Makale

SENSİZ OLMUYOR

SENSİZ OLMUYOR

Abdulbaki İşcan

Asırlar böyle mi geçti bilemiyorum...
Geçmiş yıllarda da bu kadar acımasızlık, bu kadar hüzün, bu kadar sevgisizlik var mıydı?
Mevlâna’yı, Yunus’u nasıl taşıdık bugünlere, bülbülü nasıl dinledik senelerce?
Gül yok muydu, gönül yok muydu?
Zaman mı etkiledi onları, hırs, para, şöhret mi kanlarına girdi?
Hangi tarafa baksan ayrı bir acı, hangi ele uzansan ayrı bir dert.
Sanki artık mutluluktan, sevinçten eser yok yüzlerinde, tebessümü hiç göremezsin.
Ey sevgi!...
Şu günlerden sana ne kadar ihtiyacımız var bir bilsen.
Yıldızlar, karanlığın en kuvvetli olduğu anlarda görünürmüş.
Seni görebilmek için kaç karanlık gece geçirdik, kaç tane şafağı uykusuz, yorgun gözlerle bekledik. Kaç ay doğdu, güneş battı üzerimize, tohumlar nice çiçekler verdi, fidanlar alabildiğine boy attı.
Gözler yaştan kurudu, eller duadan hiç inmedi.
Şarkılar yazdık sana, türküler söyledik senin için.
Sesimizi, sedamızı herkes duydu da sanki bir sen duymadın.
Senin peşinden nasıl koştuğumuzu işitmez misin?
Sana ulaşmak için ne çileler çektiğimizi fark etmez misin?
Senin kıymetini bilmeyen, varlığından habersiz insanlardaki huzursuzluğu hissetmez misin?
Senin için nice insanların ne düşüncelere daldıklarını, ne şiirler yazdıklarını, ne ağıtlar dizdiklerini duymaz mısın?
Ey sevgi!...
İnsanlar olmaları gerektiği gibi değiller, nasıl zalimce yaşıyorlar anlayamazsın.
Çıkarları uğruna birbirlerini yemeye başladılar, para için adam öldürür hale geldiler, çocukların bile kanına girdiler. Onlara uyuşturucu verdiler, kumarı öğrettiler, aç bıraktılar, köprü altlarını kendi çocuklarına lâyık gördüler, hatta anlamsız savaşlarda onları katlettiler.
insanlar bildiğin gibi değil ey sevgi, bizim bildiğimiz gibi de değil...
Düşüncelerini damla damla yoğunlaştırıp, senin süzgecinde süzüp, yine seni ifade için ne arayışlara girdiklerini görmez misin?
Ey sevgi!...
Senin her gözün göremediği ziynet eşyalarınla süslü insanlardaki çekicilik, özlemlerimizi coşturur ve gözlerimiz ufukta her zaman bir Zümrüdü Anka arar.
Senin bulunduğun tenha köşelerden gelen hoş kukular mest eder bizi.
Bir al gülün kokusu gibi kokun.
Senin konakladığın mekândan yükselen sedalar ateşle doldurur yüreğimizi.
Bağrı yanık bülbülün sesi gibi sesin.
Biz senden bahseden, gönüllere hükmedecek nice efsunlu güfteler okuduk, nice te
sirli besteler dinledik.
Anladık ki bizim kendi kendimize yol alacak gücümüz yok.
Senin kuşattığın gönüllerin ulviliğini anlatmak için kurduğumuz cümleler de yavan kalıyor, kelimeler de pek bir anlam ifade etmiyor.
Açılmaz kapıları açan, aşılmaz dağlan aştıran, onulmaz dertlerin ilâcı olan ey sevgi!...
Çatlamaya meyletmiş gönüllerimizi kuraklığa, kapanmaya yüz tutmuş gözlerimizi körlüğe terk etme!...
Fersiz ellerimizden ellerini çekme!
Ey sevgi!...
Bizi sensiz bırakma!...