Makale

İslam İNSAN VE TERÖR

İslam
İNSAN VE TERÖR

Doç. Dr. İsmail Karagöz
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi

İnsan, yeteneklerini çift yönlü kullanmaya elverişli olarak yaratılmıştır. Çünkü Allah, insanı ölümü ve hayatı ile imtihana tabi tutmuş, iyilik ve kötülük yapabilme yetenek ve özgürlüğü vermiştir. Ancak kötülükleri yasaklamış iyilikleri ise emretmiştir.

İnsan; yaratıklar içerisinde en değerli, en üstün ve en mükemmel olan varlıktır. Akıl, vicdan, duygu, düşünce, sevme, acıma ve üretme gibi yeteneklerle donatılmıştır, insan, Allah’ın yeryüzünde halifesidir. İlâhî emanetleri yüklenmiş ve ibadetle sorumlu kılınmıştır. Bu değeri ve görevi nedeniyle yeryüzünde, göklerde ve ikisi arasında bulunan her şey, insan için vâr edilmiş, canlı ve cansız bütün varlıklar insanın hizmetine sunulmuştur (bk. Bakara, 29; Casiye, 13; Lokman, 20).
Allah, evrende vâr olan her şeyi insanın emrine verdiği gibi, ilk insandan itibaren peygamberler ve kitaplar göndermek suretiyle insana doğru yolu göstererek, onun dünya ve âhirette mutlu olmasını istemiştir, insanın bu mutluluğunu sağlaması amacıyla birtakım emir ve yasaklar koymuştur. Bu yasakların başında gelenlerinden biri insan öldürmektir. Allah, insan bedenine ruhundan üfleyerek verdiği canı (Secde, 8-9), geri almayı, melekleri vasıtasıyla kendisi üstlenmiştir (Necm, 44). Bu sebeple bir insanın canına kıyma en büyük günahlardan biri sayılmış ve bu fiil, "cinayet" olarak nitelenmiştir.
Akıl ve vicdan, düşünme ve anlama, konuşma ve yazma, öğrenme ve öğretme, isteme ve sevme gibi üstün yeteneklerinin yanında insanın birtakım zafiyetleri de vardır, insan; zayıf, aceleci ve nefis sahibidir. Hırslı ve cimri, çok zalim ve çok cahil, çok nankör ve çok ümitsiz, çok şımarık ve çok kibirli, çok azgın ve çok kaba, çok tartışmacı, şöhret, şehvet ve servet düşkünüdür.
İşte insan, yeteneklerini çift yönlü kullanmaya elverişli olarak yaratılmıştır. Çünkü Allah, insanı ölümü ve hayatı ile imtihana tabi tutmuş, iyilik ve kötülük yapabilme yetenek ve özgürlüğü vermiştir. Ancak kötülükleri yasaklamış iyilikleri ise emretmiştir. Neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmesi için insanın aklını kullanmasını, peygamberler ve kutsal kitapların rehberliğinden yararlanmasını istemiştir. Aklını iyi yolda kullanan, hak din İslâm’ı ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)i kendine rehber ve örnek edinen kimseler iyiliklere yönelebilmekte, kötülüklerden korunabilmektedir. Aklının değil nefsinin peşinden giden, Allah ve peygamberin öğütlerine kulak tıkayan insanlar, kötülükleri, günah olan söz, fiil ve davranışları işleyebilmektedirler.
Terör ve cinayet suçları da aklın ve dinin bir tarafa bırakılıp nefse uymanın, şeytanın vesveselerine ve kötü insanların tuzağına düşmenin bir sonucudur.
Allah’ın yasaklamasına rağmen insanlık tarihi cinayetlerle doludur. Yeryüzünde işlenen cinayetler, ilk insan Adem peygamberin oğlu Kabil’in kıskançlık ve bencillik sonucu kardeşi Habil’i öldürmesiyle başlar (Maide, 32). Kabil, kardeşi Habil’i öldürdükten sonra yaptığına pişman olur. Bütün cinayetlerin sonu pişmanlık ve hüsrandır. Çünkü insan öldüren, vicdanen huzursuz olur, dünyada ve âhirette yaptığının cezasını çeker.
Kur’an’da yüce Allah, "Her kim bir mü’mini kasten öldürürse onun cezası, içinde ebedî kalmak üzere cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır" buyurmuştur (Nisa, 93). Kasten insan öldürmenin Kur’an’a göre cezası misli ile mukabele edilmesidir (Bakara, 179; Maide, 45). Suçsuz yere bir insanı öldürmek, bütün insanları öldürmek gibi günahtır. Kur’an’da; "Kim, bir cana kıymamış ya da yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir canı öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur" denilmiştir (Maide, 32).
