Makale

İçtimaî bir yorum, İnsanî bir tahlil: İNSAN GERÇEĞİ

Abdullah Ceyhan
Dini Yayınlar Dairesi Başkanı

İçtimaî bir yorum, İnsanî bir tahlil:
İNSAN GERÇEĞİ

İnsan, yaratıkların en şereflisidir. Niçin ve neden yaratıldığını bilir, şayet kullukta kusur etmezse?. Bu bakımdan insan gerçeğini ele aldığınızda, pek fazla bir problemle karşılaşmazsınız. Zira bu tip insanlar, sanki aynı gömleği giymiş doktorlar gibidirler. Şifa dağıtırlar veya tedavi için kollarını sıvamış, derman isteyenleri bekler haldedirler. Hem kendileri rahat ve huzur içinde, hem de başkalarını aynı durumda görmek isterler.
Esas problem, kendilerinin dünyada tesadüfen bulunduğuna inanan insanlardadır. Zira bu inançta olanlar, sadece yaşarlar. Onlar için yaşatma diye bir düşünce mevcut değildir. Doğarlar, büyürler ve ölürler. Ölümle işleri bitmiş, yok olup gitmişlerdir. Hele hesap, kitap, hak, hukuk, yaşanılan sürece insanların koyduğu, mânâsız ve geçici, insanları sindirmeye matuf düşünce ve mefhumlardır. Olsa da olur, olmasa da. İşte bu noktada toplumda çok çeşitli insan tipleri ortaya çıkar. Cemiyetin çöküşünü bu tipler hızlandırırlar.
Toplumda ahenk kalmaz, iki yüzlülük yerini çok yüzlülüğe bırakır.
Cemiyetlerde değişik tip ve karakterlerde insanların ortaya çıkmasının, huzurun bozulmasının, çöküşün hızlanmasının belli başlı sebeplerini maddeler halinde şu şekilde sıralamak mümkündür:
Doğuştan mevcut olan inanç, zamanla geliştirilmemiş veya yok edilmişse, yerini ya batıl inançlar veya ferdin kendi oluşturduğu inanç ve kanaatler alır. Dolayısıyla insanlar adedince din, fertler adedince kanaat ortaya çıkar. Toplumda bencillik, fikir bazında kargaşa hakim olur.
2. Cehalet ve bilgisizlik, toplumlar için yüz karasıdır. Doğru düşünmeyi, isabetli karar almayı, başkalarına çok fazla yardımcı olmayı engeller. Kötülükler, bilgisiz ve cahil toplumlar- da daha çok yayılır. Yadırganan tipte insanlar türer ve çoğalır.
3. Kişiler geniş anlamda canlılar, belli bir süre sonra hayata veda etmek durumundadırlar. Akılları olmadığı için insan dışındaki canlılar, öldükten sonra yaşadıkları hayat için hesaba çekilmeyeceklerdir. Ama insan, şerefiyle mü- tenasib olarak hesap vermek zorundadır. İşlediklerinden dolayı sorgusu, sınavı, cenneti ve cehennemi vardır.
Sorgu, sınav, cennet ve cehennem duygusu olmayan kişiler, cemiyette değişik tiplerin ortaya çıkmasına malzemedirler. Bunlar ömrü hor kullanır, zevke dalarlar. Onların hesabı, sadece yaşadıkları sürecedir.
Neden Çok Yüzlülük?
İnsanlar arasında iki yüzlülük hoş karşılanmaz. İçle dışın, gerçek niyetle, ifade edilen duyguların çelişkisidir, ikiyüzlülük. Fertleri, göründükleri gibi olmamaya sevk eden en önemli etken, inançsızlık ya da bilgisizliktir. Bencillik, özenti hepsi aynı etkene bağlanabilir.
Ancak günümüzde iki yüzlülük önemini kaybetmiş gibidir. Yerini çok yüzlülük almıştır. İçi-dışı ile barışık olmayanlar, fikirlerinde de tutarsızdırlar. Bugün savunduklarını ertesi gün reddederler. Hatta bir sonraki gün onu da inkar ederler.
