Makale

Feyizli ve Bereketli Zaman Dilimi ÜÇ AYLAR

ŞÜKRÜ ÖZBUGDAY /Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi

Feyizli ve Bereketli Zaman Dilimi
ÜÇ AYLAR

Dinî hayatımızda "Üç Aylar" diye bilinen ve sonu Ramazan Ayı ile biten, feyizli ve bereketli maneviyat mevsimine girmek üzereyiz.
22 Ekim 1998 Perşembe günü üç ayların ilki olan Recep ayının birinci günü, o akşam da Regaib Kandili dir.
Üç aylar, kamerî aylardan Recep, Şaban ve Ramazan aylarıdır. Bu kutsî ayların mânevi değerine Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), şu hadis-i şerifleriyle işaret buyurmuşlardın
“Recep, Allah’ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır."(1)
“Ey Allah’ım, Recep ve Şabanı bize mübarek kıl, bizi Ramazana yetiştir."2
Bu kutsal aylar, aynı zamanda mübarek gecelerle doludur. Recep ayında, Regaib ve Mi’rac Kandili, Şaban ayında Berat Gecesi, Ramazan ayında ise Kadir gecesi vardır.
22 Ekim günü idrâk edeceğimiz Recep ayı, gerek İslâm’dan önce, gerekse İslâm’dan sonra mukaddes tanınan bir aydır. İslâm Dini gelmeden önce bu ay girer girmez Arap kabileleri arasında harbetmek, baskın ve çapulculuk yapmak yasaklanır, herkes bu ayda kendisini emniyet ve selamette hissederdi. İslâm güneşinin doğmasından sonra da ilahi hikmet ve takdir gereğince bu aya olan hürmet devam ettirildi. Bu ay, Regaib ve Mi’rac gibi İlâhi tecellilerle şereflendirildi. Memleketimizde de asırlardır bir üç aylar geleneği oluşmuş, Ramazana hazırlık bununla başlar hale gelmiştir.
Recep ayının kutsiyetine Kur’an-ı Kerim’de de işaret edilerek şöyle buy- rulmaktadın “Muhakkak, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah’a göre, ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. Bu, dosdoğru bir nizamdır. Öyleyse o aylar içinde kendinize yazık etmeyin...”3
Âyette işaret buyrulan “haram aylarının Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Recep ayları olduğunu Peygamberimiz, şu hadisleriyle açıklamışlardır: "Muhakkak ki zaman Allah’ın yarattığı günkü şekliyle akıp gitmektedir. Sene oniki aydır. Onlardan dördü haram aylarıdır. Bunlardan üçü peşpeşedin Zilkâde, Zilhicce, Muharrem, bir de Ce- mâziyel-âhir ile Şaban ayları arasında olan Mudar Kabilesi’nin ayı Recep’tir."(4)
Recep ayının ilk Cuma gecesine-, Yüce Mevlâ’nın kullarına rahmet ve mağfiretinin lütuf ve ikramının, sevap ve mükafatının bol bol verildiği gece mânasına, “Regaib Gecesi" adı verilmiştir.
Regaib Kandili; Recep ayının 27. gecesindeki Miraç ve Şaban ayının 15. gecesindeki Berat Kandillerini, Ramazan ayını, bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesini, Ramazan ve Kurban Bayramlarını müjdeleyen mübarek bir gecedir.
Recep ayı içerisinde bulunan bir başka mübarek gece de Mi’rac gecesidir. Mi’rac gecesi; Allah’ın sevgili kulu ve Rasulü Hz. Muhammed (s.a.v.)’i Mekke’deki Mescid-i Haram’dan, Kudüs’deki Mescid-i Aksa’ya ve oradan da göklerin İlâhi derinliklerine yükselttiği gecedir.
Mi’rac gecesi, Yüce Allah’ın Sevgili Peygamberimize büyük hakikatlerin İlâhi sırlarını gösterdiği, vasıtaların kalkarak ilâhi vahye muhatap kıldığı, kendi âyâtını ve kâinatın sırlarını seyrettirdiği, mü’minlere namazın farz kılındığı ve biz müslümanlar için de İlâhi lütuflarla dolu olan bir gecedir.