Bir mü’min, bir insanı hata veya kazanın dışında asla öldüremez. Hata veya kaza sonucu öldürmede ise kan bedeli (diyet) öder (Nisa, 92).
"Yaşama hakkı", insanın en başta gelen temel hakkı, "can güvenliği" ise hak dinin temel amaçlarından biridir. Yaşama hakkına ve can güvenliğine saygı, her insanın hakkı ve görevidir. Çünkü bu, Allah ve peygamberin emridir. Cana kıymamak, Allah’ın has kullarının en başta gelen özelliklerinden biridir (Für- kan, 92). Peygamberimiz (s.a.s.), "Helâk edici yedi büyük günahtan kaçının" buyurmuş, "Nedir onlar ya Rasulallah!" diye soranlara, bu yedi günahı saymış; "Allah’a ortak koşma ve büyü yapmaktan" sonra üçüncü sırada "haksız yere cana kıymayı" zikretmiştir (Buhâ- rî, Vesaya 23; Müslim, iman 145; Ebu Davud, Vesaya 10, bk. el-Münzirî, III, 292. Mısır, 1961).
Peygamberimizin (s.a.s.) şu sözleri, insan öldürmenin ne kadar çirkin olduğunu ortaya koymaktadır:
"Allah katında dünyanın zevali, bir Müs- lümanın öldürülmesinden daha ehvendir." (Tirmizi, Diyat 7; Nesâî, Tahrim 2; Ibn Mâce, Diyat 1; Bey- hakî, bk. el-Münzirî, III, 293)
"Kıyamet gününde insanlar arasında ilk hüküm, insan öldürme suçu için verilecektir." (Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî, bk el-Münzirî, III,
292).
"Eğer yer ve gök ehli bir mü’minin öldürülmesinde ortak olsalar Allah hepsini yüz üstü cehenneme atardı" (Tirmizî, Diyat 8; Taberânî, bk el-Münzirî, III, 294).
"Kıyamet gününde, bir mü’minin öldürülmesine bir yarım kelime ile de olsa yardım eden kimsenin alnında ’Allah’ın rahmetinden Ümidini kesmiştir’ yazılır" (Ibn Mace Diyat 8; Bey- hakî, bk. el-Münzirî, III, 295).
"Büyük günahların en büyüğü; Allah’a ortak koşmak, insan öldürmek ve ana-babaya isyan etmektir." (Ahmed, ıı, 201).
"Bir mü’mini öldüren ve öldürülmeyi arzu eden kimsenin ne farz ne de nafile ibadetini Allah, kabul eder." (Fhu Davud. bk el-münziri..
297).
"Müslümana sövmek fısk (Allah’a itaatsizlik), (mubah sayarak) öldürmek ise küfürdü." (Buhârî, bk Tecrîd, I, 56).
"Bize silah çeken bizden değildir." (Buhârî, bk Tecrîd, XII, 264).
"Müslüman olmayan bir insanı haksız yere öldüren kimse cennet kokusunu koklaya-
maz." (Buhârî, Diyat 30, Ahkam 8; Nesâî, Kasame 14; Ibn Hıbban, bk el-Münzirî, III, 298-299)
Yaratan Allah, en kıymetli varlığı insanın öldürülmesini şiddetle yasaklamaktadır. İnsan ne kendisini ne de başkasını öldürebilir, (Nisa, 29-30).
Allah ve Peygamberin bunca yasağına ve tehdidine rağmen insan öldürmek, hele işkence, eziyet ve zuium yaparak öldürmek, masum insanları öldürmek asla bir Müslüma- nın yapabileceği bir şey değildir.
Allah, zulmü şiddetle yasaklamaktadır. Bırakın zulmü, zalimlere en küçük bir meyil gösterilmesini bile istememektedir: "Sakın zalimlere en küçük bir meyil göstermeyin. Sonra size ateş dokunur." (Hud, 113).
Bırakın insan bedenine işkence edilmesini sözlü olarak bile ona eziyet edilmesini, yasaklamaktadır: "mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara bir şey yapmadıkları halde eziyet edenler bir iftira ve açık bir günah işlemişlerdir" (Ahzab, 58).
Eziyet bir yana Allah mü’minlerle alay edilmesini, mü’minlere kötü lakap takılmasını, gizli hallerinin araştırılmasını ve arkalarından çekiştirilmesini bile yasaklamaktadır. (Hu- curat, 11-12),
Bütün bu yasaklar, Islâm’ın cinayete, işkenceye, zulme ve teröre ne kadar karşı olduğunu ortaya koymaktadır. Islâm, barış ve kardeşlik dinidir. "Mü’minler ancak kardeştirler," (Hucurat, 10). "Ey mü’minler! Hepiniz birden İslâm’a / barışa girin, şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o apaçık bir düşmandır" (Bakara, 208) âyetleri bunun açık delilidir.
İslâm; kini, nefreti, öfkeyi, baskıyı, şiddeti, terörü-cinayeti toplumun-fesadına sebep olan içki, kumar, zina, fuhuş, ahlâksızlık ve benzeri her türlü kötülüğü yasaklamaktadır. Bütün bunların yerine saygıyı, sevgiyi, hoş görüyü, kardeşliği, haklara riayeti, ahde vefayı, iyiliği ve iyilikte yardımlaşmayı emretmektedir.
