ANA HAKKI
Ashab-ı Rasûlüllahtan ALKAME (r.a.) hastalanmış ve oldukça ağırlaşmıştı. Efendimiz Aleyhissalâtü vesselam da Ali, Ammar ve Bilâl hazeratını kendisini yoklamağa gönderdiler. Bu üç zat, Alkame’nin evine vardıklarında, dilinin tutulduğunu ve kelime-i şe- hadeti söylemeğe dahi kudreti olmadığını gördüler ve bunu dönüşlerinde Faihr-i-kâinat Efendimize arz ettiler.
Ashab-ı Kiram aralarında toplanarak Alkame’nin bütün ahvalini müzakere ettiler ve hiç bir kötü hal ve hareketi olmadığı sonucuna vardılar. Ancak, karısından dolayı anasının razı olmadığı anlaşıldı ve annesi çağrılarak, Aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz tarafından ne kadar zorlandı ise de ihtiyar kadına hakkını helâl ettirmek mümkün olmadı. Bunun üzerine Efendimiz:
Ey Alkame’nin anası! Nefsim kudret elinde bulunan Rabbime yemin ederim ki; sen oğluna dargın ve küskün olduğun halde kıldığın namazdan ve verdiğin sadakadan sana hiç bir fayda olmaz, buyurdular.
Bir rivayete göre, Alkame’yi ateşle yakmak istedikleri zaman, kadının analık şefkati üstün gelerek;
Allah şahit olsun ki ondan razı oklum, dedi ve o ânda Alkame’ nin de dili açılarak kelime-i şehadete başladı.
Bunun üzerine, Sahibi-i Saadet Efendimiz :
Ey muhacirler ve ensar! Bir kimse, karısını annesine tercih eder ve ondan üstün tutarsa Allah ondan razı olmaz. Böylelerinin, gerek farz ve gerekse nafile ibadetlerinden hiç birisi kabul olunmaz, buyurmuşlardır,
(Mecmuu’I-Âd ab)