir kişi olan Noel baba’nın getirmiş olduğunu söyleyerek, çocuklarına verirler, onları buna inandırırlar.
Yeni yıl dolayısıyla tebrikleşmekte bir sakınca yoktur. Ancak bir Müslümanın yılbaşı gecesi için özel yemek ve eğlenceler hazırlayarak Hristiyanların örf ve geleneklerini taklit etmesi uygun değildir." (9)



NE YAPMALI?
Yılbaşında insan, kendisini eğlenceye vermek yerine, geride bıraktığı koca bir yılın muhasebesini, gelecek yılın da -mesleği, ailesi, çocukları için- planlarını yapacak olsa, kuşkusuz kârlı çıkacaktır.
Bize düşen doğru yolu göstermektir. Kimseyi tuttuğu (gittiği) yoldan döndürenleyiz. Ama doğru olanı hatırlatmakta her Müslümanın görevidir. Peygamberimiz: "Sizden kim bir kötülük görürse, onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse, diliyle onun kötü olduğunu söylesin. Buna da gücü yetmezse, kalben o işten ikrah etsin" (10) buyurmuştur. Biz de hatırlatıyoruz.

1- Diyanet Gazetesi sayı: 57, sh. 11, 15 Aralık 1972
2- Diyanet Gazetesi sayı: 370, Aralık 1989
3- Doç. Dr. Süleyman ATEŞ. Diyanet Gazetesi Aralık 1974
4- Ebû Davûd Kitâbu’l-Edeb, bâb fi-kat’is-sidr. Aynı hadisi Nesai si-yefde, Dıyâ muhtâre’de Abdullah ibn Habeşîden rivayet etmişlerdir.
5- K.K.: 2/285
6- Rıyâzu’s Salîhin Tercümesi, 3/ 200 Hadis no 1667; Tecrid-i Sarih Tercümesi 9/191, Hadis no: 1412 ve 121111, Hadis no: 1956
7- Et-Tâc 1/43, Miskâtü’l-Mesâbih, Hadis no: 5361
8- Keşfü’l-hafa, 2/240 Hadis no: 2436
9- Diyanet Aylık Dergi, sayı: 12, Aralık/1991
10-Riyazü’s-Salîhin cilt 1. sh. 228, Hadis no: 183