Üç ayların İkincisi olan Şaban ayı ve onun içerisinde bulanan Berat gecesi de müslümanlarca kutsal sayılmış, bu gecenin diğer gecelerden farklı bir şekilde geçirilmesi, bu gecede daha fazla ibadet edilmesi âdet halini almıştır. Bu gece hakkında Hz. Peygamberin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Allah Teâlâ rahmetiyle Şâbanın 15. gecesi dünya semasında tecelli eder ve Kelb Kabilesi koyunlarının kılları sayısından daha fazla kişiyi bağışlar.” ,5‘ Diğer bir rivayete göre de Hz. Peygamber, "Şabanın ortasında gece ibadet ediniz, gündüz oruç tutunuz, Allah o gece güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve fecir doğana kadar, “Yok mu benden af isteyen onu affedeyim, yok mu benden rızık isteyen ona rızık vereyim, yok mu bir musibete uğrayan ona âfiyet vereyim, yok mu şöyle, yok mu böyle! der." buyurmuştur. 161 Bir kısım âlimlerin, kıblenin Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’dan Mekke’deki Kâbe istikametine çevrilmesinin hicretin ikinci yılında Berat gecesinde vuku bulduğunu kabul etmeleri de geceye ayrı bir önem kazandırmıştır.
Bu rivayetlerle, Hz. Peygamberin Şâban ayına ve özellikle bu ayın onbe- şinci gecesine ayrı bir önem vererek, onu ihya ettiğine dair diğer rivayetleri gözönüne alan alimler, bu geceyi ibadetle geçirmenin sevaba vesile olacağını söylemişlerdir.7
Üç ayların sonuncusu olan Ramazan ayı ve onda bulunan Kadir gecesinin ise dini hayatımızda ayrı bir yeri ve önemi vardır. Ramazan ayı faziletlerle dolu bir aydır. Ramazan ayı, hayır ayı, yoksullara ve düşkünlere yardım ayı ve bütün anlamıyla Kur’an ayıdır. Ramazanın diriltici özelliği, bütün insanlığı huzura ve sâadete kavuşturmak için yeryüzüne gönderilen Kur’an-ı Kerim’in bu ayda inmeye başlamasından, 6 bin aydan yani seksen küsur yıllık bir ömürden daha hayırlı olan Kadir gecesinin bu ayda bulunmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca İslâm’ın beş esasından biri olan oruç, bu aya tahsis edilmiştir. Ramazan mevsiminin günahkâr kullar için yeniden kendine gelme, canlanıp ayağa kalkma ve şeytanın vurduğu prangayı koparma fırsatı getirdiği şu hadiste açıklanmıştın “Ramazan ayı gelince cennet kapıları ardına kadar açılır. Cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar prangaya vurulur."10
Böylece Ramazan ayı diğer aylar içinde bir başka aydır. Sanki yeni bir hayatın başlangıcıdır. Hayatımızın kazandığı veya kazanacağı yeni boyutların filizleneceği önemli bir devredir. İnsani ve İçtimaî münasebetlerimizin daha güzel bir hüviyet kazanacağı bir zaman dilimidir.
Ramazan ayının özellikle Türk toplum hayatında müstesnâ bir yeri vardır. Türkler, Ramazanı yılda bir defa gelen önemli bir misafir olarak kabul eder ve hazırlıklarını buna göre yaparlar. Her yıl Ramazan ayı yaklaşırken neşe, hareket ve canlılık görülür.
Toplum geleneğimizin canlı ve dipdiri bir tezahürü olarak Ramazan-, yıllık takvimimiz için hatırı sayılır bir ağırlığa sahiptir. Kendileri, aylar içinde sultanlıkla taltif edilen bir payenin sahibi olarak kandillerle karşılanıp, bayramlarla uğurlanır. İftar, sahur ve teravih gibi ibadet neşvesinin ötesinde mânâlâr taşıyan bu merasimleriylede sultan olmanın ayrıcalıklarını yaşar. Daha kendisi gelmeden, önce kandilleri gönderip; sonra kendileri teşrif eden "Sultan Ay Ramazan”, sosyal iklimde meydana getirdiği değişiklik ve yumuşamayla da müstesna bir imtiyaza sahiptir.
