Makale

KIBRIS

BAŞYAZI

KIBRIS

Mehmet Nuri YILMAZ
Diyanet İşleri Başkanı

Kıbrıs, tıpkı Anadolu gibi, yeryüzünde medeniyetlerin kaynaştığı müstesna topraklardan biridir. O, yeşil adadır. O, tabiat ve iklim harikasıdır. Doğu Akdeniz’in incisidir. Medeniyet zenginliğine, tabiat güzelliğine karşılık, Kıbrıs’a siyasi ve sosyal açıdan bakıldığında maalesef hâlâ kanayan bir yaradır.
Bu güzelim adada yaşayan soydaşlarımız, uzun yıllar insanlık dışı muamelelere, zulme, katliama ve soykırıma maruz kalmışlardır. Günümüzdeki Bosna-Hersek ve Azerbaycan misalinde olduğu gibi... Kıbrıs ve Batı Trakya’da Rum, Bosna-Hersek’te Sırp, Azerbaycan’da Ermeni çeteleri...
Bütün bu yerlerde işlenen ve cezasız kalan "insanlık suçu" hep aynı kafanın, aynı anlayışın mahsulüdür. Almanya’daki hadiseler bunun son örneğidir. O, ırkî taassupla yoğrulan anlayıştır. En önemli sebep budur. İkincisi ise dinî taassup olsa gerektir. Buralardaki kiliselerin, Hristiyan halkın ırkî toplantısı üzerindeki tesirleri, incelenmeye değer bir ilmî tez konusudur.
Taassubun her çeşidi, toplumların, dolayısıyla insanlığın bünyesini kemiren mikroplardır. Irkî yahut dinî taassuba saplananlar bunun farkına varmalıdır. Bu, insanlığın mutluluğu için gereklidir. Kıbrıs meselesinin siyasi planda çözüme kavuşmayışının altında aynı sebepler yattığını görmek için çok ince düşünmeye, araştırma yapmaya ihtiyaç yoktur.
Vakıa, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ile beraber, Kıbrıslı soydaşlarımızın akan kanı, dökülen gözyaşları dinmiştir. Ancak, masanın karşı tarafında bulunanlar, adalet ve barış anlayışlarına yönelmek yerine, taassupla yoğrulmuş zihniyeti tercih etmektedir. Uluslararası kuruluşların temsilcileri de, daha adil, daha duyarlı, daha hak-hukuk gözetir bir şekilde davranmalıdır.
Kıbrıs, Müslümanlarla ilk defa, VII. miladi asrın ikinci yansında tanışmış ve müslümanlar tarafından fethedilmiştir. Başka bir ifade ile, Yeşil Ada’da Ashab-ı Kiram’ın ayak izleri vardır. 1571’de de Osmanlı İmparatorluğu topraklanna katılmış ve o tarihten itibaren bir Türk Adası haline gelmiştir.
Osmanlıların son dönem zaafı ile beraber ve bundan bilistifade, Kıbns üzerinde, halen devam eden entrikalar başlamıştır. 1974’de Türk kesimi ayrılmış, bilâhere de, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuş ve böylece Türk toplumu Rumların vahşet ve şenaatinden kurtularak hürriyetin havasını teneffüs etmeye başlamıştır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde, biraz da dışarıdan kaynaklanan siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel sıkıntılar vardır. Ancak, bunlar peyderpey çözülecektir. Bunda kimsenin şüphesi olmamalıdır. Biz Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı olarak, buradaki sosyo-dinî problemlerin çözümü konusunda üzerimize düşeni mutlaka yapacağız.
Bu nedenledir ki, 18-21 Mayıs 1993 tarihleri arasında Başkanlık ve Vakıf yetkililerinden oluşan bir heyetle Kıbrıs’a gittim ve ihtiyaçları yerinde tesbit ettim. Başta Sayın Cumhurbaşkanı DENKTAŞ olmak üzere, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yetkilileri ile görüştüm, kendilerinden sıcak ilgi ve anlayış gördüm. Bu vesile ile teşekkürlerimi sunuyorum.
Esasen Başkanlığımız, Ada’da 1973 yılından beri din hizmeti sunagelmiştir. Halen 56 din görevlimiz bu ülkedeki soydaşlarımıza din hizmeti vermektedir. Ancak bu hizmetlerin realize edilmesi ve yeni dinî müesseselerin oluşturulmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Bunlar gerçekleştirilecektir.
Dergimizin bu sayısında "Gündem" ağırlıklı olarak Kıbrıs konusuna ayrılmıştır. Yayınımızın amacına ulaşmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.