Yüz yüze gelince birbirlerine gülücükler dağıtanlar, ayrıldıklarında tam tersine tavırlar içerisine girebilmektedirler. Veya küfrettiklerine, karşılaştıklarında medhiye düzebildikleri gibi, menfaatleri varsa, el etek öpebilirler. Yüzleri hiç kızarmaz. Hani "yüzüne tükürseniz, yağmur yağıyor sanır" tipinde insandır bunlar.
Bazı tipler ise, güçlü olduklarında güçsüzleri ezerken büyük bir zevk alabilmektedirler. Aynı durum tersine dönünce de, pişkinliklerine diyecek yoktur. Düşkünlere veya yardıma ihtiyaçı olanlara yardım etmek, bu tip insanların kitabında yer almaz. Onlar, "Altta kalanın canı çıksın", "benden sonrası tutan", "sen bu dünyada bana bulgur ver, ben sana öbür dünyada pirinç vereyim" gibi, dinî, İslâmî hatta İnsanî olmayan fikirlerin sahibidirler.
İyiler Varken Neden Kötüler Örnek Alınır?
Esas olan, insanların iyileri örnek almasıdır. İyilerin örnek alınması gerekirken, günümüzde kötüler örnek alınabilmektedir. Acaba bu konuda kötüler daha mı etkililer? Bu etki neden ileri gelmektedir? İşin sosyolojik ve psikolojik tahlili konunun ehli kişilerce iyice araştırılmalı, sağlıklı toplumun vakit kaybedilmeden oluşturulması sağlanmalıdır. Aksi takdirde zaman geçmiş olacaktır.
Biz kendi perspektifimizden baktığımızda, kötülerin örnek alınmasında iki önemli konuyu tesbit ediyoruz.
Bunlardan birincisi dinî, İkincisi de sosyolojiktir. Dinî olan husus, tamamen inançla ilgilidir. İnancı olmayan ya da sağlam olarak inanmayan kişiler, kolayca nefislerine tabi olurlar. Dolayısıyla nefis kötülükleri arzular. Kötü olan şeyler kendilerine güzel görünür. Bu tip kişilerde, haram-helal, cennet- cehennem, hesap-kitap söz konusu değildir. Nefse tabi olan akıl, onları yönlendirir. Hele hele kötü insanlar, ceber- rut sahibi ise, kötülerin örnek alınmasında görünmeyen bir baskı söz konusudur.
Sosyolojik tahlile gelince, haksız olarak ve el etek öperek bir şeyler elde edenler, bir yerlere gelenler, bu konuda diğer dürüst kişilere de aynı yolu açmada veya denemede rehberlik etmiş olmaktadırlar. “Üzüm üzüme baka baka kararır" atasözü, tesbitimizin somutlaşmış ifadesidir.
Toplumu meydana getiren fertlerin, uygunsuz davranışlara girmemeleri, başkalarının haklarını gasbetmemeleri için, idarenin bu tür fiil ve davranışlara göz yummaması icap eder. Zira kişiler, gözlerinin önünde cereyan eden örnekleri algılamakta hassastır. Cahil ve bilgisiz hatta inancı zayıf kişiler için, müşahhas örnekler etkileyicidir. Zira bu tipler, gördüklerine inanmada kuvvetli, görmediklerine iman hususunda zayıftırlar.
Sonuç
Özet olarak denilebilir ki, toplumda çeşitli tipte insanların varlığında, bireyler arasında uyumsuzluğun ve kutuplaşmaların mevcudiyetinde, huzursuzluk ve kargaşanın varoluşunda, inançsızlığın, cehalet ve bilgisizliğin daha da önemlisi ahiret düşüncesinin olmayışı veya azlığı önemli sebeplerdendir.
Eğitimciler, sosyologlar ve psikologlar zaman geçirmeden halkı uyarmalı, fertlere din duygusu ehil kişilerce verilmeli, karakter bozukluğu toplumu sarmadan çareler aranmalıdır.
Bireylerin eğitimi toplumun düzelmesi demektir. Menfaat- çi, bencil, çok yüzlü insanların adedinin artması ise, içinde bulunulan toplumu çökertir. Amaç, fertleri ve toplumu ahlâ- ken yükseltmek olmalıdır.