Halk arasında "üç Aylar" diye adlandırılan Recep, Şaban ve Ramazan ayları, Yüce Allah’ın ruhumuza ikram ettiği faziletli ve feyizli bir zaman dilimidir. Yapılan dileklerin dalga dalga Allah’a ulaştığı, dökülen pişmanlık gözyaşlarının günahları silip yokettiği kandiller geçididir. Melekî olduğu kadar şeytanî özelliklere de sahip, günah işlemeye müsait bulunan insanın günahlarından temizlenmesi için bir fırsattır üç aylar. Kısaca üç aylar, günahlardan arınma, sevaplarla bezenme mevsimidir. Ramazandan önce oruçla buluşanlar, Cuma namazına koşanlar, namaza başlayanlar, ibâdetlerini ziyâdeleştirenler, tevbe ile Allah’a daha çok yaklaşanlar... gibi manevi kazanç elde edenlerin çokça görüldüğü anlardır üç aylar.
Hayatımızda âdeta otokontrol sisteminin kurulmasına vesile olan mübarek üç aylar ve kandiller, dünyevi meşguliyetlerimizden sıyrılıp, yaratılış gayemizi düşünmemiz; yaratan ve yaratılanlarla olan münasebetlerimizi değerlendirmemiz için son derece değerli fırsatlardır.
İşte idrak edeceğimiz mübarek üç aylar; Yaratıcımıza, ailemize, çocuklarımıza, milletimize ve bütün insanlığa karşı görev ve sorumluluklarımızı hatırlatmalı, hata, ihmâl ve kusurlarımızdan dönmemize ve gaflet uykusundan uyanmamıza vesile olmalıdır. Aramızdaki çekişmeleri, tefrika ve ihtilafları, şahsi menfaat hesaplarını ve basit düşünce farlılıklarını bertaraf etmeli; her zamandan daha çok muhtaç olduğumuz ve Yüce Dinimizin bizden ısrarla istediği, barış hoşgörü, kardeşlik, birlik ve beraberliğimizin güçlenmesini, insânî ve ahlâkî meziyetlerin yeniden yeşermesini sağlamalıdır.
İnsanoğlu, yaşadığı günlerde farklılıklar olmazsa, belli alışkanlıklarıyla hayatını sürdürür. Fakat alışkanlıklarının dışında ve farklı durumlarla karşılaşırsa kendine birçeki-düzen verir. İşte üç aylar ve bu aylar içerisinde bulunan mübârek geceler, müslümanların hayatındaki mûtad gün ve geceler arasında fazlasıyla sevap kazanacağı kıymetli zamandır. Geçmişin muhasebesini yaparak geleceğe azim ve enerji dolu bir şevkle atılmak için imkândır. Unutulmamalıdır ki, insan bu dünyada nasıl yaşamışsa, kıyamet gününde Allah’ın huzuruna dünyada işledikleriyle birlikte varacaktır. Götürdükleri iyi ise sevinip mesrûr olacak, kötü ise pişmanlık duyarak mahcûp olacaktır. Ancak bu mahcubiyetin orada faydası da olmayacaktır. Bu hususta Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:
"Ey iman edenler, Allah’tan korkun, herkes yarına ne hazırladığına bir baksın; Allah’tan sakının, çünkü Allah, işlediklerinizden haberdardır."11
Önümüzdeki üç ay içerisinde, gündelik hayatın tek düzeliğinden ve sıradanlığından bizleri alıp, kendi hususî atmosferine götüren bu güzel ve özel günleri ardarda yaşıyacağız. Güzel ülkemizin insanları, kandil, Ramazan ve bayram gibi bu husûsî zamanları sosyal barışın ve sükûnetin bir vesilesi sayarak karşılıklı sevgi ve hoşgörüyle karşılayıp uğurlayacak, kendi inanç ve değerlerini yaşama ve yaşatmayı, bizzat yaşayarak öğreneceklerdir.
Mübârek üç ayların cennet vatanımızın saâdet ve selâmetine, necip milletimizin birlik ve berâberliğine vesile olması dileğiyle bütün okuyucularımızın üç aylarını ve Regaib Kandilini tebrik ediyorum.

(1) Aclûnî; Keşfü’l-Hafâ, c. 1, s. 423, Hadis Na 1358.
(2) Ahmed b. Hanbel; Müsned, c. 1, s. 259, Keşf’ül-
Hafâ, c. 1, s. 186, Hadis No: 554.
(3) Tevbe. 9/36.
(4) Buhârî; Tefsir, Sûre, 8,9-, Bed’ül-Halk, 2; Meğazi,
77-, Edâhi. 5; Tevhid, 24; Müslim. Kasâme, 29. Ebû Dâvııd, Menâsik, 67; Ahmed b. Hanbel; Müsned, c .5, s. 37,73.
(5) Tirmizi; Savm, 39; İbn-i Mâce; İkame, 191, Hadis
No; 1389.
(6) İbn-i Mace; ikame, 191, Hadis NO: 1388.
(7) Geniş bilgi için bkz. T.D.V, İslam Ansiklopedisi
"Berat Gecesi" Maddesi, c. 5, s. 475-476
(8) Bakara; 2/185
(9) Kadr; 97/3.
(10) Buhârî; savm, 5; Müslim; Siyam, 1-2.
(11) Haşr; 59/18.