HAZRETİ LOKMÂN’IN OĞLUNA ÖĞÜTLERİ
Lokman sûresinden (âyet, 12-19) :
Osman KESKİOĞLU
12 — Gerçekten, Biz, Lokmân’a hikmet verdik; şükret Allah’a, diye. Şükreden kendisi için şükretmiş olur; Nankörlük eden de kendine eder. Allah müstağnidir. Övülmeye tek lâyık olandır.
13 — Hani Lokman, oğluna öğüt vererek demişti ki: Yavrucuğum Allah’a sakın eş, ortak koşma; çünkü şirk büyük bir zulümdür.
14 — Biz insana anasına, babasına iyi davranmasını da tavsiye ettik. Çünkü anası za’ftan za’fa düşerek onu karnında taşıdı. Sütten kesilmesi bile iki yıl sürdü. Ona: Bana, anana, babana şükret, dedik; ergeç dönüş yine Bana’dır.
15 — Bununla beraber onlar körü körüne Bana ortak koşman için uğraşıp seni zorlarlarsa, onlara itaat etme; kendileriyle dünyada iyi geçin fakat sen kendin Bana içten yönelen kimsenin yolunu tut. Sonunda dönüşünüz Banadır. Ben de yaptıklarınızı size birer birer haber veririm.
16 — (Lokmân devamla:) Yavrucuğum iyi bil ki yaptığın şey bir hardal tanesi ağırlığınca olsa da bir kaya içinde veya göklerde veyahut yerin dibinde bulunsa. Allah onu yine senin karşına getirir. Çünkü Allah Lâtîf’dir, Sabır (en ince ve gizli işleri gören ve herşeyin iç yüzünü bilen) dir.
17 — Yavrucuğum, namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülüğü önle. Başına gelene sabret. Bunlar gerçekten azmedilmeğe, başarılmağa değer işlerdendir.
18 — Hem, insanlara karşı öyle kasılıp böbürlenme. Yeryüzünde çalımla kurularak yürüme. Çünkü Allah kendini beğenip Öğünen, kurulgan kimseleri asla sevmez.
19 — Yürürken itidalle yürü, konuşurken sesini indir; şüphe yok ki, seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.
Âyet-i kerîmenin başında Hazret-i Lokmân’a hikmet verildiği bildiriliyor. Hikmet kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de çok geçer. Müfessirlerce bu sözün 23 kadar yorumu yapılmıştır. Birçok yerde peygamberlik ile tefsir olunmuştur. Peygamberlere vahyolunanlar birer hikmettir; dinler hikmet kaynağıdır. Hikmet her şeyin başıdır. Akıl, anlayış, sözde isabet hep hikmetten gelir. İbn-i Rüşd’ün dediği gibi her peygamber hakimdir; kendisine hikmet verilmiştir. Peygamberler, hikmet kaynağından insanları sulamışlardır. Hikmet kuru sözler değil, tatbik olunan hayatî düsturlardır. Hikmet nazarı ilimleri elde edip bunları fazilet uğrunda, hayırlı işlerde uygulayarak ruhu olgunlaştırmanın, faziletli bir toplum meydana getirmenin en güzel yoludur. Hikmet, bir şeyin niçin ve nasıl olduğunu düşünerek onu yerli yerince yapmak; ilmi, isabetli bir surette amele uygulayarak iyi neticelere ulaşmaktır. Bu suretle hikmet, insanı saadete götürür. Saadet ise gerekeni yapmakla, işlemekle elde edilir.
İşte kendisine hikmet verilen Hz. Lokman, oğluna saadet yolunu göstermek için Öğüt vermeye başlıyor ve ilk öğüdü: Allah’a şirkten, eş tutmaktan sakındırmak oluyor. Zira şirk en büyük zulümdür. Zulüm haksızlık demektir; bir şeyi yerli yerince yapmamaktır. Tabii ki Allah’a eş tutmak kadar yersiz bir hareket olamaz. Şirk, insanın haysiyetini kırıcı bir şeydir, bu bakımdan kendisine de zulüm etmiş olur.
Bundan sonra anaya, babaya iyi davranmak tavsiye olunmaktadır. Bilhassa annenin evlâdı uğrunda çektiği maşakkatler anılarak ana-babaya itaatin zikrolunması boşuna değildir. Anaya, babaya teşekkür: onların haklarını gözetmek, onlara saygı göstermek, itaat etmek, iyilikte bulunmak ile olur. Dünyada onlarla hoşça geçinmek, onlara ağır söz. söylememek, karşı gelmemek dinî vazifelerimizdendir. Herkime olursa olsun, yapılan iyilikler asîâ zayi olmayacağı gibi kötülükler de cezasız kalmaz.
Hz. Lokmân öğütlerine devamla oğluna namazını kılmasını tavsiye ediyor. Namaz insanı olgunlaştırır ve Allahına yaklaştırır. Kişinin kendisini olgunlaştırmanın yolu budur. Lokmân, oğluna iyilik yollarım gösterip kötülükleri önlemesini de tavsiye ediyor ki, bu da toplumu olgunlaştırmaya çalışmak, başkalarını hayra sevk etmek demektir. Aynı âyette sabır da tavsiye olunuyor. Başa gelenlere katlanmak gerekir. Şu kadar var ki bu zelilce bir katlanmak demek değildir. Başa gelen belâları savmak, içine düşülen felâketlerden kurtulmak için çalışmak, bu uğurda güçlüklere göğüs germek ister. İşte öğülen sabır budur. Diğerine insanca bir sabır denmez.
Hz. Lokmân, bundan sonra oğluna muaşeret dersi vererek davranışına, gidişine, her şeye dikkat etmesini söylüyor. İnsanlara karşı kibirlenip böbürlenmemesini tavsiye ediyor. Çünkü başka insanları hakîr görmeye kimsenin hakkı yoktur, insanın kendisini herkesten aşağı görerek küçültmesi de doğru almaz. Her şeyde itidalden ayrılmamalıdır. Yürürken, konuşurken bile itidale riâyet gerektir. İnsan yeryüzünde bir gölge gibi gezmeli, kimseye ağırlık vermemeli, kimseyi incitmemelidir.
Hz. Lokmân’m oğluna verdiği bu öğütler, bütün insanlara yapılmış güzel öğütlerdir. Bunları tutanlara ne mutlu!