Makale

Oruç ve Sağlık

Oruç ve Sağlık

Nimet BERKOK
Kamil TOYGAR

İslami ibadetlerin yerine getirilmesi şüphesiz Yüce Allah’a kulluk içindir. Ancak, dinimizin emrettiği her şeyin insan bedenine büyük yararı olduğu da gerçektir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in bir hadislerinde; “Oruç tutunuz, sağlık bulursunuz" buyrukları, dini ve sosyal muhtevası ön planda bulunan orucu, tıbbi bakımdan araştırmaya da yönlendirmektedir. Daha önce de temas ettiğimiz gibi oruca insan sağlığı açısından bakıldığında şişmanlık, yüksek tansiyon, damar sertliği, mide ve sindirim hastalıklarından insanı koruyan bir ibadet olduğu kolayca anlaşılabilir. Günümüz tıbbında büyük önem taşıyan “Koruyucu hekimlik” ilkesi orucun doğrudan içerisinde yer almaktadır.
Oruç bir yıl boyunca durmadan çalışan mide ve sindirim sistemimizi dinlendiren, dinlendirirken koruyan ibadettir.
Dinimiz hiç bir iş ve konuda inananlarına güçlük yüklemez. Bu yönüyle sağlığı yerinde olmayan bir kimsenin oruç tutması istenmemiştir. Ciddi olarak hasta olanlar oruç tutamazlar. Tutamadıkları oruçlarını sağlıklarına kavuştuklarında tutarak görevlerini yerine getirirler. Bu hastalıkların belli-başlıcaları şunlardır: Kanser, devamlı ilaç kullanılması gereken kalp, damar ve şeker hastalıkları, verem, ateşle seyreden hastalıklar. Özellikle mide ve sindirim yolu hastalıkları. Mide ve oniki parmak bağırsağında ülser olan kişilerin oruç tutmaları sağlıkları için riskli olabilir. Ülser, mide boş kaldığında sürekli ağrı yapar.
Söz buraya gelmişken oruçlu bir insanın sisteminde nükseden ülser, mide kanaması vb. hastalıkların büyük çoğunluğu yanlış beslenmeden kaynaklanmaktadır. Bunlardan başlıcaları:
a. Çok yemek: Hemen bilindiği gibi iftarda bedenimizin ihtiyacından çok yiyip içmekteyiz. Bütün gününü ibadet amacıyla nefsine hakim olarak geçiren bir Müslüma- nın iradesini koruyarak yeterli ölçüde yiyip içmesi gerekir. Göz- temlerimize göre iftar sofralarında normal bir insana yetecek yemeklerin iki üç katı yemek konulmaktadır. Yemekleri hazırlayan eş, anne ve yakınlarımızın bu konuda bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Onların gereksiz sevgi ve şefkatleri ileride telafisi imkansız rahatsızlıklar yaratmaktadır.
b. Çabuk yemek: İftar ve sahur sofraların da yaptığımız büyük bir yanlışlık da çok çabuk, yeterince çiğnemeden yemek yememizdir. Bilindiği üzere sindirim ağızda çiğnemeyle başlar. Yeterince çiğnenmeyen besin maddeleri sindirim sisteminde problemlere sebep olacağı gibi, gerektiğinden fazla yememize de yol açacaktır.
c. Çok çeşitli yemek: İftar ve sahur sofralarının zenginliği bizde bir gelenek haline gelmiştir. İster aile içi sofralarında ister toplu iftar sofralarında olsun o kadar çeşitli yiyecek içeceklerle karşılaşıyoruz ki, bunların insan midesine büyük zararlar vermemesi düşünülemez. Geçtiğimiz yıl katıldığımız bir iftar sofrasında yaptığımız tespitte 26 çeşit yiyecek ve içeceğin bulunduğunu şaşkınlıkla gördük. Bu yiyeceklerin çeşitliliği yanında birbirine uyum sağlamadığı, sindirim bakımından insan bedenine zorluklar verdiği de görülmektedir.
ç. Sahura kalkmamak, ya da aşırı yemek: Gözlediğimiz bir başka yanlışlık da bazı Müslüman kardeşlerimizin sahura kalkmadan akşam yemeği ile oruç tutmasıdır. Doğrusu oruç tutan kişi mutlaka sahura kalkmalı, midesini uzun süre aç bırakmamalı, az da olsa hafif bir şeyler yemelidir. Bu hususta Hz. Peygamberimiz bir yudum su, bir zeytin tanesi dahi olsa sahur yemeği yememizi, sahurda bereket olduğunu belirtmişlerdir,
Bu konuda, sağlık yönünden yapılan bir diğer yanlışlık da sahurda aşırı yemektir. Doğal olarak dolu mide ile yatmak sağlık yönünden zarar verecektir. Buna dikkat edilmediği takdirde sabahleyin middede bir ağırlık, ekşime ve yanma hissedilecektir.
d. Sigara tiryakilerinin aç karnına sigara içmeleri: Sigaranın insan organizmasına büyük zarar verdiği, özellikle solunum yollarında telafisi imkansız problemler yarattığı bilinmektedir.
Hal böyle iken iftar sofrasına oturur oturmaz, ilk iş olarak sigara içmenin insan bedeninde yaratacağı tahribatı tahayyül etmek zor olmasa gerekir.
Sonuç olarak: Ramazan ayında iftar ve sahur sofralarında beslenme yönünden bazı yanlışlıkların yapıldığı bir gerçektir.
Diyanet İşleri Başkanlığımızın, Sağlık Bakanlığı ve Üniversitelerimizin ilgili bilim dallarıyla işbirliği yaparak koruyucu hekimliğe yönelik bazı çalışmalar yapmasını bir zorunluluk olarak görmekteyiz.
Başta okul ve camilerimiz olmak üzere ve yaygın eğitim kurumlarımızda bu konunun ele alınıp işlenmesi, yapılan yanlışlıkların gösterilerek halkımızın uyarılması düşünülmelidir.

(*) ‘’Ramazan Yemekleri ve Mutfak Kültürü’
adlı kitaptan.