Peygamberimiz, insanlara karşı saygı ve sevgiyi emreden evrensel ilkeler bildirmiştir. Bunlardan bir kaçı şöyledir:
"Nefsim kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi sevebileceğiniz bir şeyi size söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız."
(Müslim, İman, 93. (V, 74); Ebu Davud, Edep, 142).
"Sizden biriniz kendisi için sevip arzu ettiği (hayırlı şeyleri) mü’min kardeşi için de sevip arzu etmedikçe, (gerçek anlamda) iman etmiş olamaz." (Buharî, İman, 7. (I, 9). Tecrid, 1, 30; Tirmizi, Kıyame, 22).
Mü’minlerin birbirlerini sevmeleri gerektiğini, bundan daha güzel ifade etmek mümkün değildir. İyi bir mü’min olabilmek için mü’minleri sevmek şart koşulmuştur. Her ne kadar sevginin yeri kalp ise de mü’minlerin söz, fiil ve davranışlarıyla bunu dışarıya yansıtmaları, sadece kendilerini değil mü’minleri de düşünmeleri, sevgiyi pekiştirecek şeyleri yapmaları, birlik ve beraberlik içerisinde olmaları gerekir. Peygamberimiz (s.a.s.), "Kişi sevdiği ile beraberdir" buyurmuştur (Buhari, Edep, 96.( II, 2034); Müslim, Birr, 166; Tirmizi, Zühd, 50).
Bir insana onu sevdiğini bildirmek sözle olabileceği gibi davranışla, onun maddî ve manevî bir gereksinimini karşılamak, ona yardım etmek ve ona zarar verecek şeylerden sakınmakla da olur. Asıl olan da budur. Peygamberimizin (s.a.s.) şu sözleri bunun açık delilidir:
"Amellerin en fazîletli olanlarından üçü şunlardır):
Mü’min kardeşini (herhangi bir şekilde) sevindirmen veya borcunu ödemen veya ona yemek ikram etmendir". (Beyhakîfî Şuabi’l-lman, bk. el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, II, 26. no: 1236).
"Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez. Onu (düşmana) teslim etmez, (onu yardımsız bırakmaz). Kim mü’min kardeşinin bir ihtiyacını karşılarsa, Allah da onun bir ihtiyacını karşılar. Kim Müslümanın bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamette bir sıkıntısını giderir. Kim Müslümanın bir ayıbını örterse, Allah da onun kıyamette bir ayıbını örter." (Buhârî, Mezalim, 3).
"Müslüman o kimsedir ki, Müslü- manlar onun elinden ve dilinden güvende olurlar" (Buhari, İman, 405; Tirmizi, İman, 13).
"Mü’min o kimsedir ki, insanlar, mallarına ve canlarına karşı ondan emin olurlar." (Tecrid, ı, 23).
"Mü’min başkalarıyla hoş geçinir ve kendisiyle hoş geçinilir. Başkalarıyla hoş geçinmeyen ve kendisiyle hoş geçinilmeyen kimsede hayır yoktur." (Ahmed, ıı, 400).
"Yanı başında komşusu açken tok yatan kimse (gerçek manada) mü’min değildir" (Hakim, İl, 15).
"Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona hainlik etmez. Onu yalanlamaz. Onu yardımsız ve yüzüstü bırakmaz. Her Müslümanın diğer Müslümana ırzı, malı ve kanı haramdır...
Kişiye şer olarak Müslüman kardeşini hakir görmesi yeter." (Müslim, Birr, 32; Ebu Davud, Edeb, 35; Tirmizî, Birr, 18).
"(Ey mü’minler!), Birbiri- nizle ilgiyi kesmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, birbirinize kin tutmayın, haset etmeyin, kardeşler olun. Bir Müslümanın üç günden fazla kardeşine dargın durup onu terk etmesi helal olmaz" (Tirmizî, Birr, 24).
Ayet ve hadislerden verdiğimiz örnekler gösteriyor ki, İslâm en çok değeri insana veriyor. İnsanın en başta gelen değeri; varlığı ve yaşama hakkıdır. Nefsi müdâfaanın dışında bu hakka saldırının hiçbir sebebi ve gerekçesi yoktur. Zulüm, işkence, cinayet ve terör insanlık suçudur. Durum bu iken İslâm adına terör yapmak (!), cinayet işlemek, işkence yapmak, insan öldürmek, İslâm’a iftira etmek, İslâm’a terör sıfatı takılmasına sebep olmak, Allah’ın yüce dininin adına kara çalmaktır. Terörü ve cinayeti İslâm’a izafe etmek büyük bir ihanet ve gaflettir.