Makale

FAZİLET

FAZİLET

Sadettin EVRÎN

Bu yazımda sizlere faziletten bahs edeceğim. Fazilet deyince bu sıfatın en yüksek derecelerim hatıra getiririz. Fakat bu söz lügatte bir şeyin veya bir şahsın fayda, güzellik, bilgi ve ahlâk cihetiyle emsaline üstün veya tercihe değer olmasına sebep olan keyfiyet demektir. Yararlı olan fazlalık, üstünlük, meziyettir. Yeni terime göre buna erdem diyoruz.
Her işte faziletin bir parçası vardır. Bunu aramak ve yapmak faziletten bir hisse sahibi olmaktır. Bu itibarla herkes bununla ilgili olsa gerektir. Meselâ: Bir şoför tozlu bir yolda yayaları toza bulamamak için onlara yaklaşırken gazı kesip yavaş gidiyorsa geçit yerinde onları çiğneyecekmiş gibi hızlı geçeceğine yarım dakikasını feda etmekten çekininiyorsa bu duygulu insan ile böyle şeylere omuz silken şoför arasında insanlık meziyeti bakımından büyük fark vardır.
Hiç yalan söylememek bir fazilettir. En lüzumsuz, en basit şeyler için bile kolayca yalan uydurmayı bir kurnazlık, bir akıllılık zannedenler, aklın en aşağı seviyesinde oyalanmış, kalmış olanlardır. Ticarette müşteriyi kandırmak için yalana müracaat edenler ile satışını nezâketle yapmak suretiyle müşterisini memnun edenler bir olur mu? Birisinde aşağılaşma, ötekinde ise olgunlaşma vardır. Sütüne su katmadan, normal kâr ille yetinen bir satıcı ile, sulu sütü biraz ucuza satan bir olur mu? İkincisi insanları aldatıyor mu zanneder? Sütten ziyade başka şeylerle yapılmış olan muhallebi vesaire gibi şeyler satan dükkânlar acaba meslek hayatı bakımından pek ucuzladıklarının farkında değil midirler?

Boyalı meşrubat satanlar faziletlerini bir kaç kuruşluk kazanca değiştiklerini düşünmezler mi? Şehir hayatının bozduğu bu esnafın kültürleri, zayıf, tahsilleri yok diye bir mâzeret gösterilemez.

Vatanın en ücra köşelerinden gelmiş erlerimizle orduda ömrünü geçirmiş olanlar, bunların, atalarımızdan kalan asil ve faziletli bir rûha mâlik olduklarını görmüşlerdir. Mert, dürüst, fedakâr, sabırlı, kanaatkâr, itaatli, mütevazı fakat cesur olan, böyle bir millî hâzinemiz vardır. O kıymetli özü bozmadan ona bilgi, görgü kazandırmak, o tabiî asaleti nesillerimize devretmek borcumuzdur.

Fazilet bilhassa dînin önem verdiği bir vasıftır. Hattâ bizzat din’den maksat odur. Ancak faziletli dindar, bakışmda huşûnet olmayan, dindar olmayan vatandaşına düşmanca bir his beslemeyen, dindarlığı kendi kendine edinmiş addetmeyip bunun bir Tanrı vergisi olduğunu bilen, o mabette Allah’a minnettar olan insandır. Böyle olmayan dindar fâzıl bir insan değildir. Allah’ın herşeyi kaplayan rahmetini müşahade eden ve O’nun çok merhametli oluşunu bilen, bu zihniyet içinde muhitine muâmele eden dindarda fazilet yerleşir.

Fazilet bilinir, hürmet edilir ve istenir. Fakat benimsenmesi için’ fedakârlık edilmez. Çünkü zihinler ondan ziyade isteklerle meşguldür. Eğer istekler kadar faziletin gerekliliği ile de zihin meşgul edilse o da kendini gösterecek bir kudret kazanır, işte dînin emrettiği beş vakit namaz bu maksatladır. Allah’ın yüceliği bizim eğilip doğrulmamızla yücelmez. O sonsuz azamet sahibi, ulular ulusudur. Bizim O’na yönelmemiz, arzın güneşe yüzünü çevirdiği zaman gündüz, arkasını döndüğü zaman gece olması gibidir. Bizim faziletimiz O’nun vicdanımıza verdiği ışıktandır. Gönlü-müz O’nun herşeyi kaplayan rahmetinden nurlanır. O’nun çok merhametli sıfatından huyumuz yumuşar. Aksi takdirde içimiz kararır, gözümüz kararır. Bugün, kuzu gibi gördüğünüz insan bir gün gelir, sırtlan gibi olur. İşte bu, fazilet denilen sermayenin tükenmiş olduğunu gösterir.

Fazilet yalnız dindarlara mı mahsus? dînî vecîbeleri yapmıyan insanlar içinde ötekilerden daha fazla faziletli insanlar Vardır, diyeceksiniz. Evet, böyle zevat da yok değildir. Onlar doğuştan mirasyedidirler. Yani kıymetli, atalarının faziletinden veraset yoluyla hisse almışlardır. Ama bu güzel talihlerim evlâdlarına, torunlarına da intikal ettirmeleri temenni olunur. Fazilet fıtrî ise de ona bakmak, gözetmek, onu beslemek lâzımdır. Aksi takdirde kavruklaşır; hiç ummadığımız bir anda, menfî hisler onu soldurur.

Evet, fazilet Allah’ın bir ihsanıdır. Onu, sonradan dilediğine de verir. Bu veriş, Allah’a yönelen, O’nu seven insanlaradır. Allah en büyük fa,zl u kerem sahibidir. Bir çeşmeye kabını uzatan insan gibi yüreğmizi O’nun feyzine tutalım, ve faziletle dolup taşalım.